Gazete Vatan Logo

'Tırnaklarımızı kemirerek izliyoruz!'

Avrupa’nın karar vermekte zorlandığını krizi bir adım geriden takip ettiğini tırnaklarımızı kemirerek izliyoruz...

TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner, gelişen ekonomilerin dünya ekonomisinin yönünü belirleyecek ağırlığa sahip olmadığını söyledi. Boyner, “Avrupa’nın krizin her aşamasında karar vermekte ne kadar zorlandığını, krizi hep bir adım geriden takip ettiğini tırnaklarımızı kemirerek izliyoruz. Giderek netleşen soru, Almanya’nın üzerine düşen sorumluluğu üstlenip üstlenmeyeceğidir. Buna verilecek cevap hem Avrupa’nın geleceği hem bizim açımızdan önemli” dedi.

Türkiye’nin krizin ilk raundunu hafif hasarla atlattığını anlatan Boyner, “Türkiye büyüdü ama büyüme cari açık sorununu da getirdi. Küresel krizin yeni dalgasını bekliyor ve küresel ekonomide dönüşüm dönemine tanıklık ediyorsak bu şekilde devam etmek bize zarar verecek. Giderek daralacak dünyada, hele Avrupa bankalarının krize girmesi nedeniyle likidite bulmak da zorlaşırsa gemiyi yüzdürmek mümkün olmayacak” uyarısında bulundu.

TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi (YİK) toplantısında küresel ekonomik gelişmeleri değerlendiren TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner, gelişen ekonomilerin henüz dünya ekonomisinin yönünü belirleyecek ağırlığa sahip olmadığını, yakın zamanda da bu noktaya gelmelerinin zor olduğunu vurguladı.

Artık dünyada sağlıklı bilançoya sahip bir kesimin hemen hemen kalmadığını kaydeden Boyner, “Bu sarmaldan nasıl çıkılacağı da belli değil. Zira her ekonomik kararın, yapılan her tercihin bir sosyal yansıması, siyasal maliyeti var. İktisadi temelleri hasar görmüş Batılı demokratik ülkelerde tam da bu nedenle zorunlu ama aynı derecede zor kararları almak çok sancılı bir şekilde gerçekleşiyor.
Avrupa’nın içinde bulunduğu krizin her aşamasında karar vermekte ne kadar zorlandığını, krizi hep bir adım geriden takip ettiğini hepimiz tırnaklarımızı kemirerek izliyoruz. Bu konjonktürde giderek netleşen soru, Almanya’nın üzerine düşen sorumluluğu kerhen bile olsa sonunda üstlenip üstlenmeyeceğidir. Buna verilecek cevap hem Avrupa’nın geleceği hem de bizim açımızdan önemlidir” dedi.

Boyner, 2008 krizinin artçı dalgalarını sürekli olarak hissettiklerini, Avrupa’nın 60 yılda inşa ettiği her şeyin ağır hasar görebileceği bir konjonktürde olunduğunu, bazı iktisatçıların bir depresyon ihtimalinden bahsettiğini anlattı. Küresel ekonomide kara bulutlar toplanırken Türkiye’nin kendi başına farklı bir ekonomik evrende hareket etmesinin mümkün olmadığını vurgulayan Boyner, Türkiye’nin küresel krizin ilk raunduğunu nisbeten hafif hasarla atlattığına dikkat çeken Boyner, şöyle devam etti:

