Her şeye rağmen hayat devam ediyor...

Ülkemizin şu halinde, bir filmden bahsetmek bile anlamsız ve lüks kalıyor. İnsan tutunacak dal bulamadıkça daha çok boşluğa düşüyor.

Pazar sayfasına, şöyle eğlenceli, keyifli tavsiyelerle dolu bir yazı yazmayı ne kadar özledim anlatamam. Ama gelin görün ki, pazar günü de haftaya dair işte. Pazar günleri, gripsek daha az ateşlenmediğimiz ya da hastaysak karnımız, önceki günden daha az ağrımadığı gibi, kalp acımız da hafiflemiyor. Hafta nasıl geçtiyse, sonu da aynı zincirin bir halkası olarak geliyor. Ve ülkemizin şu halinde, bir filmden bahsetmek bile anlamsız ve lüks kalıyor. Hayat devam ediyor. İnsan tutunacak dal bulamadıkça daha çok boşluğa düşüyor. Daha çok sanat daha çok yeni keşifler lazım şimdi hepimize, biliyorum. Ama itiraf ediyorum, yüreğimde o gücü bulamıyorum. Ne zaman ve nasıl yeniden başlanır, hiç bilemiyorum.

Kahraman polis Fethi Sekin

Dezenformasyona uğrayan "şehit" kavramının doğrusunu çok acı bir şekilde yeniden öğretti hayat bize. Her ne kadar bana çok kızan olsa da, terör saldırısında hayatını kaybeden vatandaşlara "şehit" denmesine hep itiraz ettim ve hala aynı fikirdeyim. Her ne kadar devlet büyükleri, terör kurbanlarına "şehit" diyerek, "Cennet" hatırlatmasıyla, muhtemelen acıları hafifletme çabasına girse de, gerçeklerin ille de kendini göstermek gibi bir huyu var işte. Hele çifte standartı hiç kaldırmaz "şehitlik" mertebesi. Meydanda dolaşırken, yolda yürürken, minübüsle geçerken ya da masasında çalışırken teröre kurban giden ile, Reina'da eğlenirken terörist kurşunu ile can veren aynı makus talihi paylaşır. Birine "şehit" derseniz hepsine demeniz gerekir. Ama üzerimize düşen, dezenformasyona uğratmadan, şehitlik mertebesini doğru ifade etmektir. Görevi can güvenliği olan insanların, görev başında, görevleri uğruna can vermesi dışında kalan tüm tarifler, "şehitlik" kavramının da dışında kalır. Tesadüfen stadın önünden geçerken patlamadan dolayı ölen bir öğrenci terör kurbanıdır ve sadece o stadı korumakla görevli polisler öldüğünde şehit olur. Bir meydanlarda bomba patladığında ordan yine tesadüfen geçen asker ya da polis de eğer hedef kendisi değilse terör kurbanıdır. Bir kamu dairesinde güvenlik dışında görevli olan bir kişi, şahsına değil de o binaya yapılan saldırıda can verdiğinde de şehit değil terör kurbanıdır. Çünkü, canını ortaya koymak vaadi yoktur yaptığı işte. Sadece, görev tanımında, kendi canı pahasına vatanını ve vatandaşını korumak olan insanlar, bu uğurda can verdiğinde şehit olur. Tıpkı, İzmir'de Bayraklı Adliye binasına düzenlenen korkunç terör eylemini önlemek için tereddüt etmeden canını veren polis memuru Fethi Sekin gibi... Gözünü bile kırpmadan ve ölümüne giriştiği çatışmada can veren kahraman polis Fethi Sakın, bize "şehit" nedir çok acı bir yolla hatırlattı. Şehit, vatandaşının canı için, canını verene denir. Tıpkı, yıllardır terörle mücadelede canını veren askerlerimiz gibi, terörü önlemek için nöbet tuttuğu yerde katledilen polislerimiz gibi... Tüm kahraman şehitlerimizin ruhu şad olsun...

Haberin Devamı

Kahraman polis Fethi Sakın, "şehit" nediri çok acı bir yolla hatırlattı.

Haberin Devamı

Ucu açık sınav tipi için deli sorular!

Haberin Devamı

Ülkenin içinde bulunduğu kaos ortamı dışında, şu anda gençlerin geleceğini bir başka kaosa sürükleyen ise gelmekte olan üniversite sınavında yapılan büyük değişiklik ile ilgili... Bir süredir, "ucu açık sınav tipi" üzerine konuşuluyordu ama eğitimciler bizde yazılı tipi bir soru - cevap tekniğinin, 2,5 milyon öğrenci adayının girdiği bir sınavda uygulanacağına hiç ihtimal vermiyorlardı. Açıkçası, bizdeki sınavlarda uygulanan testlerin, düşünmeyi engelleyen, bilgiyi ve kapasiteyi ölçmeyen, "maymun zeka testinde" tarzında kurnazlığı öne çıkaran ve biraz da öğrencinin stres katsayısını ölçen saçma sorulardan oluştuğu su götürmez bir gerçek. Sınavlara deli gibi hazırlanan öğrencilerimizin, tutup da dünya ölçeğindeki "PISA" testinde yerlerde sürünen sonuçlar alması da bizdeki testlerin ne kadar geçersiz olduğunun göstergesi. Ama gelin görün ki, daha hatasız soru sormayı başaramayanlar, sınavların güvenliğini sağlayamayanlar, 2.5 milyon öğrencinin el yazısı cevaplarını nasıl doğru ve güvenilir okuyup, değerlendirebilecekler? Kimler, nasıl okuyacak? Torpilin ya da kişisel önyargıların önüne nasıl geçilecek? Sınav sonrası, itirazlarla nasıl başa çıkılacak? Akıllarda daha yüzlerce deli soru var!

Haberin Devamı
DİĞER YENİ YAZILAR