Deniz Akkaya açıkladı! Aşk her an...
.
Manken, oyuncu ve sunucu Deniz Akkaya, herkeste farklı duygular uyandıran bir kadın. Kimine göre gelmiş geçmiş en güzel kadınlardan, kimine göre bir estetik abidesi. “Mükemmel anne” diyen de var, “kötü ebeveyn” diyen de... Kariyeri boyunca hep tartışmaların, polemiklerin konusu, hatta odağında oldu. Acaba evinde nasıl biri? Nasıl âşık oluyor? Pişmanlıkları var mı? İşte güzel mankenden samimi açıklamalar...
Hangi gizli yanınızın duyulması sizi daha mahcup eder: Yaşlı hastalara kitap okumanız mı, İstiklâl Savaşı gazilerine elişi hediyeler göndermeniz mi?
Mahcup etmez. Mahcubiyet benim literatürümde yok. Madem bulup öğrendin, gurur duymak daha yoğundur bende. (Gülüyor) Tescilli güzelsiniz. Sizce hangisi daha etkili: Çerkez genleri mi, estetik mucizesi mi? Güzelliğimde hem Çerkez genlerim, hem spor hem de estetik dokunuşlarda bilinçli seçimlerim rol oynuyor. Yoksa kaş göz herkeste var.
3 Ağustos, Aslan burcu... Hangi özelliğiniz daha fena: Otoriterlik mi, keyfe aşırı düşkünlük mü?
Aslanlar gururlarına sarılıp yatarlar geceleri. Hayatınız film olsa macera mı olurdu, romantik-komedi mi? Bilimkurgu tadında ama iki parçalık bir film. Hayatın “Truman Show” gibi simülasyon olduğunu anladığın an, hayat yeniden başlıyor. Sonrası “Black Mirror” tadında ilerliyor. Hele de koronadan sonra...
Anne olmak... İnsanı daha kaygılı ve titrek mi yapıyor, daha cesur ve gözü kara mı?
Anne olmak, daha gözü kara, cesur birine eviriyor kişiyi... Tabii gerçekten anneliği yaşıyorsanız. Şehirde annelik görevi dadılara bırakıldığı için birçok kadın anneliği hissetmeden, “çocuklar bir bakmışsın büyümüşler” diyerek durumdan bihaber yaşayıp gidiyor. Buna annelik değil, üreme deniyor doğada... Bir dönem röportajlar da yaptınız. Hangisi daha keyifliydi: Brad Pitt mi, Colin Farrell mi? İkisi de değil, Angelina Jolie. O zaman da bugün de en özel bulduğum dünya insanı.
Sosyal medyada girdiğiniz polemiklerden hangisi daha gereksizdi: Size “şaşı” diyen takipçinizi ifşa etmek mi, Selin Ciğerci ile annelik tartışmasına girmek mi?
Polemik dediğin mevzulara “cevap hakkı” olarak bakıyorum. Televizyon formatının getirisi ve götürüleri... Hiçbirinden geri adım atmadım, duruşum her zaman net oldu. N’apayım mizacım böyle. Para... Saadet getirir mi, getirmez mi? Para saadet getirmez. Farkındalık yükselmedikçe hiçbir şey saadet getirmez. Çünkü saadeti algılamak yerine hep eksik peşinde koşarsın.
25 yaşınıza dönmek mi, Sait Halim Paşa Yalısı mı?
25 yaşına dönmek. Maddiyat her zaman kazanılır. Hele 25’e bugünkü mantıkla dön... Bugün aldığınız kararlarda anneniz mi, babanız mı etkilidir? Babam. 40’tan sonra ben de tamamen mantığa döndüm.
Peki mantık mı, içgüdü mü?
Mantık ve içgüdü birlikte gidiyorsa epifiz beziniz çalışıyor demektir. En ideali de bu. Bir şeyi gece planlamak mı, sabah planlamak mı? 24 saat. Ara vermeden... Kendi enerjimde birini arıyorum, yok öyle bir avatar! (Gülüyor)
Kedi mi, köpek mi?
E kedi... Onlar görevli varlıklar, mistik bir yanları var. Kedilerin gerçeğini bilseniz önlerinde düğme iliklersiniz. Hangisiyle ev arkadaşı olmak daha şamatalı olurdu: Çatlak Şanzel mi, Yıldız Tilbe mi? Ev arkadaşım mümkünse Ellen DeGeneres olsun ya... Artık hayata daha geniş vizyonla bakıyorum. Biraz dış kültürlere, yaşamlara kendimizi açma zamanımız. Dijital çağ kendi yağımızda kavrulalım diye değil, dünyaya açılalım diye var.
Tavla mı, satranç mı?
Satranç. Duruşu, katılımcısı, vizyonu, felsefesi yeter. Sorunu şöyle düzelteyim: Hayatı tavla gibi görmek mi, satranç tahtasında gibi hamle yapmak mı? (Gülüyor) Hangisiyle komşu olmak isterdiniz: Hayranı olduğunuz Liv Tyler mı, Monroe mu? Monroe tabii ki. Ne yaşanmışlıklar, inişli çıkışlı, dopdolu bir hayat... Riskler almış, yeri gelmiş üzülmüş, yeri gelmiş hayatına mâl olmuş... Yaşanmışlıklar ancak risk alanlar cephesinde var olabilir.
Hangisi daha kötü senaryo: Kimselere âşık olamamak mı, her aşkın kötü bitmesi mi?
Kimseye âşık olmamak korku filmi gibi. Aşk zaten, her an bitebilir oluşuyla güzeldir. (Hürriyet)