Çıkarlarımızı zedelemeyelim

“Türkiye 2010’da büyümede dünya ikincisi oldu. Bu yıl da ilk iki çeyreğin rüzgarıyla güçlü bir büyüme oranını yakalayacağını öngörüyoruz. Bu başarının arkasında hepimize ağır bedeller ödeten 2001 krizinin dersleri var. Türkiye o krizde yerleşik alışkanlıkların tüm direncine rağmen zor kararları almayı, daha da önemlisi uygulamayı becerdi. Finansal sistemini sağlamlaştırmak, bütçesini denkleştirmek için ciddi sıkıntıları sineye çekti. Son 9 yılın uygulamalarında temel ilkelerden taviz verilmedi. Ama hepimizin bildiği gibi bu büyüme yapısal nitelikte bir cari açık sorununu da birlikte getirdi. Eğer özetlemeye çalıştığım gibi bir yandan küresel krizin yeni dalgasını bekliyor, diğer yandan da küresel ekonomide bir dönüşüm dönemine tanıklık ediyorsak bu şekilde devam etmek bize zarar verecektir. Hemen herkes cari açığın arkasında yatan nedenlere bakarak kaygılarını dile getirdi, çözüm önerileri geliştirdi, ancak bir türlü, yapısal problemlere yapısal çözümlerin ancak ilaç olacağı gerçeği tam olarak anlatılamadı ya da biraz görmezden gelindi. Gerçi Türkiye cari açığını kapatacak kaynakları elde etmede son dönemde zorlanmadı. Ancak giderek daralacak bir dünyada, hele Avrupa bankalarının krize girmesi nedeniyle likidite bulmak da zorlaşırsa, eskiden olduğu gibi gemiyi yüzdürmek mümkün olmayacak. Her açık, nasıl finanse edilirse edilsin sorundur veya bir gün karşımıza çıkacak. Dolayısıyla orta dönemde, euro krizinden ders alarak, bir tür mali kural anlayışının benimsenmesinde yarar görüyoruz.”

Boyner, dış politika ile ilgili ise şunları söyledi: “Arap isyanlarının ardından Türkiye’nin giderek daha fazla projektör altına alındığını, dış politika hamleleri kadar iç politikasındaki gelişmelerin de dikkatle izlendiğini kayda geçirmek istiyorum. Yükselen bölgesel güç profilinin iyi yönetilmesi gerekiyor. Geçen yıla kıyasla bu yıl neredeyse tüm komşularımızla sorunlarımızın arttığını görüyoruz. İlişkilerimizin dili sertleşiyor. Giderek enerji kaynakları açısından da önemi artan Doğu Akdeniz’deki güç dengesi mücadelesi küçümsenmeyecek riskler içeriyor. Türkiye’nin kendisini yalnızlığa itmeyecek, ekonomik çıkarlarını zedelemeyecek siyaset tercihlerine ağırlık vermesini bekliyoruz.”

En önemli hedef yeni anayasanın hazırlanması

ÜMİT Boyner, “TÜSİAD olarak inanıyoruz ki Cumhuriyetimizin daha güçlü, daha müreffeh, daha adil bir yapıya kavuşması yolunda en önemli ilk hedef yeni anayasanın hazırlanmasıdır” dedi. Boyner, hem küresel ölçekte hem de ulusal ölçekte alışılmışın ötesinde çalkantılı bir geçiş dönemi tablosu içinde rotalarını doğru çizmeye, ancak sakin ve derin tartışmalara ihtiyaçları bulunduğunu ifade etti.

Boyner, “Bugün konuşmamı yaparken etraftaki tüm kara bulutlara, küresel sistemin yapısal krizine, ülkemizde terör eylemlerinin artışı ve buna koşut toplumsal gerginliğe rağmen umutlu olduğumu vurgulamak istiyorum. Daha doğrusu umutlu olmak istiyorum. Türkiye’nin dünyada giderek daha fazla ilgi gören, sözü daha fazla dinlenen bir ülke olmasıyla toplumsal dokumuzu zedeleyebilecek, içimizi burkan gelişmeler şiddet patlamaları eş anlı olarak yaşanıyor. 10 yıl sonra, refahımıza ve huzurumuza katkı yapacak koşulların götürdüğü yerde mi, yoksa geçmiş saplantılarımızın bizi tıkadığı noktada mı olacağız, anlamaya çalışıyorum. Umudum dünyayı iyi anlayarak demokrasimizi derinleştirme çabalarından taviz vermeden uzun vadeli rotamızı çizebileceğimize inanmamdan kaynaklanıyor” diye konuştu.

