Amatör oyuncularla Oscar adayı oldu...

İstanbul ve Antalya Film Festivali’nden, yurt dışındaki yarışmalardan ödüllerle döndünüz. Türkiye’nin de Oscar adayısınız... Ancak film İstanbul’da yalnızca 7 salonda gösteriliyor... Ne dersiniz?

Bu sanatla, sinemayla kurduğumuz bağla ilgili. Biz de sinemaya bakış açısı, eğlenceyle doğru orantılı. Pek de çözülebilecek bir mesele değil. Popüler olma meselesinden yaklaşıyoruz her şeye. Oscar olduktan sonra filmin içeriği değil, oraya gitmemiz konuşuldu... Dünyanın en iyi, biricik festivali de orası değil yani...

Geçtiğimiz sene “Mustang” filmi de yerel bir öyküden evrensele uzanmış ve Oscar’a aday olmuştu...

Her yönetmen seyirci ve festivaller tarafından takdir görmek ister. Ancak biricik pusulanız, iyi bir hikayeyi, derdinizi doğru biçimde anlatmanızdır. Kağıt üzerinde inandığımız, peşine düştüğümüz hikayeyi samimiyetle anlatmaya çalıştım. Birileri beğenmez, birileri beğenir... Cannes’da veya Oscar’da başarı kazanacağım diye yapmadım...

Mehmet karakteri eşinden ve çevresinden sıkılmış; Trabzon’un bir köyünde maden peşinde koşuyor... Karadeniz’i ve orada yaşayan insanları seçerken asıl derdiniz neydi?

Haydar Şişman, Mehmet karakterini oynuyor. Eşi problemli, baskıdan bunalmış. İnsan sıradanlığı kırıp, anlamsızlığı anlamlandırmak için bir şeylerin peşinde koşar... Kentte de böyledir, taşrada da... İşte o taşradaki adamın da derdi bu. Aynı zamanda doğadan kopuşumuzu da hissetirdim...

Sonuçta jüri üyesi filmi izleyecek... bakış açısı filmle uyuşacak mı sizce?

Kendimizce iddiamız olduğunu kanıtladık. ABD’de bir PR şirketiyle anlaştık, Kasım ayında vizyona girecek orada. Yalnızca filmi yaptım bitti olmuyor.

Başlarda “Vasat TV canlandırması” dendi...

İki başrol oyuncusu Haydar Şişman lisede resim öğretmeni, Nuray Yeşilaraz ise hemşire...

Bu insanları Trabzon’da keşfettim. Mesele yapacağı işi en iyi şekilde yapabilme meselesi. Gerçekçi sinemaya olan tutkum bunu gerektirdi. Dünyada da bunun örnekleri var. Risk alıp ondan yeni bir oyuncu var etmek istedim. Film vs izlemişler ama kamera önü tecrübesi yok... Sette, başlangıç çekimlerinde “Vasat TV canlandırması gibi oluyor” diyenler de oldu.

Son olarak insanlarda, “Yeni bir Nuri Bilge Ceylan, Reha Erdem” doğuyor algısı oluştu... Siz ne düşünüyorsunuz?

Yolunuzu bulurken sizi etkileyen isimler oluyor. Sinemayı yeniden keşfetmiyoruz, bu insanlar da bana kapı açtılar...