Gazete Vatan Logo

Atatürk'ü oynamayı istedim ama baskılardan korktum

'Müthiş bir Atatürk hayranıyım. Onu canlandırma isteğim çok şiddetliydi. Ama aklıma yıllardan beri bu projenin nasıl baltalandığı gelince hislerime gem vurdum. Aslında Türkler'in yardımı olmadan bu film yapılamaz. Desteğiniz gerekir'

Sean Connery'nin İstanbul'a geleceğini birkaç hafta önce öğrenmiştim.

Dostluğunu daima davranışlarıyla kanıtlayan Esra Bereket, kendisinden hiç talep etmediğim halde dünyanın neresinde olursa olsun, beni arayıp gazetecilik iştihamı kabartan kişilerin adını saydıktan sonra benim namıma onlarla randevu aldığımı bildirir.

Biliyorum, şimdi bu satırları okuyunca, ricalarına rağmen kendisinden bahsettiğim için beni azarlayacak. Ama Sean Connery gibi sadece kadınların değil, onu yıllanmış şaraba benzeten erkeklerin bile hayranlığını kazanan bir starın adım attığı her yerde tanınacağını o da biliyordu. Bu yüzden Hava Meydanı'ndaki emniyet görevlilerinden tutun, ne kadar VIP sorumlusu varsa sıkı bir çembere aldıkları Sean Connery ve eşini Esra Bereket'le bendenize teslim ettiler. O sırada açık olan televizyondan Londra'daki ikinci bombalamayı dinledikten sonra hemen kapattı. Kendisine eşlik eden görevlilerle resim çektirdi. Yoldaki trafikten ürküp geri dönmemesi için önceden ayarlanan çok şık bir dost motoruna bindi. Ve ayrılırken: "Yarın buluşmak üzere" derken kırk yıllık dost gibi sarılıp öptü.

Ertesi gün, Esra Bereket'in evinde buluştuk. İlk sözü: "Ev sahibem öyle bir hediye verdi ki, iki saat ömrümde yapılan en iyi masaj yüzünden kendime zor geldim" diyerek özürler diledi.

Sonra terasta karşılıklı oturduk son derece profesyonelce davranan Sean: (kendisine öyle hitap etmemi istedi) foto muhabirimiz Burak Kara'ya istediği kadar resmini çekebileceğini söyledi. O iş bitince, bana: "Hadi, sıra sende, sorularını dinliyorum" dedi.

Mutlu ayrıldım
* Agatha Christie'nin romanı "Doğu Ekspres Cinayeti" filmi için İstanbul'da kaldığınız iki aydan neler hatırlıyorsunuz?
O kadar keyif almıştım ki... Buradan güzel anılarla ayrılırken çok kısa sürede dönmeyi hayal ettim ama maalesef olmadı. İkinci filmim: "From Russia With Love" ile tekrar Türkiye'ye geldim. Anadolu'dan başlayarak hemen hemen bütün sahillerde çekim yaptık. Sabah 5'te işe başlıyorduk. Ancak süratli motorlar bulamayınca çekimler aksadı. Vakit kazanmak için rejisöre İskoçya'ya gitmeyi teklif ettim. Tabii film zamanından önce tamamlandı. Çünkü İskoçya'da akşamları geç saatlere kadar ışık var.

* İskoçya'ya aşkla bağlılığınızı kanıtlamak için kolunuza yaptırdığınız dövmeler filmlerinizde görüntü bakımından sorun olmuyor mu?
(Sean kolunu hafifçe okşayarak) Hayır, çünkü onlar yaşamımdaki en önemli üç önemli şeyin sembolü: annem, babam ve İskoçya... Ara sıra film çevirirken onları kazıtmamı isteyenleri duymamazlığa gelir veya uzun kollu bir şey giyerim.

Okulu bıraktım
* İskoçya'nın İngiltere'den bağımsızlığını alması için verdiğiniz uğraşı dünya âlem biliyor. İngiliz hükümeti, çok geç de olsa size verdiği SIR unvanını aldığınız zaman İskoçyalılar'ın tepkisini çektiniz?
Sesini dünyaya duyurabileceğimi bildiğim için şimdiye kadar tek bir kere kullanmadığım SIR unvanını kabul etmekte beis görmedim.

* Törende İskoçyalılar'ın geleneksel kiltiyle (ekose kısa etek) Kraliçe'nin huzurunda eğilmek zor olmadı mı?
Hayır, Kraliçe zaten bir platformun üzerindeydi; benim yerim de boyuma göre ayarlanmıştı, sizin anlayacağınız komik bir durum olmadı.

* Bir işçi ailesinin iki oğlundan birisiniz. Geçirdiğiniz zor yaşama rağmen mutlu bir insana benziyorsunuz.
Dokuz yaşımda okulu bırakmak zorunda kaldım. Bir altı arabaya doldurduğum süt şişelerini satarak eve para getiriyordum. 13 yaşımda Bahriye'ye girdim. Ülser hayatımı zehir etti, ayrıldım. Ufak tefek işler yaparken kendimi eğitmeye başladım. Bir öğretmenin bana adını verdiği kitapları okumaya, tarihi öğrenmeye başladım.

* Bu nedenle mi adınızı vermediğiniz İskoçya Uluslararası Eğitim Vakfı'nı kurdunuz?
Evet, genç veya yaşlı, eğitim almak isteyen herkesi destekliyor; danışmanlık veriyor. "Diamonds Are Forever" filminden gelen milyonlarca dolar bu proje için harcandı.

