Kız bebekler ve erkek bebekler…

Pembeler ve maviler… Sonra; kız çocuklar ve erkek çocuklar…

Kızlar için pembeler, erkekler için daha serin, cool, küçük adamlığa uygun maskülen(!) renkler…

Moda; doğumhanede başladı, bebeciklerin koluna takılan bileziklerin renginden, odalara, giysilere ve sonra hayata uzanıp bizi tatlı tatlı hep etkisine aldı. Çoğunlukla bizleri mutlu edip kadın ve erkek olarak ayırarak, rollerimize katkıda bulundu. Bu bir eleştiri değil şüphesiz, bazen çok iyi oldu, bazen doğru olmadı. Ama moda, her zaman hayatın önemli bir dinamiğini oluşturdu.

Modanın yeni doğanda bile uyguladığı cinsiyet sınıflandırması artık hükmünü öyle güçlü sürdüremiyor. Şu aralar yetişkin modası iyice karıştı. Giyim kuşamda kadınlar maskülen, erkekler feminen etkiler alıyorlar. Karmakarışık ama bence çok renkli bir moda anlayışı egemen oldu. Renkler, desenler, modeller büyük bir etkileşim içindeler. Kadın modasında boyfriend jeanler, gömlekler, ceketler son yıllarda büyük bir trend olarak yükseldi. Özellikle gençlere çok yakışıyor ve tarz duruyor.

Kadın modasındaki maskülen etkiler büyük bir konu… İleride bol bol maskülen stylinglere yer veririz. Erkek modasında feminen etkileri önce renklerde gördük, sonra desenler, sonra modeller feminen dokunuşlarla ortaya çıktılar. Biz bu hafta 2017 Erkek Modasına genel olarak bir göz atalım.

Ekim ayının rengi portakal, çiçeği portakal nergisiymiş. Düşündüm de; Ekim deyince, benim de hep gözümün önüne portakal renginin baskın olduğu bir dekor geliyor. Portakal rengi; bazılarına göre bereketin, bazılarına göre üretimin, bazılarına göre mutluluğun rengiymiş. Ben çok seviyorum bu rengin çeşitli tonlarını… Hele yanık portakal ya da bronz portakal doğru kullanıldığında her mevsim çok hoş bir etki bırakıyor. Renk deyince bu yılın modasına hayran olmamak elde değil. 2016-2017 Sonbahar&Kış modası en zengin, en çeşitli, en renkli yıllarından birini yaşıyor.

Bu gün sohbetimizde trendlerin ana hatlarını bir gözden geçirelim. Zaman içinde ayrıntıları ayrı ayrı konu ederiz. Renkler, yine muhteşem! Yazdan kalan maviler ve pembeler, çeşitli tonlarda bol bol kullanılıyor. Aksesuardan ayakkabıya, çantadan paltolara, pantalonlara, elbiselere, eteklere, ceketlere, hatta iç çamaşırına kadar her parçada kobalt, nehir, gök, havadar mavileri, gri mavileri, lacivertleri göreceğiz. Mavilerin özellikle yeşille ve kahverengi ile yapılan kombinlerini çok havalı buluyorum.

Rüya gibi pembeler

Ve pembeler! Tam bir hayal gibi, rüya gibi kullanılmış… Pudra, bebek, şeker, toz, gül pembesi Prada, Gucci, Dior, Dolce&Gabbana kreasyonlar çok beğenildi.

Tutku ve ihtirası çağrıştıran bronz kırmızı, sıcak kahverengiler, hardal tonları, asker ve zeytin yeşili, turuncular, mercan, lilalar, metalik renkler sonbahar ve kış modasına kuvvetli bir damga vuruyor.

Sanırım bu yılın iki büyük moda teması “Cesaret ve Eğlence” olarak sunuldu. Kadınlar hem kombinlerinde, hem stillerinde, hem de kış dekoltelerinde oldukça cüretkarlar bu sezon. Eğlence teması da baş tacı olmuş. Kullanılan aksesurlardan dış giyime kadar moda, her telden çalarak adeta karnaval havası içinde olacak. Çiçek desenli, pastel ya da parlak desenli kürkler (kürk dediğimde her zaman taklit kürkü kastediyorum şüphesiz) mantolar, ceketler; victorian tarzı, şaşalı uzun elbiseler veya bluzlar; pançolar, şallar, pelerinler, volanlı kollar; payetli, ışıltılı, simli, taşlı kumaşlardan her türlü giysi; paltolara, kabanlara uygulanan aplikeler, rozetler, armalar, işlemeler; jakarlı brokar kumaşlardan pardesüler; çeşit çeşit çiçek desenler sanki karnavalın yürüyüş korteji kadar renkli ve göz alıcı…

Adamın biri, Nasrettin Hoca’ya kargacık burgacık yazılarla dolu bir mektup getirir.

- Hocam der şunu okuyuver ne olur! Hoca mektuba dikkatle bakar. Yazı o kadar kötüdür ki, okuyamaz.

