Aşk, kendini öldürme sanatıdır

Karşılaştırmalı edebiyat:

"Sevdiğiniz için acı çekiyorsunuz, daha fazla sevin. Aşk yüzünden ölmek, yaşamaktır." -Victor Hugo, Sefiller

"Aşk için ölmeli. Aşk, o zaman aşk." - Sezen Aksu, Her Şeyi Yak

Birini kendinden çok sevip önemsemenin akla yatkın bir tarafı yok.

Sadece deliler ve aşka düşmüşler becerebilir bunu.

Tam olarak neyi sevdiklerini bile bilmeden hem de...

Hedef ne kadar uzaklaşır, mesafe ne kadar artarsa o kadar büyür aşk.

Elde edene kadardır bir yerde.

Birini avucunuza aldığınızda kıymeti kalmaz aşkın.

Yerini başka duygular alır.

Bağlılık, bağımlılık, alışkanlık... Son kertede sıkılganlık.

Ve mutsuz son.

Aldatılırsınız.

Her aşkın kaderi tam olarak budur esasında.

İnsanlar birbirlerine, ben sıkıldım gidiyorum demeyi beceremedikleri için aldatarak çekerler ilişkilerinin ipini.

Ve tam da bu nedenle açık verirler.

Elinizle koymuş gibi bulursunuz nereden boynuz yediğinizi.

Şaşırmayın.

Büyük duyguları göze alıyorsanız, büyük hayal kırıklıklarını da göze alacaksınız.

Bir insanı kendinize zorlayarak bağlayamazsınız.

Haberin Devamı

Sizi sevmesi için yalvarmanız, hizmetçisi rolüne soyunmanız, her istediğini yapmanız filan para etmez.

Tam tersine, herkeste kendisini zorlayana gitme eğilimi mevcuttur.

İnsanlar genelde kendilerine prens/prenses gibi davranana değil, köpek çekene aşık olur.

Nedeni açık...

Ezilen ego...

Zorlanan sınırlar...

Ve tabii ki elde etme isteği.

Şimdi ben size buradan bir akıl versem ikincinin hatırı kalır.

O yüzden akılsız bırakacağım bu yazıyı.

Birkaç gün üst üste birkaç aldatılma vakasıyla yüzleştim.

Ve oturup yine aynı şeyi düşündüm.

Aldatılsam bilmek ister miydim diye...

İstemezdim herhalde.

Kim ister ki?

Pembe yalanlar, acı gerçeklerden iyidir her zaman.

Çünkü gerçeği bilirseniz birşey yapmanız gerekir.

Ve bazen, bir yerden çıkagelir gerçek...

Birşey yapmak zorunda kalırsınız.

İşte tam da o zamanlarda size tavsiyem...

Çok bağırmayın...

Yüksek sesle küfretmeyin.

Karşınızdakine işleri toparlamak için bir şans verin.

Herkesin ikinci bir şansa ihtiyacı vardır.

Yine akıl vermeden duramadığıma göre, yazının bu faslına son verebiliriz.

Haberin Devamı

GEÇEN HAFTADAN KALAN 5 ŞEY

1- ÖLÜM DE AŞKA DAİR:

Geçen hafta büyük dayımızı kaybettik. Bir süredir yoğunbakımdaydı. İlk defa sevdiğim biri öldüğünde üzülemedim... Ki ben büyük dayımı çok severdim. Ama şöyle düşündüm o an... Birkaç sene önce eşini kaybetmişti büyük dayı. 16 yaşında tanıştığı, ilk görüşte aşık olduğu ve ölümüne kadar evli kaldığı eşini. Büyük yenge öldüğünde, büyük dayı zaten "Ben çok yaşamam..." demişti hepimize. Biliyorduk sevgilisinin ardından uzun süre dayanamayacağını. Bir romantik olarak tek tesellim odur ki, sonunda yeniden birlikteler. Büyük dayım, eşi ve daha çocukken kaybettiği annesi. Büyük büyük anneannem öldüğünde 30'unu doldurmamıştı. Ve geride en büyüğü on yaşında çok mutsuz üç çocuk bırakmıştı. O üç çocuğun en büyüğü anneannemdi. Son 15 yıldır alzheimer hastası. Bir diğer tesellim de odur ki görmüyor sevdiklerinin bir bir aramızdan ayrılışını. Geçen 15 yılda, o kadar çok sevdiğini kaybetti ki... Allah onların kalan ömürlerini sevdiklerimize bahşetsin.

