Derin bir nefes...

Derin bir nefes alıyorum... Ciğerlerimde hiç yer kalmasın istiyorum. Sanırım daha önce hiç böyle arsızca soluklanmamıştım. Daha çok, daha çok... Keşke yanıma alabilsem, çantama koyabilsem, eve getirebilsem. Avuç avuç dağıtabilsem. Ne zaman istesem kana kana içime çekebilsem. Havanın da lezzetlisi olur mu demeyin, tıpkı su gibi, havanın da tadı ve kokusu olur. Eğer ülkemizdeki en muhteşem havayı solumak isterseniz, dünya üzerinde benzeri sadece Amazon ve Afrika Kongo Havzası olmak üzere sadece iki yerde daha olan İğneada’ya gidin. Yaz ve sonbahar, ülkemizin doğal yaşam hazinesi olan, benzersiz İğneada Longoz’u için en ideal zamanlar. Gidin ve ancak masal kitaplarında rastlayabileceğiniz Avrupa’nın en büyük ve görkemli longoz ormanlarının büyülü havasıyla hem nefesinizi hem ruhunuzu temizleyin.

İğneada; Kırklareli’nin Demirköy ilçesine bağlı, Bulgaristan sınırındaki çok şirin bir kasabamız. Adını, kendini fetheden İne Bey’inden alarak önceleri “İneada” ismiyle anılsa da zamanla “İğneada” olarak değişmiş. Hepsi birbirinden farklı ve çok tatlı köyleri barındırıyor içinden. Köylerde, Roma Dönemi’nden kalma tarihi yapılardan tutun milyon yıllık mağaralara kadar, longoz ormanlarına özgü bitkilerden göllere, sonsuz gibi görünen kıyılardan, iki adım ötede görünen Bulgar köylerine kadar fantastik her tür yaşam izi var. Haritada küçük bir nokta olan İğneada’nın her adımı gezgin ruhlular ve doğa severler için ayrı bir dünya vaad ediyor. Kasabanın içinde yan yana sıralanmış yerel dört lokanta ise boğazına düşkünlere parmak ısırtıyor.

Haberin Devamı

Derin bir nefes...

Ekolojik sistemin mucizesi

İğneada Longozu, beş göl, 671 tür bitki, 481 kuş, 61 tür memeli, 28 tür tatlı su balığı, 311 tür böcek, 25 tür sürüngeni barındırıyor. Korkmayın, içinde gezerken öyle tedirgin edici böceklerle filan karşılaşmıyorsunuz, tam tersi muhteşem bir huzur hâkim. Yaradan’ın yeryüzüne bıraktığı bir tablo sanki. Longoz yerine “subasar” da diyebiliriz. Adından da anlaşılabileceği gibi, suya batmış olan yani tabanı göl olan orman demek, longoz. İğneada Longozu da; Yıldız (Istranca) Dağları’ndan Karadeniz sahillerine akan derelerin taşıdığı alüvyonların birikmesi ve mevsimsel olarak sular altında kalması sonucunda oluşmuş. Kışın kayıklarla geçilen ormanda yazın ağaçkakan sesleri eşliğinde yürüyüş yapıyorsunuz.

Haberin Devamı

Derin bir nefes...

Dupnisia Mağarası‘nı görmeden dönmeyin

İğneada’nın köylerini, kıyılarını ve gölleriyle bezeli longozunu gördükten sonra mağaralar ilginizi çekiyorsa mutlaka Dupnisia Mağarası‘na uğrayın. Yoldan yarım saat kadar içerde ve büyük bir mağara olduğundan yarım gününüzü ayırmanız gerektiğini unutmayın. Bulgarca “delik” anlamına gelen “Dupnisia”, hala yaşayan bir mağara. Islak ve kuru olmak üzere iki bölümden oluşuyor ve maalesef kötü bir ışıklandırma sistemiyle tehdit altında kalsa da yarasalara ev sahipliği yapıyor. Özellikle çocuklar için çok cazip bir gezi önerisi olduğunu da belirteyim.

Derin bir nefes...

Bu doğayı korumak gerekiyor

Ve ne yazık ki, güzel ülkemizin her noktası gibi bu hazine de tehlike altında. Termik ve nükleer santral yapımı için planlanan yerler de sürekli adının geçmesinin sebebi, denizinin soğukluğu. Bu sayede, santrallerin soğutulması, deniz suyuyla yapılabiliyor ve işketmeciler için maaliyet düşüyor. Tabii bu Avrupa’nın en büyük, dünya’nın üç longoz ormanından biri olan İğneada Longozu için de ölüm fermanı demek oluyor. İçindeki onca canlı türü ancak şu anda doğanın kendi dengelediği ekolojik sistemle mümkün oluyor. Bölgede en son Japon Nükleer Santral’inden bir yetkili, bir Amerikalı ve bir Türk mühendisin araştırma yaptığı söyleniyor. Yaratılmış bu olağanüstü doğayı, insanaoğlunun hırslı ve kirli eli tehdit ediyor. Korumak ise yine az da olsa günümüze ulaşmış, eli vicdanında, canlıları, doğayı ve ülkesini seven insan evlatlerına kalıyor. Şimdi tam zamanı! Lütfen gidin, görün ve kararınızı kendiniz verin. Bölgenin tamamen doğal ortamda oluşan balını almadan da eve dönmeyin.

Haberin Devamı
DİĞER YENİ YAZILAR