Yeni anayasa ile ilgili çalışmaları değerlendiren Boyner, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Yeni anayasa hukukun üstünlüğüne, özgürlüklerin korunmasına, vatandaşların özel hayatının masuniyetine, bağımsız yargı ilkesine, güçler ayrılığına ve fren-denge sistemlerinin sağlıklı işlemesine itina gösterecek toplumsal katkı ile hazırlanmış bir metin olmalıdır. Yeni anayasal düzenimizde tutuklulukların infaza dönüşmesine izin vermeyecek bir adalet anlayışı ve yargı sistemine sahip olmayı istiyoruz. Özgürlükleri ön plana çıkaran anayasa felsefesinin hakim olduğu bir Türkiye’de Avrupa Konseyi’nin bizi rahatsız eden son raporundaki basın ve ifade özgürlüğü eksikliği tablosuyla da karşılaşmayız. Bizce daha önemlisi bu anayasa yalnızca bir metin olmakla kalmamalıdır. Hepimiz o anayasada kendimizi görebilmeliyiz. İhtiyacımız budur.”

‘Her cıvata yerli olacak’ olmaz, öyle bir dünya yok!

TÜSİAD YİK Toplantısı’na katılan Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, yerli otomobilin üretimiyle ilgili birden fazla model olduğunu söyledi. Ergün, “Yerli otomobili bir kişi yapabilir, bir konsorsiyumla olabilir, yerli ve yabancı sermaye ortaklığı olabilir. Mesele kimin yaptığından ziyade ne yaptığı... Tasarımı, Ar-Ge’si bize ait olan, komponentlerinin büyük bölümü Türk yan sanayii tarafından üretilmiş, iç ve dış pazarlara satılabilecek bir model inşa etmek lazım. Bunu ‘Ben de yapabilirim’ diyen olabilir, 5 kişi yapabilir, yabancı ortak bulunabilir. Hepsine açık bir model...” diye konuştu. Türkiye’nin eksik olan şeyinin bir marka, tasarım olduğunun altını çizen Ergün, şöyle devam etti: “Biz, bize ait markayı, modelleri ve tasarımı ortaya koymalıyız. Konseptin burada oluşturulması, markanın, tasarımların ve modellerin burada dizayn edilmesi ve bunun kendi yollarımızda, dünya yollarında yola çıkmasıdır mesele... Yoksa bazen konuşuluyor, ’Cıvatasına varana kadar Türkiye’de üretilsin.’ Böyle bir dünya yok.”

Başınıza gelmeyen kalmadı

Türkiye’nin, çok büyük bir sürpriz olmazsa bu yıl sonunda da yıllık yüzde 7 oranını aşarak yüksek bir büyüme gerçekleştireceğini belirterek, “Tabii 2012 böyle olmayacak. 2012, biraz daha farklı olacak. Türkiye ekonomisi yine büyüyecek. Ama yüzde 7 gibi rakamları 2012’de telaffuz etmemiz zor” dedi. Ergün, ekonomide yaşanan her gelişmeye günlük tepki vermenin doğru olmadığını, orta ve uzun vadeli projeksiyonlarla bakmak gerektiğini söyledi. Ergün, şöyle konuştu: “Ekonomide savaş muhabiri gibi yorum yapmak doğru değil ki... İhtiyatlı bir iyimserlik içinde olarak yolumuza devam etmemiz lazımdır. Bir hastalık olduğu zaman, siz bir hastayı hastanede ziyaret etseniz şunu mu söylüyorsunuz; ’Sen sabaha çıkmaz, ölürsün.’ Böyle bir şey denmez. Bugün ’doların tansiyonu çıktı’, yarın ’altın fiyatları düşüşe geçti’, bir sonraki gün de ’Borsa Yunanistan’da yaşanan gelişmeler nedeniyle puan kaybetti’ gibi savaş muhabiri yorumları doğru yorumlar değildir.” Türkiye’nin AB ile ilişkilerinin tam üye olma ilişkisi olduğuna da değinen Ergün, zaman zaman ortaya çıkan yavaşlamaların ağırlıklı nedeninin AB’nin tutumu olduğunu kaydetti. Ergün, “Kimse ile kavga etmek, ilişkilerimizi koparmak niyetinde değiliz. Hakkımızı arıyoruz. Mallarımız serbest dolaşırken, onları taşıyan arabalarımız dolaşmasın mı? Hakkımızı aramayalım mı?” dedi.
Ergün, “Bugün en önemli ekonomik sorun cari açık görünüyorsa, en önemli siyasi sorun terör ve bunu köklü şekilde ortadan kaldırmayı amaçlayacak anayasa meselesidir” değerlendirmesini de yaptı. Ergün, TÜSİAD’ın anayasa çalışmasını anımsatarak, “Sizin de başınıza gelmeyen kalmadı. Anayasa taslağı hazırlamak öyle kolay olmuyor. Sağdan soldan çok ciddi manada eleştiriler geliyor. Gelsin, Türkiye önyargısız ve ön şartsız tartışmayı öğrenmeli” dedi.

