Gazete Vatan Logo

By-pass ne kadar riskli?

By-pass sanıldığı gibi hastanın masada kalma riski olan bir ameliyat değil. Risk oranı normalde yüzde 1. Ama hasta çok yaşlıysa, kiloluysa, kalp kasları zayıfsa, bir de şekeri varsa, bu oran biraz daha artıyor

* Hocam dünkü yazımızda, ‘Kardiyologlar daha çok stentle tedavi yolunu seçiyor’ demiştiniz. Hastalar da stent istemez mi? Sonuçta risk daha az...
Zaten kardiyologlar da bu kozu kullanıyor. Stenti, ‘Kesmek yok, biçmek yok. Avantajı bu!’ diye anlatıyorlar. Tabii ki hastanın tercihi de stent oluyor. Ama bazı durumlarda ameliyatın şart olduğu anlatılmalı.

* Hangi durumlarda?
Damarı tutan lezyon çok uzun olabilir, çok sayıda stent kullanmak gerekliliği doğabilir. Oysa stent sayısı arttıkça stentin olumsuz sonuçları da o oranda artacaktır. Damar çapının küçük olması, ayrıca hastada diyabet gibi bir hastalığın olması, stentin uzun süreli olumlu sonuçlarını azaltabilecek faktörlerdir. Bu gibi özellikler mutlaka gözönünde bulundurulmalıdır.

* Stentte ölüm riski var mı?
Var. Ama tabii ki cerrahi müdahaleye oranla daha az. Binde 5-7 gibi... Ama bu işlem esnasındaki tehlikenin dışında, bunu takip eden dönemde olabilen problemleri de düşünmek gerekiyor. Uzun vadede, ameliyatın bilhassa tıkanıklık çok damardaysa daha iyi sonuç verdiği tartışmasızdır.

* By-pass’ta risk nedir peki?
Risk demek ameliyatta ölüm demek. By-pass ameliyatlarında risk yüzde 35’lerden başladı. İlk ameliyat 1967’de yapıldı. 1970’lerde çoğaldı. 1976’dan sonra da bir furya oldu. Zamanla by-pass sonuçları mükemmel hale geldi. İlk zamanlarda yüzde 35 ölüm riskiyle yapılan ameliyatlarda bu oran, artık yüzde 1.5, hatta yüzde 1 gibi çok düşük noktalara geldi. Hatta bunun da altına iniyor. Çünkü ölüm kalpten dolayı değil, ameliyatla müdahalenin getirdiği travmanın sonucu oluyor.

* Nasıl?
Ameliyat vücut için bir travmadır. Daha çok yaşlı insanlar by-pass oluyor. Doğal olarak bir sürü organlarında bir sürü problemleri daha oluyor. Anastezi alıyorlar... Böyle bir travmanın vücutta bilinemeyen, ölçülemeyen etkileri olabiliyor. Yani by-pass ameliyatlarında direkt kalpten ölüm çok düşük. Ölüm asıl böbrek, beyin ya da solunum yollarıyla, yani genel vücut problemleriyle ilgili sıkıntılardan kaynaklanıyor.

EN GÜVENİLİRİ MEME DAMARI

* Bir yakınımızın bacak damarları tıkanmıştı. Sigaradan... Tomografi sonuçları gösterdi ki vücut, tıkananan damarlar yerine daha başka damarları kullanmaya başlamış. Koroner damarlarda da bu mümkün olabiliyor mu?
Tabii... Vücut kendisi de by-pass yapıyor. Ama bir yere kadar. O zaman biz vücudun başka bir yerinden damar alıp kalbin o tıkalı olan damarına by-pass yapıyoruz.

* En çok nereden damar alıyorsunuz?
Pek çok yerden. Bacaktan, göğüsten...

