‘Bu denklemin x değeri Türk milliyetçileridir’

Haberin Devamı

İmralı sürecininin aritmetik işlemi değil, cebir denklemi olduğunu söyleyen eski Büyükelçi Bölükbaşı’na göre bu denklemin ‘x’ değeri de MHP ve Türk milliyetçileri. Bölükbaşı önce Öcalan’a İmralı’da müstakil bir yer inşa edileceğini ileri sürdü.

Ünlü siyasetçi Osman Bölükbaşı’nın oğlu olan emekli Büyükelçi Deniz Bölükbaşı, uzun yıllar yurtdışında Türkiye’yi temsil etti. Bahçeli’nin teklifiyle Ankara Milletvekili olarak TBMM’ye girdi. Genel seçimler öncesi MHP Lideri’nin itirazına karşın diğer Başkanlık Divanı üyeleriyle birlikte istifasını verdi.

ANKARA - Emekli Büyükelçi, MHP eski Genel Başkan Yardımcısı Deniz Bölükbaşı, gündemdeki konulara ilişkin sorularımızı yanıtladı, çarpıcı, tartışma yaratacak açıklamalarda bulundu:

- İmralı sürecini genel olarak nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bugün Türkiye’de bir bölünme histerisi yaşanıyor. Türkiye için en uygun bölünme modeli nedir, bu konuda büyük bir seferberlik başlatılmış durumda. Herkes bölünme uzmanı olarak bu yarışta yerini almış. Türkiye için çok hazin durum. İmralı canisinden bir barış güvercini çıkardılar. Etnik bölücülüğü meşru hak talebi olarak siyasi gündeme soktular.

- İmralı “bölünmek istemiyoruz” mesajları veriyor...

Bölünme birkaç şekilde olur. ‘Bu toprak parçası bizimdir’ diye alır giderler, bu bölünmedir veya etnik temelli bir ayrışma süreci başlatırsınız, bu kaçınılmaz olarak bir çatışmayı davet eder. Sonunda Türkiye’nin karşısına çıkacak olan bölünmedir. Başlatılan PKK’nın taleplerinin belirli bir takvim çerçevesinde karşılanacağı, bunun yol haritasının müzakere edildiği bir süreçtir. Başbakan, “MİT Müsteşarı görüşüyor” diyor. Bence bu, içine girdiği bu süreçten mahçup olduğunu gösteriyor. Eğer İmralı ile MİT mutabakat sağlarsa, bu konuda atılacak yasal, anayasal düzenlemeler var. Bu adımları Rize Tapu müdrürü mü atacak, Güneysu beldesi muhtarı mı atacak?

- İktidar “Silahlar sussun, artık kan akmasın. Sürecin gerekçesi budur” diyor...

“Barış gelecek” diyorlar. Bunu herkes ister. Ama neyin karşılığında? Bence Sayın Başbakan’ın en çılgın projesi budur. Türkiye’nin geleceğine ateşe atma projesi... Anladığımız yol haritası 5 aşamadan oluşuyor. İlki PKK’nın eylemsizlik kararı alması, ikincisi Türkiye’deki militanlarını Kuzey Irak’a çekilmesi, üçüncüsü silah bırakma koşulları, dördüncüsü Türkiye’nin başlatacağı siyasi çözüm sürecinin aşamaları. Ve beşincisi de PKK’ya genel af konuları. Uygulama takvimi ayrı ayrı belirlenecek.
‘Bu denklemin x değeri Türk milliyetçileridir’
- PKK kısa sürede eylemsizlik kararını açıklayabilir mi?

İlk aşamada PKK ve TSK arasında karşılıklı eylemsiz ortamının şartlarının hazırlanması var. PKK unsurlarının silahlarıyla Kuzey Irak’a çekilmesi ve bu çekilme sürecinde de TSK’nın adı konmamış bir fiili ateşkes, moratoryum ilan etmesi öngörülüyor. Yani TSK, keşif ve gözetleme dışında PKK’lı teröristlere yurtiçi ve sınır ötesinde operasyon yapmayacak. Sayın Başbakan “bunu garanti ederiz” diyor zaten. Göreceksiniz İmralı canisi PKK’ya eylemsizlik ve militanlarını Kuzey Irak’a çekme çağrısı yapacak. Kandil bazı şartlara bağlı olarak buna uyacağını söyleyecek. Bir başka görüş PKK teröristlerini silahlarıyla Türkiye dışına güvenli çıkış yapabilmesinin “gözlemci heyet” dedikleri heyetle izlenmesi ve garanti altına alınması. Bu şu demek: TSK bu güvenli geri çekilme sürecinin şartlarına uyuyor mu uymuyor mu, bunun denetlenmesi.

- Böyle bir heyet nasıl oluşturulabilir?

