Gazete Vatan Logo

Apo posterli Cuma namazı!

BDP’nin Nusaybin’deki Demokratik Çözüm Çadırı, her cuma büyük bir gövde gösterisne sahne oluyor. Cuma namazı kılınmadan önce özgürlük konulu konuşmalar yapılıyor.

BDP’nin Nusaybin’deki Demokratik Çözüm Çadırı’nda yaşananları Yalçın Doğan, Hürriyet gazetesindeki köşesinde anlattı.

Doğan “AKP aşiretlere yüz vermeli” başlıklı yazısında şunları belirtti;

“’Oyunuzu satmayın, oyunu satan domuzdur. Oyunuzu başkasına verirseniz, günah işlersiniz. Bu meydanda bulunmamızın sebebi, özgürlük içindir. Cuma namazını özgürlük için kılıyorsunuz. İnsanlar her yerde kendi dilinde hutbe okuyor. Biz neden kendi dilimizde hutbe okumuyoruz.’

Nusaybin’de BDP’nin Demokratik Çözüm Çadırı. Her cuma bölgenin her tarafında halk bu çadırların önünde yere serdikleri halılarda namaz kılıyor. Namazdan önce, biri mikrofona çıkıyor ve siyasal söylemde bulunuyor. Tıpkı, yukarıdaki sözler gibi.

Halk büyük çoğunlukla Nusaybin’de dün cuma namazını bu çadırın önünde, açık alanda kılıyor. Camiye bakıyorum, çadıra göre hayli boş.

Güneydoğu’da üç gündür dolaşıyorum. Diyarbakır, Mardin, Batman çevresinde. Seçime doğru giderken şunu görüyorum. BDP kendine çok güveniyor. 40 ilde 61 aday gösteriyor. BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş:

‘35 milletvekilinden daha az çıkartırsak, kendimizi başarısız sayarız. Bu bağımsız adaylarla girdiğimiz son seçim. Bir sonraki seçimde artık parti olarak gireceğiz.’

Bölgede seçim, son iki sefer olduğu gibi, yine AKP ile BDP arasında geçeceğe benziyor.

AKP NE YAPIYOR

Buralarda herkes aynı gözlemi dile getiriyor:

‘AKP bu seçimde aşiretlere yüz vermedi. Adaylarını genellikle aşiret bağı olanlardan seçmedi. Aşiretlerde siyaset geride kaldı. Bunun tek istisnası var, Urfa.’

Aşiret bağlantısı olmayınca, AKP’nin aday listelerini halk önce garip karşılıyor. Ancak, daha sonra bu değişimden memnun görünüyor.

CEZAEVİ DOKTORLARI İÇİN DE SORUŞTURMA

Pek çok insanın hikayesi var. İşkence ve cezaevi hikayeleri.

Dün çıkan yazıda (haberde) Diyarbakır Başsavcılığ’ının 12 Eylül’de ve 1988’e kadar Diyarbakır Cezaevi’nde yatmış olan insanların dilekçelerinden hareketle, o dönem görevlileri hakkında soruşturma açacağını belirtiyorum.

Dün bu konuda pek çok görüşme yapıyorum. İki nokta dikkatimi çekiyor. İlki, savcılık soruşturmasının daha derinleştirilmesi için, devreye tabip odaları giriyor. Aynı dönemde görevli doktorların görevlerini ne kadar duyarlıkla yerine getirdiklerini, Hipokrat yeminine ne kadar sadık kaldıklarının araştırılmasını istiyorlar. Tabip Odalarının da bu yönde yoğun çabaları var.

İkincisi, görüştüğüm insanların bir bölümü o dönemde işkenceden geçtiğini söylüyor. Kendilerine yapılan işkenceyi anlatıyor. Tek kelimeyle, korkunç. Nasıl hayatta kalabilmişler, mucize.

Savcılığa da, herhalde işkence yapanların isimlerini verirler.

GECE SOKAKLAR IŞIL IŞIL

Diyarbakır’ın ilçesi Hani’de PKK Emniyet Amirliğine Molotof kokteyli atılıyor. Kimseye zarar gelmiyor. Diyarbakır Valisi Mustafa Toprak Hani’ye gidiyor. Bir çocuk valinin önünü kesiyor:

‘Annem dün dua etmiştir, polise bir şey olmamiştir, diye.’

Hatay’da geçen hafta bir operasyon sonrasında yedi PKK’lı öldürülüyor. Onlardan biri Silvan’lı.

Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir Silvan’a taziyede bulunmaya gidiyor. Ölen PKK’lının annesi, Baydemir’e:“Sen geldin ya, ölen oğlum sanki geri gelmiş gibi. Ama, acı, çok acı.

Otuz yıldır süren savaş sonrasında, kim bilir, kaçıncı kez ateş kes dönemi yaşanıyor. Zaman zaman değişik yerlerde ufak tefek terör eylemlerine yine de rastlanıyor. Ancak bu kez devlet daha hoşgörülü. Devletin bölgede üst düzey görevlileri hep bir ağızdan sözleşmiş gibi, hoşgörüyü vurguluyor. Örneğin, Apo’nun doğum gününde doğduğu yere gidenlere güvenlik güçleri hiç bir müdahalede bulunmuyor, bunun sonucunda hiçbir olay çıkmıyor.

İlginç olan, güvenlik güçlerine telkinde bulunan yargının önde gelen isimlerinden biri. Topluca ciddi bir değişimi gözle görmek mümkün.

Ben son otuz yılda Diyarbakır’a otuz kez olmasa bile, on beş,yirmi kez geldiğimi hatırlıyorum. Diyarbakır’ı ve bölgeyi ilk kez bu kadar sakin ve huzurlu görüyorum.

Yıllar boyunca Diyarbakır’da güneş battığı, karanlık çöktüğü anda sokağa çıkmak mümkün değil. Geçen akşam saat 23.00 dolayında bir görüşmeden dönerken, bakıyorum, pek çok insan sokaklarda, kafelerde oturmuş, sohbet ediyor, her yer ışıl ışıl. Batıda herhangi bir kent gibi.

Aynı manzaraya önceki akşam Mardin’de tanık oluyorum. Gecenin ilerleyen saatlerine rağmen, insanlar yine sokakta, lokantalarda, dükkanların çoğu açık.”

Haberin Devamı