Haberin Devamı

2- MÜGE ANLI:

Yıllardır hakkında yapılmayan makara, programıyla ilgili geçilmeyen dalga kalmadı... Ancak bir kez daha gördük ki, Anlı, bu ülkede emniyetten iyi çalışıyor. Suçluları eliyle koymuş gibi buluyor. Ve adalete teslim ediyor. Ayrıca programı toplumun aynası. "Biz miyiz ulan marjinal?" Fıkrasının gerçeğe intikal etmiş hali. Anlı'nın başka derdi yok mu itle uğursuzla uğraşıyor, sapık kovalıyor? Hemen geçmişe dönelim... Yıllar evvel Şenay Düdek'le magazin programı yaparak başladı Anlı televizyonculuğa. Aynı dönemde bir gazetenin magazin müdürüydü. Ve o program bugünkü televizyonların magazin masalarının temelini attı. Sonra Şenay Abla işi gücü bırkaıp İzmir'e yerleşti. Anlı, bugünkü programına başladı. Yetmedi... Yeniden üniversiteye girip hukuk eğitimi almaya başladı. Anlı'yı bundan sonra görmek istediğim yer adalet bakanlığı. Evet, bakan olarak o koltukta görmek istiyorum Anlı'yı. Bu kadar tecrübeden sonra, belki sayesinde sistem biraz daha düzelir, işler yoluna girer. Dün Daily Mail, haber yapmış Anlı'nın başarısını. Kendisini tebrik ediyor, bu ülkenin en büyük ününün adi suçlar olmasından esef duyuyorum. Sonra turizm... Sonra ticaret... Kim adi suçlarla anılan bir ülkede tatil yapmak ister? Düşünelim. Ve düşünmeye büyük şehirden değil Anadolu'nun ücra köylerinden, mahallelerinden başlayalım... Maşallah en azılılar oralardan çıkıyor. Allah hepimizi korusun. Amin.

Haberin Devamı

3- BEŞİKTAŞ BELEDİYESİNİN YOL İNŞAATI

Hayatta tuhaf şanslarım ve şanssızlıklarım var. Bir vakada şans olan öbüründe şanssızlık olabiliyor elbette... Bu da onlardan biri. Evimin önünden geçen yol, bir aydır inşaat halinde. Evimin bulunduğu sokağın yarısı Beşiktaş Belediyesine yarısı Şişli Belediyesine bağlı. Benim apartmanımdan bir sonraki apartmanda başlıyor Şişli Belediyesi. Bildiğiniz Araf'ta yaşıyorum yani. Dolayısıyla bu tuhaf hal nedeniyle, elektriğimiz-suyumuz Şişli'ye, yolumuz çöpümüz Beşiktaş'a bağlı... Tam bir mahalli idareler karışıklığı. Şişli Belediyesi yol yapım çalışmalarını temmuzda bitirdi. Asfaltları yamadı. Geçti karşıya. Ancak yolun kalanı yani evimin önü bir aydır inşaat halinde. Bunun ilk üç haftası sokakta ışık bile yoktu. Neymiş? Elektrik direkleri değiştirilecekmiş. Neymiş? Sokağa arnavut kaldırımı döşenecekmiş... Neymiş? Sokak bundan sonra CADDE olacakmış. Aman ne ala! Çalışan işçiler, bu bir ayın çoğunda çalışmadılar bile. Dizecekleri üç tane taş. Ben dizsem bir haftda bitirmiştim... Ama yok. Yolun yarısı hala dizilmemiş taşlardan ibaret. Dün akşam dışarı çıktım ve bir komşumun engelli kardeşini sırtında eve çıkardığını gördüm. İnanın beynime kan sıçradı. Sayın Hazinedar'a sormak istiyorum, kar yağmadan biter mi bu çile? Yoksa bir otele yerleşelim mi? Ana yolun üzerinde oturup kapımıza arabayla, taksiyle gelememenin ıstırabını daha ne kadar çekeceğiz? Kendi kapımın önünde dört kere düştüm, hastane faturalarını belediyeye mi göndereceğiz? Tamam, sokağın yapılmış kısmı muazzam... Ama hiçbir sokak-yol çalışması bu kadar uzun sürmez. Üstelik hastane yolu burası. Nişantaşı'na çıkan ana yol. 29 Ekim'de bitecekmiş inşaat. Daha önce de 24'ü demişlerdi. Takipteyim. O güne kadar bitmezse buradan bir tur daha çemkireceğim. Hörmetler.

