Eyvah, çocuğum köpek istiyor!

Haberin Devamı

Şu anda pek çok anne-babanın “yaaa evet bizimki de istiyor of n’apacağız” dediğine eminim. Yine eminim ki pek çoğunuz çocukken bir köpeği olsun istemiştir. Hele benim gibi “Lessi” dizisiyle büyümüş jenerasyondansanız... Sokak köpeklerini eve getirip annesine kabul ettirmeye çalışanların sayısı da az değildir şüphesiz. Ve sonuçta annesinden uçan bir terlik yiyenler de hemen hemen bir o kadardır. Ve şimdi ben de anneyim ve köpekle yaşamak için beni ikna etmeye çalışan bir kızım var. Elbette şaşırmadım... Benim gibi hayvanlara özellikle de köpeklere bayılan bir anneden elbette köpek seven bir çocuk çıkacaktı. Bu güne kadar bahanem hazırdı: Sen daha kendine bakamıyorsun! Ama şimdi kızım 12 yaşında ve bir evcil hayvanın sorumluluğunu alabilecek yapıda. Bende söz tükendi. İşte yıllar sonra yeniden bu sorumluluğun altına giriyorum ve ailemize küçük bir köpek ekliyorum. Bu işin sorumluluğu günün sonunda yine bana kalacak biliyorum. Endişeleniyorum, korkuyorum, zor geleceğini düşünüyorum. Ama bir o kadar da çocuk gibi heyecanlanıyorum.

Annem, (bu satırı okuduğunda çok kızacak biliyorum) hastalık derecesinde titiz bir kadındır. Onun deyimiyle “kırklamadan” beni sokaktan eve sokmazdı. Bu yüzden bir evcil hayvan besleyebilmek hayali bana çok uzaktı. 20’nci yaşgünümde hayatımın en büyük sürpriziyle karşılaştım; yavru bir köpek! O günkü şaşkınlığımı ve mutluluğumu hiç unutamam. Adını, “Aktör” koymuştum, ama yıllar içinde “Aküş” demeye başlamıştık. Bir Cooker Spaniel. Çok zeki, aşırı enerjik ve iri yapılı oldu büyüyünce. Kolay mıydı? Hayır! Ama bugün, onu o kadar çok sevgi dolu anıyla hatırlıyorum ki... Aktör 18 yaşında hayata gözlerini yumana kadar hiç ayrılmadık. Hemen söyleyeyim, kesinlikle insan yokluğunda çok acı çekiyor. Doldurduğu yeri, insan boşluğuyla yüzleşince daha iyi anlıyor.

Gelelim bugüne... “Bir daha eve köpek almam” dedim. Büyük konuşmuşum! Aktör’den sonra çok sevdiğim bir sokak köpeğim olmuştu. Ada onunla büyüdü. Ve yıllar sonra yeniden bir köpeğe evimi açmaya hazırlanıyorum. Yapabilir miyim diye endişeleniyorum. Hayatımı kısıtlayacak biliyorum. Üstelik de tam kızım kendini kurtarmışken ve ilk defa yaz boyunca oraya buraya koşanken idare etmeye çalışmaktan, yemeğini-tuvaletini düşünmekten kurtulmuşken, yani tam rahat edecekken, kendi başıma iş açıyorum. Üstelik de bu “büyümeyen bir çocuk”, onu da biliyorum. Gelin görün ki kızımın bu haklı isteğine kayıtsız kalamıyorum. Onu böyle bir sevgiden, bu denli büyük bir duygusal paylaşımdan mahrum bırakmak istemiyorum. Eğer siz de niyetlenirseniz tecrübeli biri olarak, işte köpek edinme konusundaki tavsiyelerim...

Petshoptan değil barınaktan alın

- Acele etmeyin.”Havaya girdim, hemen istiyorum” demeyin.

- Lütfen petshoplardan köpek almayın

- Eğer “her tür köpeğe bakabilecek gücüm ve enerjim var, tüyü de dert değil” diyorsanız, barınağa gidip hangisiyle duygusal yakınlaşma yaşayacaksanız onu alın.

