Ortaçağ’a yolculuk

Eğer sizin de tarihe merakınız varsa sanki Ortaçağ’da yaşıyormuş gibi hissedebileceğiniz muhteşem bir kent ve bu kente bağlı kale kasabası sizi bekliyor: Siena ve San Gimignano...

İyi bir seyahat için sadece tebdil-i mekân yetmez. Ânın ruhunu da geride bırakmalı insan yola çıkarken. Farklı bir iklime göç eder gibi yeni kültürlere kucak açabilmeli. Alışkanlıklarını yanında götürmek yerine, yeni lezzetleri denemeli her seferinde. Farklı coğrafyaların rüzgârına direnmek yerine, ruhunu özgür bırakmalı akıntı yönünde. Ve mümkünse, sadece kültürü, iklimi, lezzeti değil, zamanı da değiştirmeli kökünden. İşte o zaman, yenilenmiş, yenilikleri demlemiş, değişip dönüşerek taptaze bir öze kavuşabiliriz dönerken. Hakkı verilmiş bir seyahat, gezgin ruhun tatminiyle, mümkün olur böylece. Eğer sizin de tarihe merakınız varsa ve biraz günümüzden kopup zamanda yolculuk yapmak isterseniz, sanki Ortaçağ’da yaşıyormuş ya da kendinizi bir film setinin platosunda gibi hissedebileceğiniz muhteşem bir kent ve bu kente bağlı kale kasabası sizi bekliyor: Siena ve San Gimignano...



Film platosu gibi

Aslında Siena için film platosu benzetmesi yapmak pek de yanlış sayılmaz çünkü 1999 yılında Oscar ödüllerine damgasını vuran “La Vita e Bella-Hayat Güzeldir” filmi için doğal plato olarak kullanıldı bu kent. Ortaçağ itibari ile her döneme ait film, hiçbir düzenlemeye ihtiyaç duyulmadan çekilebilir burda. Zaman sanki donmuş gibi... Bir yerleşkeyi olduğu gibi koruyabilmiş olmanın en güzel örneklerinden biri bu kent. İtalya gibi dünyanın en turistik ülkesinin, en çok turist çeken kentinin Siena olmasına şaşırmamak gerek. UNESCO Dünya Mirasları listesinde en çok kültürel mirasa sahip ülke olan İtalya’nın, medar-ı iftiharıdır Siena. Sadece korunmuş güzelliği ile değil, geçmişten günümüze hiç değişmeden yaşayan kültürü ve kentlerine tutkuyla bağlı Sienalılar sayesinde de ziyaretçilerini etkiler. Dünyanın ilk bankası kabul edilen, Banca Monte dei Paschi di Siena, 1472 Yılı’nda rehin dükkanı olarak kurulmuş ve bugünkü bankaların temelini oluşturmuş meselâ ve halâ varlığını sürdürüyor. Tarihi boyunca hukuk ve tıp fakülteleri ve yetiştirdiği öğrencileri ile ismini duyurmuş olan ve günümüzde en önemli İtalyan üniversitelerinin başında sayılan “Siena Üniversitesi”nin kuruluş tarihi ise 1240. Bu küçücük kent köklü kültürüyle gerçek bir mücevher. Elbette Siena’nın adını en çok duyuran, 2 Temmuz ve 16 Ağustos tarihlerinde yılda 2 kez yapılan Palio yarışları. Eyersiz at yarışı olarak tarif edebileceğimiz bu etkinlik şehrin kalbi olan Campo Meydanında yapılıyor. Kenti oluşturan ve hepsinin kendine ait bayrağı olan 17 semt arasındaki bu çekişme için tüm yıl hazırlık yapılıyor ve dünyanın dört bir tarafından turistler izleyici olarak meydanı dolduruyor. Peki bu çok sansasyonel yarış ne kadar sürüyor biliyor musunuz? 90 saniye!

Siena tipik bir Ortaçağ kenti: Belediye Binası, Katedral ve Meydan, şehrin ana damarı. Hemen meydandaki “Fonte Gaia-Sevinç Çeşmesi” ise 8 yıl süren çalışmalardan sonra meydana ancak su gelebildiği için bu ismi almış. Gotik ve Rönesans mimarisinin nefis bir örneği. Sienalıların sembolü olan kule “Torre del Mangia” ise “Yeme Kulesi” anlamına geliyor. 102 metre yüksekliğindeki kule, ilk sahibinin müsrifliğinden dolayı bu adı almış.

Haberin Devamı



UNESCO korumasında

Açıkçası, ders anlatır gibi tarif etmek istemem Siena’yı. Ben ilk kez 15 yaşında gittiğimde, bir kulaçlık eni olan daracık sokaklarında avare avare dolaşarak keşfetmiştim bu kenti. Her gittiğimde yine öyle yaparım. Floransa’nın 70 km. güneyindeki bu kente ister otobüs ister tirenle gelin, tepeden yürüyerek giriş yapabilirsiniz ancak. Sonra istediğiniz sokağa sapın, yokuş aşağı gittiğinizde her yol sizi Campo Meydanı’na çıkarır. Dönüşte de aynı kural geçerli. Yokuşu çıktığınız sürece, kentin dışını çevreleyen ve ulaşım araçlarının sıralandığı parka çıkarsınız. Yeme-içme önerisine gelince: Burası o kadar çok turistin akın ettiği bir yer ki, kendi halinde yerel bir lokanta bulmak nerdeyse imkânsız. Ama turistik bölge olmasına rağmen “gelato” yani dondurmaları nefis.

Siena’ya giderseniz bu kentin bir kale kasabası olan San Gimignano’yu mutlaka görmelisiniz. Siena’ya bağlı bu kasaba, etrafı surlarla çevrili ve kuleleriyle ünlü, çok iyi korunduğu için UNESCO Dünya Mirasları Listesi’ne girmiş muhteşem bir Ortaçağ yerleşkesi. 12’nci yüzyılda yapılmış 72 kuleden 14 tanesi bugün halâ ayakta. Dış dünyayla bağı tamamen kopuk olarak inşaa edilmiş bu kasaba, kendisini çevreleyen surlarından Toscana Vadisi’nin muhteşem doğasına bakıyor. Yüksek bir dağa kurulmuş olduğu ve çevresi de yüksek sularla çevrili olduğu için tarih boyunca saldırılardan korunmayı başarmış. Kuleleri ise çok uzaktan bile, başka kale kentlerden San Gimignano’yu ayıran farklı bir görüntü veriyor. Kulelerinden ötürü de “Ortaçağ’ın Manhattan’ı” ünvanın hak ediyor bu kasaba. 12’nci yüzyıl’da yaşayan varlıklı aileler zenginliklerini göstermek için kule dikerlermiş, San Gimignano’da. Kulelerin yüksekliği ise ailenin zenginliği ile doğru orantılıymış.

San Gimignano, labirent gibi sokakları, tipik Ortaçağ yerleşkelerinde olduğu gibi, altı dükkan-üstü ev taş yapıları, görkemli katedrali, deri çantacılar ve tasarım ayakkabıcılarla dolu büyük çarşısı, küçük kafeleri, 3 Euro’ya satılan muhteşem lezzetteki dilim pizzalarıyla bir gün içinde, buram buram Ortaçağ havası yaşayıp, şahane vakit geçirerek hafızanıza kazayacağınız bir yer.

DİĞER YENİ YAZILAR