Ve Eylül...

Tüm aylardan daha derini, hatırlandıkça yüreği burkan bir kadın gibidir Eylül...

Eylül bir ay değil, bir aylık ayrı bir mevsim” demiş Haşmet Babaoğlu... Ne gösterişlidir Ağustos ve dikkat çekici, vurdumduymaz, cüretkâr... Ne zaman gelip, ne zaman gittiğine inanamadan ardından bakakalır insan. Her ay birbirine eklenir, birbiri içinde büyür adeta da bir tek Eylül, kendinden önce gidenden hiç iz taşımaz. Tam tersidir hatta selefinin. İçine kapanık, hüzünlü, sessiz, mağrur ve tüm aylardan daha derin.

Bir kadın olsa Ağustos, uçarı, çılgın ve ateşli; adamı aşkıyla tutuşturan bir kadın olurdu galiba. Eylül ise yüzünde doğum izi gibi taşıdığı hüznü ve müstehzi gülüşüyle hatırlandıkça yüreği burkan bir kadın...

“Depresif” desem değil, “üzgün” desem değil, “bir garip” sadece ruhum. Belki her gün patlayan bombalardan, belki ülkenin hiç durmadan kanayan yaralarından, ama biliyorum ki biraz da Eylül havasından... Benimle aynı duyguları paylaşanlar için ise bol şiirli bir sonbahar diliyor ve en sevdiğim “Eylül” şiirini paylaşıyorum.

Ve Eylül...

Eylül’dü...

Dalından kopan yaprakların

Sararan yanlarına yazdım adını

Haberin Devamı

Sahte bir gülüşten ibarettin oysa.

Ve hiç bilmedin ellerimin soğuğunu.

Eylül’dü.

Di’li geçmiş bir zamandı yaşadığımız

Adımlarımızın kısalığı bundandı

Bundandı gözlerimin durgunluğu.

Sarı sıcak cümlelerde sözün kadar yalan,

Ellerin kadar ıssız,

Sen kadar zamansız molalar veriyordum

Ve çocuksu bir bencillikti hüznümüz.

Eylül’dü.

İzlerini çizdiği zaman ansızın gidişin,

Şimdi yoktu bi anlamı suskunluğun.

Çırılçıplak kalakaldım sessizliğinin orta yerinde.

Sonra sesime yankı vermeyen uçurumlar kıyısında yürüdüm bir zaman

En çok sesini aradım.

Gözlerinse asılı bıraktığın yerdeydiler hâlâ.

Gözlerini sildi zaman..

Dedim ya... Eylül’dü.

Savruluşu bundandı kimsesizliğimizin.

Cemal Süreya

DİĞER YENİ YAZILAR