Koç: Yerli otoyu herkes ister mühim olan kaça çıkacağız

Koç Holding Başkanı Mustafa Koç, yerli otomobil konusunun göründüğü kadar kolay bir iş olmadığını, ekonomisine bakmak gerektiğini söyledi. Türkiye’de çok ciddi bir otomotiv sektörü olduğunu kaydeden Koç, “Tabii ki herkes yerli otomobil yapmak ister. Mühim olan ekonomisi, kaça çıkacağı” dedi. Mustafa Koç, şunları söyledi:

Çalışıyoruz ama daha ham

“Bugün hiçkimse yüzde 100 bir otomobili kendi ülkesinde yerli olarak üretmiyor. Bu tip avantajlardan faydalanmak lazım. Biz de üzerimize düşen her şeyi yapmaya çalışacağız. Herhalde bu bir konsorsiyum şeklinde olacak ama daha çok erken. Erken, çünkü bu kolay birşey değil. Biz bunun içindeyiz. Hepsini biliyoruz. Tabii herkes yerli oto yapılmasını ister ama göründüğü kadar kolay bir iş değil. Onu anlatmaya çalışıyorum. Türkiye’de iç pazarda potansiyel var ama ölçek önemli. Bugün bir modelden ancak 30 bin tane üretebiliyorsunuz, satabiliyorsunuz pazarda. Dünyadaki bütün mevcut markalar burada. Dolasıyla Türkiye zor bir pazar.” Mustafa Koç, döviz piyasasındaki hareketliliğe ilişkin ise “Bir gün çıkıyor, bir gün iniyor. Ne olacağı belli değil. Fevkalade belirsiz bir dönemden geçiyoruz. Bunun dışında etrafınıza baktığınızda Türkiye fevkalade iyi bir durumda ve bunu de bu şekilde götürmemiz lazım. Ama bana ’Dolar yarın kaç lira olacak’ derseniz, bunu söylemem çok zor olur.”

BİRAZ DA PARA KAZANALIM!

* TÜSİAD YİK toplantısına Rahmi Koç, Güler Sabancı, Mustafa Koç, Bülent Eczacıbaşı, Cem Boyner, Tuncay Özilhan, gibi isimler katıldı. Şike soruşturmasıyla sıkıntılı günler geçiren Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı Mehmet Ali Aydınlar da toplantıdaydı.

* Toplantının basına kapalı bölümünün başlamasından sonra korumaların gazetecilerin içeride kalan eşyalarını bile dışarı çıkarması dikkat çekti.

* Basına kapalı bölümde TÜSİAD üyeleri Bakan Nihat Ergün’e yerli oto ve anayasadan çok teşvik ve Ar-Ge destekleriyle ilgili sorular iletti.

* Ergün, TÜSİAD YİK’in basına kapalı bölümde yeni anayasa konusunun gündeme gelip gelmediğine ilişkin bir soru üzerine, “İçeride Anayasa konusu gündeme gelmedi. Daha çok mikro düzeydeki konular gündeme geldi. Uygulamadaki bazı konular ve ekonomik konular gündemdeydi” dedi.

* Mustafa Koç, Tuncay Özilhan ve Cem Boyner basına kapalı bölümden erken ayrılan isimlerdendi... Koç, gazetecilerin ‘Neden erken çıktınız’ sorusuna ‘Biraz da para kazanalım’ diye espirili bir dille yanıt verdi.

Vergi geliri yatırımlara gitsin, Maliye Bakanımız duymasın!

TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi (YİK) Başkanı Erkut Yücaoğlu, 12 Haziran’da yapılan genel seçimlerde vatandaşların büyük bir bölümünün tercihlerinin Meclis’e yansımasının büyük bir fırsat olduğunu belirterek, “Henüz daha bu fırsatı kullanamadık” dedi. Terör konusuna da değinen Yücaoğlu, “Yükselen terör katlanılmaz bir boyuta çıktı ve terörün dayattığı şiddet mantığının her türlü diyalog ve gelişme zeminini yok etmesine bir kez daha şahit olduk” diye tepki gösterdi.

2007’de konut kriziyle ABD’de başlayan krizin 2011’in yaz aylarında bir Avrupa borç krizine dönüştüğünü hatırlatan Yücaoğlu, “Görülüyor ki Avrupa’da uzun süre bir canlanma olamayacak. Eğer bunun getireceği sosyal ve politik sorunları da düşünürseniz uzakta gibi gözükmesine rağmen Türkiye’nin bundan etkilenmemesi mümkün değil” dedi.
Küresel kriz ve panik nedeniyle doların değerini artırdığını, Türk Lirası’nın değerinin düşmeye devam ettiğini hatırlatan Yücaoğlu, yapısal sorunların halledilemediğini vurgulayarak, şöyle devam etti: “Ancak makro dengelerinin oynanmasıyla düzeltilmeye çalışılıyor durum. Bir yandan dolarla ithalat yaparken euro ile ihracat yapıyoruz. Buradaki parite de aleyhimize çalışıyor. Tek tek sektörlerin teknolojik yapılarına ve girdileri üzerine incelemeler yapmamız gerekiyor. Sanayi stratejisi önümüzdeki rehber olarak duruyor. Bize düşen sektörel olarak hazırlanıp hükümet ile bunları tartışabilmek, bu sürece sahip çıkabilmektir. Vergi gelirlerimizin bir kısmını orta vadede üretim, katma değer artışı ve verimlilik üzerine oluşturulacak yatırım ve inovasyon çalışmalarını desteklemek için kullanabiliriz. Bunları konuştuğumuzu sakın Maliye Bakanımız duymasın. ’Benim vergi gelirlerimle ne yapıyorsunuz?’ diye herhalde bize soracaktır.”

Yücaoğlu, konuşmasını şöyle tamamladı: “Sizleri üzmek için bunları anlatmadım. Ama endişe seviyesini biraz realist bir şekilde artırmak istiyorum. ’Türkiye krizin yaralarını sardı ve belli bir büyüme rayına da oturdu’ denebilir. ’Bir engel çıkarsa içimizden çıkacak’ diye düşünüyoruz. İstikrarlı bir siyasal yapının, hakiki bir hukuk devleti olmanın ve gelişen bir ekonominini anahtarlarının Meclis’te olduğuna inanıyoruz.”

Sabancı: İki konumuz var, cari açık ve yeni anayasa

SABANCI Holding Yönetim Kurulu Başkanı Güler Sabancı, YİK toplantısında Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün’ün işbirliği ve sorunlara çözüm bulma yönündeki konuşmasınını çok etkileyici bulduğunu söyledi. Türkiye’nin en önemli konularının cari açık ve yeni anayasa olduğunu kaydeden Sabancı, şöyle devam etti: “Teşhisler hep aynı...

Ekonomide çok iyi gidiyoruz ama dünya ve Avrupa’da sıkıntılar var. Bunun üzerimize getireceği sıkıntılar olabilir, temkinli bir iyimserlikle ekonomide ilerlerken cari açığa çare olacak, kalıcı çözüm getirecek politikalar ve çalışmalar yapılıyor. Bunları bekliyoruz, bunlara güveniyoruz. Hükümetin bundan önceki başarıları var, bundan sonraki başarılarını da bekliyoruz. Ülkemizin ihtiyacı olan yeni anayasanın yapılması çalışması da katılımcı bir prosesle başladı. Dolasıyla umutluyuz, geleceğe güvenle bakıyoruz. En önemli iki konumuz cari açık ve yeni anayasa...”

Haberin Devamı