Gazete Vatan Logo

Bayram sabahına yüzyıllık kervansaraylarda uyanın!

Türkiye’nin dört biryanında otel olarak hizmet veren vakıf eserleri, bayramda nostaljik geziler yapmak isteyen ziyaretçileri bekliyor.

Vakıflar Genel Müdürlüğünden edinilen bilgiye göre, restore edilerek, turizme kazandırılan kervansaraylar, vatandaşlara alternatif tatil imkanı sunuyor. Edirne’den Diyarbakır’a Kastamonu’dan Kuşadası’na kadar pek çok yerde otel olarak hizmet veren kervansaraylar, tarihe yolculuk kapısını aralıyor.

Fatih Sultan Mehmet’in doğum yeri, Türkiye’nin Avrupa’ya açıldığı kapı olan Edirne’de Mimar Sinan tarafından 1561 yılında inşa edilen "Rüstem Paşa Kervansarayı" kentin merkezinde yer alıyor. Kanuni Sultan Süleyman’ın damadı Sadrazam Rüstem Paşa tarafından yaptırılan kervansaray, restorasyonu ile "Ağa Han Mimarlık Ödülü"nün de sahibi oldu.

Mimar Sinan’ın dünyaca ünlü şaheseri Selimiye Camisi ile Bedesten Çarşısı ve Eski Cami, Ali Paşa Çarşısı ve Üç Şerefeli Cami’ye yürüme mesafesinde olan kervansaray, bir asra yakın Osmanlı başkentliği yapan Edirne’yi keşfetmek isteyen misafirleri ağırlıyor. Dikdörtgen avlunun çevresinde iki kat halinde inşa edilen kervansarayda, 75 oda, 6 suit bulunuyor.

-KUŞADASI’NDA ÖKÜZ MEHMET PAŞA KERVANSARAYI-

Haberin Devamı

Kuşadası’nın tarihi kimliğine katkı sağlayan "Öküz Mehmet Paşa Kervansarayı", korunması gerekli kültür varlığı olarak tescilli edilmiş anıtsal bir yapılar arasında yer alıyor. Denizden bakıldığında çok net bir şekilde algılanabilen kervansaray, 1618’de Batı Anadolu’da ticaretin gelişmesi amacıyla Sadrazam Öküz Mehmet Paşa tarafından yaptırıldı.

İki katlı, avlulu bir yapı olan kervansarayın dış duvarlarında bulunan top delikleri bir liman şehri olan Kuşadası’nın hemen ağzındaki kervansarayın, korsan hücumlarına karşı nasıl korunduğunu gösteriyor.

Restorasyon çalışmaları 1964’te başlayan 1978’de tamamlanan kervansaray, yaklaşık 400 yıllık bir yapıda konaklamak isteyen ziyaretçilerine hizmet veriyor. Kervansarayda 26 oda, 1 suit bulunuyor.

-DİYARBAKIR’DA DELİLLER HANI-

Diyarbakır’da, Osmanlı Valisi Hüsrev Paşa tarafından 1527 yılında yaptırılan "Deliller Hanı" Mardin Kapı yakınlarda bulunuyor. Kentin tarihi referans noktasında ve kentsel sit alanı Sur İçi aksında yer alan han, şadırvanlı bir orta avluya açılan odalardan oluşuyor.

Haberin Devamı

'Hüsrev Paşa Hanı" veya "Kervansaray" olarak da bilinen han, hacı adaylarını Hicaz’a götüren rehberlerin (delil) bu handa kalmaları nedeniyle "Deliller Hanı" olarak adlandırılıyor. Hanın karşısındaki geniş alana da "Hacılar Harabesi" ismi veriliyor.

Vakıflar Genel Müdürlüğünce restore edilen ve 103 yataklı otele dönüştürülen han, mistik bir atmosfer solumak isteyenleri bekliyor.

-SAFRANBOLU’DA CİNCİ HAN-

Tarihi İpek Yolu üzerinde bulunan Cinci Han, Sultan I. İbrahim zamanında sarayda üfürükçülük yapan Safranbolulu Molla Hüseyin Efendi (Cinci Hoca) tarafından 1645 yılında yaptırıldı.

Hıdırlık Tepesi, Yemeniciler Arastası, Demirciler Çarşısı, İncekaya Su Kemeri, Saat Kulesi, Güneş Saati, Değirmenbaşı Su Değirmeni, Kültür Bakanlığınca müze köy olarak koruma altına alınan Yörük Köyü ile tarihi camilere yürüme mesafesinde olan han, 24 standart, bir suit odasıyla bayram tatilini Safranbolu’da geçirmek isteyenleri ağırlayacak.

Haberin Devamı

-KASTAMONU’DA KURŞUNLU HAN-

Kastamonu’nun tarihi Nasrullah meydanında bulunan Kurşunlu Han, Anadolu Beylikleri dönemine ait bir handa bayramı geçirmek isteyenlere, kapılarını açıyor.

Candaroğulları Beyliğinin son hükümdarı ve Fatih Sultan Mehmet’in dayısı İsmail Bey tarafından 15. yüzyılın ikinci yarısında yaptırılan Kurşunlu Han’ın, 27 odası ve 1 suiti bulunuyor. Güneyden Reis’ül-küttab Hacı Mustafa Efendi Hanı, batıdan Balkapanı Hanı ve doğudan da Frenk-şah Hamamı ile çevrili olan Kurşunlu Han, Nasrullah Köprüsü ve Şadırvanı, tarihi camilere yakınlığı ile de tarihte bir yolculuğa çıkmak isteyenlere ev sahipliği yapıyor.