* En iyisi göğüsten alınan damar deniyor, öyle mi?
Evet. By-pass ameliyatlarının sorunlarından biri de takılan damarların da günün birinde tıkanabiliyor olması... Eskiden klasik olarak bacak damarları kullanılıyordu. Ama bunların da bir müddet sonra kireçlendiği, tıkanabildiği görüldü. ‘Acaba daha iyi damar bulunabilir mi?’ diye çalışmalar yapıldı. Görüldü ki, meme damarı dediğimiz göğüs içindeki bir atardamar by-pass’ta kullanıldığında, uzun vadede, bacak damarlarına nazaran çok daha iyi sonuç veriyor. Daha güvenilir bir damar, kolay kolay da tıkanmıyor.

* Sebebi biliniyor mu hocam?
Bilinmiyor ama bir sürü teori var. Bir kere göğüs damarı atardamar, bacak damarı ise toplardamar. Yani karakterleri değişik. Bacak damarı kirli kanı taşıyan, damar yapısı başka türlü olan bir damar. Bu damarın bulunduğu yerden tamamen başka bir yere, üstelik toplardamarken atardamar sistemine bağlanıyor olmasının tıkanma sebeplerinin başında geldiği düşünülüyor. Yani içinden basıncı, oksijeni düşük bir kanı toplasın diye varolan bir damarı, siz tutup da yüksek basınç altında, kırmızı kan, oksijenli kan taşıyan bir hale getiriyorsunuz. Yine insanın kendi damarı ama doğal yeri orası değil. Kısacası by-pass yaptığımız damarlarda toplardamarlar atardamarlara oranla daha dezavantajlı. Bu yüzden göğüs damarı bir numaralı tercih edilen damar oldu. Ve hemen bütün cerrahlar, her hastada, eğer kullanmakta bir sakınca yoksa, yani o damar da hasta değilse, meme damarını kullanır oldular.

KOLAY KOLAY TIKANMIYOR

* Peki hocam memeden ne kadar damar alınabiliyor?
Meme damarı zaten yerinde... Onun sadece ucunu kalbin tıkalı olan damarıyla birleştiriyorsunuz... Yani yerinden çıkartmıyorsunuz. Oysa bacak damarını olduğu gibi alıp, yerini değiştirip kalbe yerleştiriyorsunuz. Sol göğüs damarı ise zaten kalbe yakın gidiyor. Göğüs boşluğundan damarın yolunu değiştirip, uğraşmadan kalbin üzerine koyuyorsunuz. Sağ göğüs damarı da kullanıldı. Ama sol kadar geniş kullanım alanı bulmadı. Bunun sebebi de yerinin kalbe daha uzak olması... Bir de eskiden kullanılıp da iyi olmadığı düşünülen, bizim ‘radial arter’ dediğimiz bilekteki atardamar da kullanılmaya başlandı tekrar. Bu damar da atardamar olduğu için, onun da bacak damarlarına oranla daha iyi sonuç verebileceği düşünüldü. Ama alındıktan sonra kolda sıkıntılar meydana getirebiliyor.

* Ne gibi sıkıntılar?
Bir kere bilekteki atardamarı alıyorsunuz. Bilek sürekli hareket halinde. Estetik açıdan da, hareket açısından da sorun olabiliyor.

* Yani kasılma mı oluyor? Rahat hareket ettirilemiyor mu kol?
Evet.

* Aynı sorun damar bacaktan alındıysa, bacakta da oluyor mu?
Olabiliyor. Ama o çok mühim değil... Bacakta aynı işi gören başka damarlar var. Kol damarlarında el kesmeye kadar giden sorunlar olabiliyor. Çünkü o atardamarı alınca yanlardaki küçük damarlar o işi göremeyebiliyor. İşte bunları kontrol eden testler var. Ancak bunları yaptıktan sonra damar alınıyor. Ayrıca koldan alınan atardamarın meme damarı kadar iyi sonuç vermediği de yapılan by-pass ameliyatları sonucu anlaşıldı. Ama bugün yine de tercih edilen damarlar arasındadır.

YARIN
*By-pass olmuş hastalara seks haram mı?

Haberin Devamı