Türkiye’den siyasi partiler, STK temsilcilerinden oluşan bir heyet denetleyecek deniliyor. Bu sürecin sonunda dünyada bir ilk olacak; Türkiye, bölünerek demokratikleşen, etnik temelli ayrışarak özgürleşen bir ülke olacak. Yalnız dikkatinizi çekerim birinci aşamada silah sırakma yok, silahlarıyle birlikte gidecekler. İkinci aşama Türkiye’de başlatılacak siyasi çözüm sürecinde atılacak somut adımların belirlenmesi ve AKP hükümetinin somut taahhütte bulunması. Bunu özellikle Kandil istiyor. Çünkü, ‘Geçmişte böyle dediniz, 12 Haziran öncesi ateşkes ilan ettirdiniz bir şey yapmadınız. Yazılı taahhüt istiyorum’ diyor. Garanti istedikleri siyasi çözüm sürecinde idari tedbirlerdir. Yani yasal düzenlemeler ve yeni anayasayla yapılacakların niteliği ve takvimiyle PKK’ya genel affın kapsamı ve zamanlamasının belirlenmesidir. ‘Önceden bunu bir kağıda dökelim’ diyorlar. AKP hükümeti yazılı bir taahhütte bulunamaz Kandil’in istediği gibi. Ama o da soruna siyasi çözüm iradesini ve bu kapsamda atılacak adımları ana başlıklarla ortaya koyacak.

- Kandil kesin bir tarih mi istiyor?

Zamanlamasını bilmek istiyor en azından. Eğer bu konularda mutabakata varılıp somut bir ilerleme sağlanırsa üçüncü adım atılacak; PKK militanlarının silah bırakma aşamasına geçilecek. Silahlar Türk makamlarına değil, Kuzey Irak’ta Barzani yönetimine teslim edilecek. Bu süreç uluslararası denetim ve gözetim altında yapılacak. Yani ABD bu süreçte rol alacak. Bundan hemen önce PKK militanlarına fiili örtülü af adımları atılacak. Ama Öcalan ve yönetici kadrosu dışında. Bunun için TCK’nın etkin pişmanlığı düzenleyen maddeleri çok esnek uygulanacak. Militanlar eğer Türkiye’ye gelmek istiyorlarsa başta Mahmur kampı olmak üzere o yollardan gelecekler. Dönen PKK’lılara adli takibat yapılmayacak. Eğer dönmek istemiyorsa Barzani yönetimi bölgesinde kalmalarına izin verilecek. Silaha başvurmadan siyasi faaliyette bulunabilecekler.

İmralı’da ev hapsi

- Yönetim kadrosu ne olacak?

Onlar ya Barzani bölgesinde kalıp silaha sarılmadan siyaset faaliyette bulunacaklar veya üçüncü ülkeye gidecekler. Dördüncü aşama PKK’lıların fiili örtülü af kapsamında Türkiye’ye dönmesiyle PKK taleplerinin karşılanması süreçlerinin mümkün olduğu kadar eş zamanlı yürütülmesidir. Buradaki kilit, yeni anayasadır. PKK’nın milli kimlik, dil ve yönetim hakkı talepleri yeni anayasa ile karşılanacak. PKK, KCK, DTK, BDP’nin bünyesinde bütünleyerek yeni bir siyasi oluşum olarak kimlik kazanacak. Son adım, teröristbaşının önce İmralı’da inşa edilecek müktakil bir binada ev hapsine alınması, telefon verilmesi, daha sonra da siyasi afla serbest bırakılmasıdır.

- Yeni anayasa’da neler olmayacak?

PKK’nın milli kimlik talebi için mevcut Anayasa’daki Türk ve Türklüğe yapılan atıflar temizlenecek. Anayasal vatandaşlık yeni milli kimlik olacaktır. Kürtçeye milli eğitim sisteminde statü kazandırması için anayasanın ikinci maddesinin son fıkrasındaki sınırlama kaldırılacak. Demokratik özerliklik sistemi anayasının ilgili hükümlerinde yeni düzenlemelerle hayata geçirilecek. En son aşama da İmralı canisinin mahkumiyet koşullarının iyileştirilemesi ve ev hapsi var. Şartlar olgunlaşırsa Öcalan’ın salıverilmesi gündeme gelecek.

- Bir çok insan, ‘Plan başarıya ulaşsa ve PKK terörü bitse iyi olmaz mı?’ yorumu yapıyor.

Türkiye bir parçalanma sürecine girer, Türk miletini oluşturan farklı unsurlar etnik temelde ayrışır, yabancılaşır, bu yabancılaşmanın sonunda bir çatışma kaçınılmazdır. O çatışma ölümleri getirir. Bu iyi mi olur?

‘MHP’siz çözümü hayal etmeyin’

- Siz hala MHP üyesisininiz. Partiniz ne yapacak?