-ATALARIN MİRASI VAKIF MÜZELERİNDE-

Vakıf müzeleri de bayram tatilinde şehir dışına çıkamayanlar için farklı bir alternatif oluşturuyor. Ata yadigarı eserleri sergileyen vakıf müzeleri, yüzyıllar öncesinden kalan eserleri görmek, geçmişin kokusunu duymak isteyenleri bekliyor. Vakıf müzeleri, bayramın ilk iki günü hariç diğer günler ziyarete açık olacak.

Bayram tatilini başkentte geçirenler için mimar Kemalettin’in tarafından Ulus’ta inşa edilen ve Vakıflar Genel Müdürlüğünce restore ettirilen "Hukuk Mektebi" binasındaki Ankara Vakıf Eserleri Müzesi gezilebilecek mekanlar arasında yer alıyor. En eski eseri, 16. yüzyıla ait ejder desenli Kafkas halısı olan müzede, Ladik ve Kula seccadesinden, yıldızlı ve madalyonlu Uşak halılarına, Doğu Anadolu Yörük halılarından, çeşitli boy ve oymaklar tarafından dokunan geleneksel kilimlere kadar çeşitli yaygılar sergileniyor.

Haberin Devamı

Birbirinden değerli şamdanlar, Kur’an-ı Kerimler, padişah vakfiyeleri, saatler, hat levhaları, Kabe örtüleri, para keseleri, çini panolar ile ahşap kapı ve pencere kanatları, ahşap panolar ve kürsü gibi Türk ahşap-oyma sanatının seçkin örnekleri de müzede yer alıyor.

PADİŞAH YAPIMI RAHLELER-

Padişahların yaptığı rahleleri ve hat eserlerini görmek isteyenler, İstanbul’da Beyazıt Medresesi içinde yer alan Türk Vakıf Hat Sanatları Müzesi’ni ziyaret edebilir. Müzede, Sultan II. Abdülhamid tarafından yapılan ceviz ve gül ağacından rahlelerle, Vahdeddin Efendi, Sultan Abdülmecid, III. Ahmet ve II. Mahmud’un hatları teşhir ediliyor.

Müzeyi ziyaret edenler, kutsal emanetler bölümünde orjinal Kabe Kapısı örtüsü, Kabe iç örtüsü, Sakal-ı Şerif, Hz. Muhammed’in kabir toprağı ve Kuşağı Şerifi’nin bir parçasını da görebiliyor. Sultanahmet’teki Halı Müzesi’nde de Anadolu’nun en nadir halıları ziyaretçilerin ilgisine sunuluyor. Müzede, XIV. yüzyıldan günümüze gelen Anadolu Beylikleri dönemine ait örnekler de bulunuyor.

Sultanahmet Camii’nin altındaki fil ahırları bölümünde yer alan Kilim ve Düz Yaygılar Müzesi’nde de vakıf camilerinden seçilmiş kilim, cicim ve zili dokumalarla Osmanlı saray ve çadır kilimleri üç ayrı salonda sergileniyor.

-ANADOLU’DAKİ VAKIF MÜZELERİ-

Edirne’deki Selimiye Camii külliyesi içinde bulunan ve Mimar Sinan tarafından 1569-1575 yılları arasında yapılan Dar’ül Kurra Medresesi, tarihi yapısına uygun şekilde restore edildikten sonra müze olarak hizmet veriyor.

Müzede, camilerde kullanılan çini, şamdan, alem, sancak, saat, rahle, ahşap kapı kanadı, Kur’an muhafazası, mermer kitabe, hilye, berat, hatlı levha ve el yazması gibi eserler sergileniyor. Osmanlı döneminde medrese olarak kullanılan müzenin bir bölümünde bir müderrisin talebeleri ile ders verme durumu, mankenlerle canlandırılıyor.

Gaziantep’te Türkmen ağalardan Mustafa Ağa tarafından 1639 yılında yaptırılan Mevlevihane geçen yıl restore edilerek, müze haline getirildi. Mevlevilik kültürü ile Türk vakıf hat sanatlarından örneklerin bulunduğu müzede, arakiyye, sikke, istiva, tennure, hırka, kemer ve habbesi ile Mevlevi dervişlerinin kıyafetlerinden örnekler sergileniyor. Mevlevi dervişlerinin maketlerle canlandırıldığı müzede, sazendelerin ney ve bendiri ile ruh kattığı bir sema ayini tasvir ediliyor.

Konya’daki Sahip Ata Vakıf Müzesi, 13. yüzyılın izlerini günümüze taşıyor. Selçuklu Veziri Ata Fahrettin tarafından mescit, türbe, hanigah ve hamam olarak yaptırılan külliye, geçirdiği restorasyonun ardından, Konya’daki camilerde bulunan yaklaşık 200 bin halı, kilim, seccade, çini ve şamdan gibi eserlere ev sahipliği yapıyor.

Restore edilerek vatandaşların ziyaretine açılan Kastamonu’daki Şeyh Şaban-ı Veli Vakıf Müzesi’nde, çevre illerdeki vakıf cami, medrese, han, türbe, hamam ve külliyelerden toplanan halı, kilim, Kur’an-ı Kerim, hat levha, kandil, mumluk, şamdan, buhurdan, sadaka taşı gibi antik ve tarihi değer taşıyan eşyalar sergileniyor. Evliya Çelebi’nin seyahatnamesine de konu olan Tokat’taki Mevlevihane de yüzyıllar öncesinden günümüze gelen ata mirasları arasında yer alıyor.