4- SESS'İ AÇ!

Nişantaşı Ses, sezonu birkaç gün evvel açtı. Yıllarıdr Nişantaşı'nın klasiği haline gelen, bütün yaz Bodrum'u sallayan mekan, değişmeyen kadrosuyla, haftanın altı günü eğlendirmeye devam ediyor. DJ Can Parlak'ın seçtiği Türkçe pop şarkılarla pazartesileri dahil açık olan mekanın yeni sezonunu uğurlamak üzere geçen perşembe oradaydım. Her yerin bomboş olduğu İstanbul gecelerinde tıklım tıkış doluydu yine Sess. Laf aramızda pazartesileri bile öyle oluyor. Perşembeleri ailemizin Cihanna'sı (Cihan Şensözlü) host ediyor bu sezon. Salıları artık klasik haline gelen Serhan'ın (Sokulgan) dj performansı var. Anlayacağınız Sess bu kış da Türkçe pop severlerin değişmez eğlence mekanı olacak. Sezon uzun. Daha yeni başlıyoruz.

5- İÇERİDEN HABERLER

Okurlarımın bileceği üzere iki yıldır imza günü düzenlemiyorum. Bunun bir nedeni, panik atağım... Uzun süre kapalı alanda ve kalabalıkta kalamıyorum. Diğer nedeni ise İstanbul'da TÜYAP'ın resmen şehir dışına kurulması. Yetkililerden rica ediyorum daha insani bir yere taşısınlar Tüyap'ı. Antrepo gibi bir yerde yapılabilir pekala. Katılım da daha yüksek olur. Tekirdağ'a imzaya gitmekten iyidir. Lafı uzatmayacağım... Bu sene gelen yoğun baskılara dayanamadım. Geliyorum TÜYAP'a. Diyazemimi vurdurup imza vermek üzere 13 Kasım Pazar günü 12.00-14.00 saatleri arasında ALFA standında olacağım. Uğrarsanız hem sohbet eder hem de imzalaşırız. Bir daha ne zaman nerede imza veririm bilemiyorum. O yüzden beni seviyor ve tanışmak istiyorsanız, kaçırmamanızı tavsiye ediyorum. Öte yandan, önümüzdeki ay, kitapyurdu.com'dan sınırlı sayıda imzalı VURGUN YİYENLER satışı başlayacak. İstanbul dışında yaşayan ve imzalı kitap isteyen okurlarımın da gönlünü bu şekilde yapmış olurum diye düşünüyorum. Bu arada SÜPER ZEKİ BİR KADININ ÜBER SALAK HİKAYESİ'nin yeni baskısı da ALFA etiketiyle çok yakında piyasada olacak. Son durumlar bundan ibaret.

Hayırlı günler...

DİĞER YENİ YAZILAR