Ben de onlardan sıkıldım!

Haberin Devamı

Hani köşelerine “Sıkıldım” bölümü açanlar vardır ya...

Gündeme bir konu düşer, o bir-iki gün yazar, yüksek fikirlerini anlatır ama üç gün sonra başka birileri yazınca, o sıkılır!

“Sıkıldım, yazmayın” der.

Allah, Allah!!

Ne sıkılıyon!

Seni mi eğlendireceğiz?

Bütün dünya bunların sevdiklerine, sevmediklerine, sıkıldıklarına göre ayarlanmalı çünkü!

Gündemi o belirleyecek! “Sıkıldım, geçin bunu! Next!” diyecek; hadiii hepimiz onun yazdığının hurraaa peşinden gidecez!

Saçma!

İşte ben de onlardan sıkıldım...

Sıkıldım diyenlerden...

Bir de...

Ben bunları niye yazdığımı unuttum desem!

Heh hee...

Bir konunun girişi olacaktı da...

Konu neydi?

Aklım kaydı...

Niye biliyor musunuz?

Ben var ya, koku almıyorum.

“Ne alaka?“ diyeceksiniz...

Şu alaka:

Koku almadığım için koku da alamıyorum. Parfüm yani... (Gıcık bir espri oldu!)

Bu yüzden 20 senedir aynı parfümü kullanıyorum.

Aslında küçükken kendi kendime bu efsaneye dâhil olmak istemiştim; ömür boyu aynı parfümü kullanan kadınlardan olmak...

Artık kimden duyup nereden okuduysam, hoşuma gitmiş.

Hep o kokuyla anılan, tanınan bir kadın olmak...

Bu fikir çok ağır, çok anlamlı ve çok oturaklı gelmişti...

Ama uygulayabileceğimi hiç sanmıyordum. Çünkü güzel koku hayranı bir kız olmuştum.

Güzel koku...

Çarşafların, havluların mis gibi olması...

Giyinme dolabını açtığımda o kokunun odaya dağılması...

Eve girdiğimde, arabaya bindiğimde seçtiğim o kokuyla buluşmak...

Daha bir sürü güzel kokuyla yaşanan an...

Güzel her koku, tıpkı güzel bir müzik gibi dünyamı değiştirebilirdi...

Üzerimde öyle bir kudreti vardı...

Derin bir nefes alıp gülümsememe...

Yeni bir duygu keşfetmeme...

Biraz da kuvvetlenmeme yeterdi.

Sonra...

Yıllar sonra bir baktım ki, öyle olmuşum!

İstemeyerek de olsa, gerçekten de kokusuyla anılan, tanınan bir kadın olmuşum.

Evet, kokumdan tanıyanım da oldu!

Heh hee....

Demek, diyorum bazen, “O zaman, küçük bir kızken yani, keşke başka şey isteseydim!”

Öyle olur ya...

Sanki tutacak!

Arsızlık işte!

Ama koku almamaya başlayınca...

Onu anlatmayayım, baydım zaten!

Ama ben olsam, koku almadan yaşamanın nasıl bir şey olduğunu merak eder, sorardım. Böyle saçma şeyleri hep merak etmişimdir.

Neler anlatıyorum yaaa. Hayır, kendimi tutamıyorum. Yaşlandım mı, ne? Ben hiç böyle kendimi anlatmazdım...

Konuyu bağlayayım bari...

Yani 20 senedir mecburen aynı parfümü kullanıyorum dedim ya, biraz önce kızlarla yeni parfümleri deniyorduk. Yani onlar kokluyorlardı ben de her zamanki gibi, “Kendiminki var mı?” diye soruyordum.

Onlara özenerek!

O sırada elim bir şişeye gitti.

“Bu nasıl kokuyor?” diye sordum.

Koku tarif edilir mi?

Edilir.

Şuna benziyor, buna benziyor diye...

Ama Gülümhan o kokuyu bana öyle bir tarif etti ki...

Şimdi tam sözlerini hatırlamıyorum ama, “Pudra kokusu vardır ya, onun içine yaseminler atmışsın gibi... Hani bir yerde otururken nefis bir koku gelir, derin derin içine çekersin ve ‘Ohhh mis gibi...’ dersin, öyle işte!”

Tabii o daha güzel anlattı.

Aldım onu.

Sanki hayatımda da güzel bir şeyler olacakmış gibi, sanki onu koklamışım gibi hissediyorum.

Seviniyorum.

İşte bu yüzden aklım kaydı.

Ne yazacağımı unuttum.

DİĞER YENİ YAZILAR