Tek karşı çıkan MHP ve bu konuda Türkiye’nin son gelecek ümidi. MHP Türkiye’nin etnik temelde ayrışmasına, yabancılaşmasına bunun sonucu sürtüşmelerin davet edeceği bir çatışma ortamına sürüklenmesine ve sonunda parçalanacağı bir sürece sokacak olan projenin tarafı olmaz. Yerle gök bir araya gelmediği müddetçe olmaz.

- MHP’siz bu süreç götürülebilir mi?

Bunu kimse hayal etmesin. Kıbrıs sorunun çözümünde Türkiye’nin durumu neyse, bu sorunun çözümünde de Türk milliyetçilerinin ve MHP’nin durumu aynıdır. Bilinen bir örnek vereyim: Türkiye, Kıbrıs Rumlarını Kıbrıs’ın meşru hükümeti saymaz, ‘Güney Kıbrıs Rum yönetimi’ der. 1979 yılında BM’deki Kıbrıs görüşmelerinde Türk Büyükelçisi Orhan Eralp yine ‘Güney Kıbrıs Rum yönetimi’ deyince, Rum büyükelçisi söz alır ve ‘Türkiye’nin bizi tanımaması önemli değil. Bizi 150 BM üyesi Kıbrıs Cumhuriyetinin meşru hükümeti olarak tanıyor’ der. Buna Eralp’in verdiği cevap, bu siyasi çözüm sürecinde MHP’siz yol almayı hayal edenlere bir ibret dersi olmalı. Şunu diyor Sayın Eralp, ‘Kıbrıs sorunu bir arimetmatik işlemi değil, bir cebir denklemidir. Bu denklemin x değeri de Türkiye’dir. Türkiye olmadan bu cebir denklemini çözemezsiniz. Tüm dünya tanısa bile Türkiye tanımadıkça bu denklemin çözülemeyeceğini çok iyi bilin. Siz kendinize şimdi Rum impatorluğu da diyebilirsiniz’... AKP teröre teslim olsa da, bu müzekereleri başlatarak medyada, STK’larda geniş destek bulsa da, ABD ve AB kendisini desteklese de, Barzani ve peşmergeleri yanında olsa da, bölünme projelerine kredi açanlar bulunsa da, siyasi çözüm denilen bu ayrışma, çatışma projesinin sonuçlanması, MHP ve Türk milliyetçileri “hayır” derse mümkün değildir. Bu sorun bir aritmetik işlemi değil, bir cebir denklemidir. Bu denklemin ‘x’ değeri de MHP ve Türk milliyetçileridir.

- CHP’nin desteğini de eleştirdiniz?

Ana muhalefet partisi alacakaranlıkta duruyor. Cumhuriyeti kurmakla övünen bu siyasi partimiz ne yazıktır ki cumhiriyetin temellerine dinamit koyacak bir projeye kredi açmıştır. Bu izaha muhtaç bir garabetin ötesinde vahim bir durumdur.

‘Niye içer, niye namaza gitmez diye saldırdılar’

- Genel seçim öncesi MHP Başkanlık Divanı’na kurulan komploda parti içi uzantılar olduğunu ima ettiniz. Ancak Devlet Bahçeli buna ihtimal vermediğini söyledi?

Ben şunu söyledim: Seçimlerden 5- 6 ay önce ‘Ülkücü Gazete’ kuruldu. Bazı MHP yöneticilerine saldırı başladı. İlk hedef bendim. Saldırma nedenleri, niye namaza gitmez, niye içki içer, Engin Alan ve Erkan Haberal’ı MHP’nin başına bela etmiştir... Bu saldırılar bir unsurudur. Sonra Genel Merkezinin önünde iki genel başkan yardımcısı ve benim tesadüfen içinde bulunduğum araba saldırıya uğradı. Ardından bu sitede, “Parti içinde şu beyler şu hanımlar, sana şunları değiştir demediler mi?’ diye Bahçeli’ye ültimatomlar verdiler. Bir bütün olarak düşündüğümde, MHP içinde bunun uzantıları olduğuna ilişkin çok ciddi karineler var. Bizim Devlet Bey’e sevgimiz, saygımız hiç değişmez. Görev bağımızın devamı gerekmez, gönül bağımız hep sürecektir. Sorun bu aşamadan sonra bizim değil Sayın Bahçeli’nin, MHP’nin sorunudur. Bu sürecin bir yerinde bulunduğuna dair ciddi karineler olan insanları 4 Kasım kongresinde parti yönetimine taşıdıysa, bunun MHP’nin geleceği açısından doğuracağı olumsuz sonuçlar yaşanarak görülecektir. Ben yanılmayı çok temenni ederim.

- Suç duyurusu yapıldı ama hala bir sonuç çıkmadı. Bir sonuç bekliyor musunuz?

Arzu ederim, ama hayır beklemiyorum.

DİĞER YENİ YAZILAR