Yargıtay Başsavcısı, sadece AKP’yi değil 4 partiyi birden uyardı!

Haberin Devamı

CHP’nin seçimlerden önce türbana göz kırpmasını fırsat bilen YÖK Başkanı’nın, türbanlı öğrencilerin üniversitelere girmelerini sağlayan dayatması; dün Yargıtay Başsavcısı’nın sert uyarısıyla duvara tosladı!

Başsavcılık, YÖK‘ün aldığı “Başörtülü öğrenciler tüm sınavlara ve derslere başları kapalı şekilde girebilirler” yolundaki kararların ve siyasetçilerin bu konudaki açıklamalarının “politik çıkara dayandığını” açıkladı...

***


Yargıtay Başsavcılığı’na göre:

“Türban kullanımına dinsel inanç nedeniyle geçerlilik tanımak, kamu hukuku alanındaki bir düzenlemeyi, dinsel esaslara dayandırma suretiyle laiklik ilkesine aykırılık oluşturuyor!”

Daha da önemlisi; Yargıtay Başsavcılığı, üniversitelerde türbanı özgürleştirmek için AKP’nin diğer üç partiyle dün fiilen başlattığı Anayasa değişikliği görüşmelerinin de Anayasa’nın “değiştirilmesi mümkün olmayan” 2. maddesine aykırı olduğunu düşünüyor.

“Dinsel inanç veya dinsel kurallarla doğrudan ilişki ve bağlantı kurularak yapılan düzenlemelerin, hem devrim yasalarını hem de laiklik ilkesini ilgilendirdiği” belirtilerek, “türban kullanımına dinsel inanç nedeniyle geçerlilik tanımanın, laiklik ilkesine aykırılık oluşturduğu” vurgulanıyor...

***


Bazı liboş ve dinci tayfası, daha bu açıklamayı doğru dürüst okumadan, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nı hedef alan açıklamalar yapmaya başladı...

Onu “statükonun temsilcisi” ve “özgürlük düşmanı” ilan edenler bile çıktı...

Hatta AKP’li Hüseyin Çelik, “Bir savcı tek başına neyin doğru olduğuna karar veremez. Kimse Meclis’in iradesini yok sayma hakkına sahip değil” dedi.

***


Hemen belirtelim:

Bir: Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, “herhangi bir savcı” değildir... Kaldı ki herhangi bir savcı da elinde yeterli kanıtlar varsa, anayasanın değiştirilmesi mümkün olmayan üç maddesini ihlal ettiğini düşündüğü kişi ya da kurumlar hakkında harekete geçmekle görevli ve yetkilidir. Çünkü onların her biri, “cumhuriyet” savcısıdır!

İki: Hiçbir savcı zaten “neyin doğru, neyin yanlış olduğuna” karar vermez... Savcılık; iddia makamıdır...

Kararı verecek olan, mahkemelerdir. Bu konudaki kararı verecek olan da Anayasa Mahkemesi’dir.

Üç: Yargıtay Başsavcılığı, yasamanın, yürütmenin ve tüm siyasi partilerin faaliyetlerini anayasaya uygunluk adına denetleme yetkisine sahip bir makamdır. Başsavcı’nın bu görevi yerine getirmesi, kesinlikle Meclis’in iradesini yok saymak değildir...

***


Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın dünkü açıklamasına ilk tepkiler iktidardan ve iktidara yakın liboş-dinci tayfasından geldi ama...

Başsavcılık aslında sadece YÖK’ü ve AKP’yi değil, CHP başta olmak üzere türbanın özgürleştirilmesine destek vereceklerini açıklayan MHP ile BDP’yi de uyardı...

Yani Meclis’te grubu bulunan 4 partiye birden, “Hakkınızda, devrim yasalarını ve laiklik ilkesini ortadan kaldırmaya çalışmak suçundan kapatma davası açabilirim” dedi...

***


Bu ülke öyle garip bir hale geldi ki artık yasaları yok sayanlar, delenler, anayasayı ihlal edenler baş tacı ediliyor...

Onlar özgürlükçü, demokrat, ilerici, çağdaş...

Ama dinin siyasete alet edilmesine karşı çıkanlar, statükocu, özgürlük ve demokrasi celladı, gerici...

***


Sözü uzatmaya gerek yok:

Siyasi çıkar ve hırs uğruna, sapla samanın karıştığı ve doğru söyleyenlerin lanetlendiği böyle bir dönemde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı dünkü açıklamayı yapmakta geç bile kaldı!

*****


On gün kadar önce CHP’nin yeni yönetiminin türban konusundaki tavrının, partiyi böldüğünü yazdım...
Sayın Kılıçdaroğlu, her ne kadar bunun doğru olmadığını söylese de o günden sonra türban konusundaki açıklamalarında daha temkinli davrandı.

Şimdi kendisine çok basit bir soru sormak istiyorum:

Eğer Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, seçimlerden önceki türban söyleminiz yüzünden partinizin “laiklik karşıtı eylemlerin odağı” olduğunu ilan ederse ve bir kapatma davası açarsa...

Atatürk’ün kurduğu partinin lideri olarak ne hissedeceksiniz?

*****


GÜNÜN SORUSU

Dün Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın uyarısını okuyan ya da dinleyen her iki kişiden birinin sorduğu soru:
Bakalım onun hakkında ne zaman bir kaset patlatılacak?

*****

Hani darbecilerden hesap sorulacaktı?

Kenan Evren, dün bir gazeteye verdiği özel demeçte, Recep Tayyip Erdoğan’ın geçmişte kendisine düzdüğü övgüleri açıklamış...

Bu haberi okuyunca aklıma bir buçuk ay önceki referandum geldi:

Hani iktidar o referandumdan önce, “12 Eylül 1980’in hesabı”nı, hem de hemen soracağını söylüyordu?
Hani Başbakan, darbeciler tarafından işkencede öldürülen ya da idam edilen sağcı-solcu gençlerden söz ediyordu?

İşte halk, iktidara istediği yetkiyi verdi...

Göstermelik olarak açılan birkaç kişisel dava dışında, iktidar neden bunca zamandır harekete geçmedi?

Yoksa 12 Eylül edebiyatına artık gerek mi kalmadı?

DİĞER YENİ YAZILAR