- Çocuğunuzun sözüne kanıp, cins seçimini ona bırakmayın. Bu konuda romantizme yer yok. “Ay ben çok Jack Russel” seviyorum dediğinizde, onun inanılmaz bir egzersiz ihtiyacı olduğunu hesaba katın. Günde 10 km koşuya çıkmıyorsanız, enerjisi çok yüksek cinsleri tercih etmeyin. Eğer, fiziksel olarak ortopedik sıkıntılarınız varsa büyük köpekten uzak durun. Her tür detayı hesaba katın. Bir “Golden” istiyorsanız, onun inanılmaz tüy döktüğünü unutmayın.

- Sadece kendinizi değil, hayvanın ihtiyaçlarını da düşünün ve müstakbel dostunuzu ona göre seçin. Sibirya Kurdu alıp, Bodrum-Antalya’da yaşatmaya kalkmayın. Bir av köpeğini, tüm gün eve hapsetmeyin. Hem onu hem kendinizi mutsuz etmeyin.

- Sağlık problemlerinizi gözden geçirin. Astımınız varsa, antialerjik özellikte olan ve hiç tüy dökmeyen Maltese ve Shih-tzu dışında başka tür olmadığını, aklınızda tutun. (Ben de bu sebeple Maltese ile yaşamayı seçtim.)

Uzmanlardan yardım isteyin

- Petshoplara getirilen yasaklamalardan sonra internet satışı patladı ki bu çok daha kötü ve tehlikeli bir yöntem. Daha sütten kesilmemiş yavruları çantalara doldurup, yurt dışından getirip, internetten satışını yapıp evinize kargoluyorlar. Hayvanların çoğu telef oluyor. Üstelik çoğu hastalıklı oluyor. Size de üzüntüsü, uğraşması kalıyor.

- Ne yazık ki ülkemizde, çiftliklerde bile Avrupa’dakiler gibi ırk garantili köpek bulunmuyor. Hiç şimdi bana “ne ırkı, hayvan hayvandır, önemli olan candır” demeyin. Eviniz küçük ya da benim gibi ciddi bir boyun fıtığı probleminiz varsa büyük köpek bakamazsınız. Oysa aynı cins köpeklerin 8, 20 ve 40 kiloluk boyları olabiliyor. 8 kilo olacağını hayal ederek aldığınız köpek 40 kiloya çıkarsa vay halinize! 6 aylık olana kadar anlayamazsınız ve o saatten sonra da artık evinizin bir ferdi olacağı için katlanmak zorundasınız.

- İyi cins bir köpek ne yazık ki ucuz olmuyor, ama bazı isim yapmış kişiler de fahiş fiyatlar istiyor. Acele etmeyin. Marketten gofret alır gibi köpek almayın. 18 yıl birlikte geçireceksiniz, unutmayın. Anne altından bebek almak için uğraşın, çevrenize haber salın, Facebook sayfaları olan, birbirleriyle etkileşim içindeki hayvanseverlerle sosyalleşip onlardan yardım alın. Bana sevgili Seyhan (Erdağ) bu konuda çok yardım etti ve sayesinde anne altından bir bebeği sütten kesilene kadar bekleyip, alma şansına sahip oldum. Siz de mutlaka köpek sahiplerinden yardım isteyin.

- Sakın çocuğum istiyor diye her yıl yeni bir cins köpek alıp, diğerini barınağa bırakan vicdansızlardan olmayın.

- Köpek cinsleri ve özellikleriyle ilgili internetten detaylı araştırma yapın. “Juen”, tüy dökümünden egzersiz ihtiyacına kadar ırklarla ilgili detaylı bilgi veren bir site, tavsiye ederim. Juen yazıp yanına merak ettiğiniz cinsi yazın Google’da arayın. Köpek çiftliklerini ziyaret edip uzmanlardan bilgi alın. Ya da Uzman TV’den Can Paksoy’un yorumlarını izleyin.

DİĞER YENİ YAZILAR