‘Hayır’ diyenleri anlamak için, sadece dinlemek yeterli!

Haberin Devamı

İktidara “taraf” gazetelerden birinin başyazarı dün köşesinden yakınıyor:

“Doğrusu ben anlamakta biraz zorlanıyorum. Bu anayasa değişikliğine ‘Hayır’ diyenler, niye ‘Hayır’ dediklerini değiştirilen maddeler üzerinde anlatmıyorlar. Kimse kalkıp, ‘Şu madde halkın çıkarına aykıdır’ demiyor. Bu değişikliklerin hepsi bu ülkede yaşayan herkesin çıkarına olan, demokrasiye ve hukuka uygun değişiklikler. Avrupa Birliği ülkelerindeki uygulamalar buraya taşınıyor.”

***


Bu başyazar yanılıyor ve yanıltıyor...

Çünkü bu anayasa değişikliğine ‘Hayır’ diyenler, neden ‘Hayır’ dediklerini gayet net bir şekilde anlatıyorlar.

Değiştirilmesi istenen 26 maddeden 24’üne de kimse itiraz etmiyor...

Ama tüm ‘Hayır’cılar, Hâkim ve Savcılar Yüksek Kurulu ile Anayasa Mahkemesi‘nin yapılarını değiştiren iki maddenin, yargıyı yürütmenin emrine sokacağını anlaşılır bir dille söylüyorlar...

Bu paketin kabul edilmesi durumunda, demokrasinin olmazsa olmazı olan “kuvvetler ayrılığı” ilkesinin, yerini “kuvvetler birliği”ne terk edeceğini anlatıyorlar...

İktidarın “tek kuvvet” haline dönüşeceğini haykırıyorlar...

Ama başyazar, bu haykırışları duymuyor...

Anlatılanları duymazdan gelmeyi tercih ediyor.

***


Benim itirazım ise sadece o iki maddeye değil; “eşek” yerine konmama!

Bu yüzden bu paketin önümüze geldiği ilk günden bu yana, “maddeler” üzerinde yorum yapmaktansa, referandumun şekline isyan ediyorum...

Çünkü başyazarın sandığının aksine; bu değişiklik paketinin halk oyuna sunuluş şekli bile, Avrupa Birliği‘nin kuruluş ilkelerine ve temel felsefesine ihanet içeriyor...

Bırakın bu paketin, “Avrupa Birliği’ndeki uygulamaları Türkiye’ye taşımasını...”

Böyle bir paket, hiçbir Avrupa ülkesinde bu şekilde “referandum”a götürülemez...

Hiçbir iktidar birbirinden farklı konulardaki 26 maddeyi alt alta sıralayıp halka, “Bunların hepsine birden ‘Evet’ ya da ‘Hayır’ diyeceksiniz” diyemez...

Hiçbiri halkını bu kadar aşağılamaz...

***


Aylar önceden söyledim; 26 maddesinden 24‘ünü benimsediğim bu pakete ben de ‘Hayır’ diyeceğim...

Emin olun; 26 maddenin hepsini birden benimsesem bile yine “Hayır” derdim...

Çünkü 26 soruya 1 tek yanıt bekleyen iktidara söylenecek tek söz, “Hayır”dır!

Bu tavrın adı dayatmacılıktır...

“Ya hep ya hiç” saçmalığıdır...

İnsanların düşünme ve sorgulama yeteneğinden kuşku duymaktır.

Demokrasiyi “babasının çiftliği...”

Seçmeni ise “oy makinesi”nden ibaret görmektir!

***


Başyazar, “Hayır”cıların, neden “Hayır” diyeceklerini anlatmadığını söylüyor ya...

Sadece bu bile, aslında dünyadan nasıl kopuk olduğunu gösteriyor!

Açıp kendi gazetesinden başka bir gazete daha okusa anlayacak ama...

Eminim ki başka bir gazete okurken görünmekten bile korkuyordur!

***


YALIKAVAK!

Bodrum‘un Yalıkavak Belediye Başkanı Mustafa Saruhan, hakkında devam eden imarla ilgili davalar nedeniyle geçen hafta İçişleri Bakanlığı tarafından açığa alındı.

Olayı araştırdım, davaların hepsi son yerel seçimler öncesinde açılmış...

Mustafa Saruhan, bu davalara rağmen tekrar aday olmuş ve YSK adaylığında hiçbir sakınca görmemiş...

Peki neden şimdi durup dururken görevden alınıyor?

Nedeni belli:

Muhalif belediyeleri zan altında bırakmak!

***


Hani seçimden önce, “Bizden olmayan hizmet edemez” demişlerdi ya...

Ne kadar haklılarmış!

***


GÜNÜN SORUSU

MHP Genel Sekreteri Cihan Paçacı, özellikle küçük yerleşim yerlerinde kaymakamların ‘Evet’ oyu için seçmene baskı yaptığını iddia etti. Paçacı, bazı kaymakamların köy muhtarlarını çağırıp, “Şayet köyden ‘Evet’ oyu çıkmazsa KÖYDES projesinden istifade edemezsiniz” dediğini söyledi...
MHP, tüm kaymakamları zan altında bırakmamak için, bu yandaş kaymakamları isim isim açıklamayı düşünmüyor mu?

***


Bu referandumda oy vermeyecek olanlara...

Referandumun yapılacağı 12 Eylül günü, aynı zamanda Ramazan Bayramı...

Dolayısıyla uzun bir tatil olanağı sunuyor ve insanlar da bunu değerlendirmek istiyor...

Sahil şeridindeki otellerde yer kalmamasından belli ki milyonlarca kişi, 12 Eylül‘de yapılacak referandumda oy kullanmaktan vazgeçmiş durumda...

Sözüm onlara:

Türkiye Cumhuriyeti, 12 Eylül‘de belki de tarihin en önemli “halk oylaması”nı gerçekleştirecek...

Eğer bu ülkenin geleceği sizi gerçekten ilgilendiriyorsa...

Her fırsatta ülkede olup bitenlerden yakınıyorsanız...

Endişeleriniz varsa...

Ve sürece müdahil olmak istiyorsanız...

Alın size fırsat!

Tatilinizi iki gün eksik yapın ve oyunuzu kullanın...

Yok, “Tatilimden vazgeçemem, oturma organımı şezlongumdan kaldıramam” diyorsanız, unutmayın ki yakınmak için hakkınız kalmaz...

Unutmayın ki hiç kimse, sizin babanızın uşağı değil... Onlar özveride bulunup tatillerini kesecekler, siz keyif çatacaksınız...

***


Ve bir de...

Kaygılarını gidermek için harekete geçmeyen insana...

İnsan denmez...

DİĞER YENİ YAZILAR