Hayatınıza sil baştan yapmak ister miydiniz?

Haberin Devamı

Bu hafta doğum günümü kutladım. Nedenini bilmiyorum ama her yıl, doğum günümde kendime hesap çıkarırım. Yapamadıklarımı yaptıklarımdan çıkarır, hiç yapmak istemediklerimi üzerine ekler ve yapacaklarımla çarpar, yekünümü bulurum. Sonuç beni memnun eder mi!? Sanırım bunun bir önemi yok. Ne olduğumu bilmek ama en önemlisi ne olmadığımı bilmek garip bir rahatlık verir bana. Böylece devam ederim yaşam yoluma.

İşte yine kafamda böyle garip hesap kitap işleriyle uğraşırken, komşumun torununun sesiyle gündelik yaşama geri döndüm. “Maşallah“ ile başlayan, gayet iyi bildiğiniz sohbetlerden birine girdik doğal olarak. Komşum birden, torununu işaret ederek “Biz de 5 yaşımıza dönebilsek yeniden, sil baştan başlasak keşke” dedi. Duraksadım... Şimdi gökten bir melek inse ve doğum günü hediyesi olarak beni 5 yaşıma götürmek istese... Kabul eder miydim? Çok uzun düşünmedim. “Ay hayır!” deyiverdim, şaşkınlığı yüzünde donan komşuma ve hemen açıklama getirdim: “Ben zaten, 5 yaşımdan beri bugüne gelmek için çabalıyorum. Şu ana kadar hayatıma dair olan her şeyi kazanmak, biriktirmek ve elimde tutmak için çalıştım. Niye tekrar 5 yaşıma döneyim, aynı mücadeleyi yeniden vermek için mi! Çok yorucu.”

Herkese yaptığım gibi, komşumun da kafasını karıştırdıktan sonra, etrafımda sıklıkla, çocuklara ya da 17-18 yaşındaki gençlere özlemle bakan insanlar olduğunu gözlemlediğimi fark ettim. “Ah şimdi çocuk olmak vardı” ya da “Şimdi lisede olmak için neler vermezdim” gibi sözleri o kadar çok duyuyorum ki! İşin garibi, ne vakit böyle bir muhabbetin içine girsem, yüreğimde, bahsedilen çocuğa karşı bir acıma hissi peydah oluyor. O çocuk, anasından ne zılgıtlar yiyecek, babasından korkmaya devam edecek, attığı her adımda “Acaba doğru mu yaptım, annem buna ne der” diye yılları geçecek. Dirsekler okullarda çürüyecek, sınav stresinden yıllarca yüreği şişecek. Sevecek ama aşkın dilini çözmesi için yıllarını verecek. İşe girecek. Taksite girecek. Evlenmek isteyecek. Mücadele edecek. Gözyaşı dökecek. Tırnaklarıyla kazıyacak. Aile kuracak. Dost köprüleri atacak, kimi köprünün altında kalacak, yılmayacak. Çocuğu olunca mücadelesi büyüyecek, uykusuz yıllar geçirecek. Sonunda, karınca kararınca bir dünya kuracak. Kendine ait olan, adımını atarken kendine hesap verdiği, el emeği, yürek işi. Yıllarca emek verdiği, kalbine yazdığı kitaplarla dolu olacak beyni. Gezdikleri, gördükleri, okudukları, duyduklarını demleyecek, bir avuç gözyaşında. Hayat ateşini yakacak aşkıyla, kahkahasıyla...

Eskisinden çok biliyor ve yapabiliyorum

Peki, tam da oturup, yaşamının bir bardak çayını içecekken, neden “sil baştan” yapmak istesin “çocuk!” Belki de tuhaflık bende ama benim içimdeki çocuk istemiyor. Sadece, bu bir bardak çay için şükrediyorum. Tüm rayihasıyla, burukluğuyla, acısıyla, o benim hayatımın tadı. Ve ben bugün, doğum günümü kutlarken fark ediyorum ki çay toplamaya giderek yeniden hayata adım atmak değil, hasatı birlikte topladığım insanlarımla çayımı içmek istiyorum. Sahip olduklarımı bana bağışlaması için de Allah’a dua ediyorum.