* Hangi yıldızlarla ve yönetmenlerle çalışmayı tercih ettiniz?
Spielberg'le çalışmak büyük zevktir.

* Spielberg sizin için: "O sadece bir star değil, asrın en büyük starıdır" diyor. Terence Young'ın sizin ve sinemanın unutulmaz köpeği Lassie için söyledikleri için ne düşünüyorsunuz?
(Gülüyor) Evet, onunla "Actiono The Tiger" filmini çekerken Lassie ile benim en laf dinleyen aktörleri olduğumu söyledi. Nedeni Lassie ile benim yıllar sonra bile hiç şımarmadan işimizi yapmaya çalışmamız. En beğendiğim ve çalışmanın en kolay olduğu yıldızlara gelince... Ursula Anderson ve Catherine Zeta Jones inanılmaz çalışkan ve başarılı bir sanatçı. Onbeş yaşında bale ve step dansında dehşetli yetenekliydi. Herkesten önce sete gelir; ona o kadar itimadım var ki, daima dialogların tekrar yazılmasında hep yanımda tutardım. Çünkü daima ne yapacağını bilirdi.

Murdoch tekeli
* Bu kadar güzel yıldızlarla yanyana çalıştığınız için size hep aynı soruyu sorduklarını basında birkaç kez okudum. Siz bir defasında: "Ömrümde hiçbir zaman birlikte oynadığım aktrislerle en ufak bir ilişkim olmadı" dediniz mi?
Asla böyle bir şey söylemedim.

* Kendi film şirketiniz vardı. Ama sizi hayli istismar eden Fox'la çalışmaya başlayınca uzun süre niçin onlara bağlı kaldınız?
Şu sırada yapmak istediğim tek şey "Tarafsız Medya Birliği"nin danışma kurumunda İskoçya'nın bağımsızlığı için çalışmak. İskoçya'ya birsüre önce doksan gazeteci davet etmiştim. Sırf ülkemdeki gerçekleri görmelerini istemiştim. O gazeteciler: "Sean Connery nihayet basınla iyi geçinmenin gerekliğini anladı" diye yazdılar. O kadar üzüldüm ki, Murdoch'ı arayıp, bu yayını basında ve televizyona sokmamasını rica ettim. Yanıtı kısaca: "Benim kontrolümde değil"dir.

Bush ve Blair dünya için büyük tehlike oluşturuyor
* Bugün bütün dünyadaki basın patronları Mordoch'la ortak olmaya can atmıyor mu?
Gandi ölünceye kadar Hindistan'da hiçbir yabancı ülkenin medyayı kontrol etmesine izin vermedi. Ve böylelikle onun yolunda yürüyenler sayesinde "The Indipendent" (Bağımsızlar) gazetesi yayınlanmaya başladı. Bence medyanın yabancılar tarafından ele geçirilmesi ülkelerin yararına olamaz.

* Blair'le aranız nasıl?
Başbakan olmadan önce tanıştığım zaman onu çekici, iyi konuşan bir hatip olarak beğenmiştim. Ama Bush'la beraber büyük bir tehlike oluşturuyor, hep daha ileri gitmeye başlıyorlar. Ama nereye kadar?

Savaşların ruhunu konuşmak imkânsız. Savaşta düşmanın kim olduğunu bilirsin ama artık bilemiyorsun, çünkü her şey yer altında geçiyor.

* İskocya özgürlüğüne kavuşursa orada yaşayacak mısınız?
Sanmam. Çünkü orada da bütün medya İskoç olmayan insanlar, daha doğrusu Mardoch tarafından yönetiliyor. Bu nedenle hiçbir zaman İskoçya'da demokrasi olamaz. Siz de biliyorsunuz, ülkem tamamen Westminister tarafından yönetiliyor zaten.

Mango'nun kitabını okudum Atatürk'ü anladım
* Türkiye hakkında ne düşünüyorsunuz?
Müthiş bir Atatürk hayranıyım. Lord Kingros ve Andrew Mango'nun "ATATÜRK" kitaplarını okuduktan sonra onu canlandırma isteğim çok şiddetliydi. Ama aklıma yıllardan beri bu projenin nasıl baltalandığı gelince hislerime gem vurdum. Aslında Türkler'in yardımı olmadan bu film yapılamaz. Her şeyin hallolduğunu ve mekanların o zamanki duruma getirildiğini farzedelim... Belki bunlar sağlanabilir ama bazı insanların duyguları, örneğin Ermeniler'in daha önce yaptıkları gibi bu projeyi engelleyeceklerinden eminim...

En ünlü James Bond
25 Ağustos 1930'da İskoçya'nın Edinburg kentinde doğdu. Gençlik yıllarında tiyatroyla ilgilendi. Orduya katıldı. Ordudan ayrıldıktan sonra İskoçya'yı dünya erkek güzellik yarışmasında temsil etti. James Bond filmleriyle bilinen aktör 87 yılında Dokunulmazlar adlı filmiyle En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Oscarı'na ve Altın Küre Ödülü'ne layık görüldü. 1999'da Kurda Tuzak filmiyle Avrupa Film Ödülü'nü aldı. Kaya, İlk Şövalye, Indiana Jones ve Son Haçlılar, James Bond'la efsaneleşen ünlü aktörün diğer filmleri.

Haberin Devamı