Peki ama insan neden yeniden başlamak ister? Sanırım, sahip olduğu hayattan mutlu olmadığı için. Ya da sonradan düzeltemediği yanlışlar yaptığı için.

Peki insan neden (benim gibi) yeniden başlamak istemez? Belki çocukluk ve gençliği hayatının en güzel dönemleri olmadığı için. Belki ille de özgür davranabilmeyi sevdiği için.
Ya da iyi-kötü kendi başına kurduklarına daha çok değer verdiği için. Aslında, yazımın başında bahsettiğim melek gökten inip, bana bir hediye sunmak isteseydi, bugünümü tercih ederdim. Ama belki daha fazla ilerlemeden bugünü sabitlemek iyi bir hediye olabilirdi. “Yapabilseydim” ve “bilebilseydim”in tam ortasında hissediyorum kendimi. Eskisinden çok biliyor ve hâlâ yapabiliyorum. Sanırım, yine de arada bir, elimize kağıt-kalem alıp değiştirmek isteyeceğimiz ve istemeyeceğimiz şeylerin bir listesini yapmalıyız.

Küçük bir liste yaptım: Sil baştan deseydim!

* Çocukluğumuzu değiştiremezsin çünkü bu aslında bizimle ilgili değildir. Çocukluğun hatası olmaz. “O camı kırmasaydım” gibi değiştirmeler yapılamaz.

* Tüm öğrencilik hayatım boyu çok ağır çalıştım. Okul hayatımın keyfini çıkaramadım, kantin muhabbeti yapamadım. Bugün olsa daha az çalışırdım. (Tabii o zaman da erken yaşta sahip olduğum avantajlara sahip olamazdım o da ayrı mesele.)

* Üniversiteden sonra, yurt dışında kabul edildiğim okula gitmek yerine dizi çekmiştim. Tam tersini yapardım.

* Öğrenciyken, bitli trenle Avrupa seyahati yapardım. (Yapmak isterdim ama babam izin vermezdi yani gene bir şey değişmezdi.)

* Aynı adamın peşinden gider, yine onunla evlenirdim ama o zamanlar çok büyüttüğüm meseleler için gençliğimi yemezdim.

* Gene çalışkan bir öğrenci olurdum. Hatta daha çok kitap okur, ille de derece yapmalıyım diye, saçma ödevler için o kadar çok vakit ayırmazdım. (Bu satırı kızım okumamalı.)

* Arkadaşlarımın yüzde 70’i ile görüşmeye devam ediyorum ama bu oranı daha yüksek tutmaya çalışırdım.

* Bazı insanlarla boşa vakit harcamazdım.

* Başarısızlıklarımı dünyanın sonu saymazdım.

* Mesleki yolculuğumda, kariyer uğruna gençliğimi parçalamazdım. (O zaman da bugünkü gibi kafama göre çalışma lüksüne sahip biri olmazdım.)

* Daha az kavgacı bir gençlik geçirirdim.

* O elbiselere o paraları vermezdim.

* Barışmadan duramayacağım kişilere küsmezdim.

* Annemle daha az didişirdim. (Şükür ki annem hayatta, hâlâ deneyebiliriz.)

* Seyahat etme hastalığını kendime daha önce bulaştırırdım.

* 20 yıl önce fotoğrafçılığa başlardım. (Eşim olmasaydı hiç başlayamazdım,
buna da şükür.)

* Anne olunca gene kendimi büyük oranda işten çekerdim, o yüzden iş hayatımın bugünü çok değişmezdi.

* Mevlâna’yı yirmili yaşlarımda keşfetmek isterdim. (İşte en çok bunu isterdim.)

DİĞER YENİ YAZILAR