- Al der, okumak mümkün değil. Sinirlenir:

- Yahu ne biçim Hocasın sen! Kavuğundan utan! Hoca kavuğunu çıkartır. Adamın kafasına geçirerek:

- Hadi der, sen oku da görelim…

Anadolu mizahının en önemli tarihi, kültürel figürlerinden biri olan Nasrettin Hoca; evrensel, zaman tanımaz fıkra ve hikayeleri ile bugüne uzanabiliyor ve bize yaşam dersleri vermeye devam ediyor. Hoca; kavuk fıkrasını, tam ters köşe yapan, ‘ye kürküm ye’si ile harmanlayıp giyim politikaları oluşturmamıza ışık tutuyor.

Giydiklerimiz yalnızca hangi zamanın ruhunda yaşadığımızı göstermiyor; etrafımıza kendimizle ilgili mesajlar da veriyor. Moda psikologlarına göre, ilk tanıştığımız hatta gördüğümüz biriyle ilgili fikrimiz üç saniyede oluşuyor. Giyim kuşamın çok önemli bir iletişim aracı olduğunu biliyoruz. Ruhumuza iyi gelen, sosyal imajımızı destekleyen, iş ilişkilerimizde düzlemimizi sağlamlaştıran çok önemli bir alandan, ‘giyinme sanatı’ndan söz edelim.

Geçenlerde bir doktor arkadaşımın kliniğine gittim. İkimizin de içinde yer aldığı bir sosyal sorumluluk projesi hakkında çalışmayı planlamıştık. Biraz erken gitmişim. Arkadaşım üstünde beyaz önlüğüyle koşa koşa geldi biraz beklememi rica etmek için. Pırıl pırıl, bembeyaz, jilet gibi ütülü o beyaz önlüğün kendisi zaten çok güzel olan arkadaşıma müthiş bir karizma kattığını fark ettim. Hiçbir giysi bir kadına tek başına bu kadar çok artı kazandıramaz: Temiz, asil, güzel, şık, seçkin, kariyerli, hafif otoriter, sade, özgüvenli, cool, iddialı bir aura oluşturuyor. Mutlaka mesleğin saygınlığının da rolü vardır. Doktor önlüğü; beyaz gömlek olgusunun sanki bir imaj özeti gibi geldi bana.

‘Beyaz gömlek’ ilk defa Eski Mısır’da giyilmeye başlanmış. Eski Yunan’da, Roma’da, Babil’de, Avrupa’da moda olmuş ve günümüze dek hep kullanılmış.

Beyaz gömlek; moda sektörünün efsane ismi dünya jet-setinin ve aristokrasisinin tanınmış isimlerinin ve bir çok ünlünün tasarımcısı Carolina Herrera’nın her zaman göz bebeği olmuştur. Kendi gece ve gündüz kıyafetlerini beyaz gömleklerle sık sık kombinler ve tasarımlarında da beyaz gömleklere geniş ölçüde yer verir. Herrera ‘nın “Trendler gelir gider, hiç bir zaman beyaz gömlek alt edilemez” sözü moda dünyasının kulağına küpedir.

Eylül ayında yazdan kalan giysilerle beyaz gömlekler çok tarz kombinelerle değerlendirilebilir. Askılı veya straplez elbiselerin içlerine giyilen beyaz gömlekler şık bir etki bırakıyor. Ayrıca uzun veya kısa eteklerin üstüne giyilip ince kemerler, yumuşak deriden düz botlar, torba çantalarla yaz havasını sonbaharda estiriyorlar. Bir süredir trend olan gömlek elbiselere de bayılıyorum; hem beyazlarına hem de renklilerine...

Beyaz gömlek ve jean ikilisi ne olursa olsun neredeyse yediden yetmişe bütün kızların kurtarıcı kombinidir. Farklı ayakkabı, çanta, mont ve aksesuarlarla istediğimiz etkide bir stil yaratabiliriz.

Şimdi birlikte bir kaç styling yapalım.

-Ters giyilmiş büyük boy beyaz gömlek + skinny Jean + spor ayakkabılar

Dünyanın büyük bir coşkuyla ve umutla kutladığı yılbaşı yaklaşırken modanın yeni yılına girdik bile. Modada yeni yıl döngüsü Eylül’de başlar. Her ne kadar son yazın güzel havası Eylül’de içimizi zaman zaman ısıtsa da artık sonbahar hem takvimde hem de ruhumuzda başlamıştır. Eylül sözcüğü, Süryanice üzüm anlamında ki aylul kelimesinden geliyor. Şarap ve eğlence tanrısı Dionysos da bu güzel ayı kutsamış ve bereketlendirmiş, zevk katmış sonbaharın ilk demlerine.

İlginçtir; biz okuldayken de eylülü sene başı olarak benimserdik. Okullar Eylül de açılırdı, aynı moda takvimindeki gibi biz de eğitim hayatımızda her Eylül yeni bir başlangıç yapardık.

Şu anda moda rüzgarları güçlü güçlü esiyor. Vitrinler değişti, daha kalın, daha tok, daha koruyucu kumaşlar çıktı ortaya. Blazerler, trençkotlar, montlar, ceketler, hırkalar yeni moda renk ve stilleriyle müthiş bir albeni içindeler.

Ayakkabılarda ise tam mevsimler üstü bir görünüm var. Yazlıkların indirimleri devam ederken, yeni sezon botlar, bootieler, çizmeler, sneakerlar yerlerini almış durumdalar.

Eylülün ilk haftasına girer girmez moda olayları peş peşe birbirini izler. Sonbahar-kış koleksiyonları vitrinleri doldururken moda haftaları da başlar. Moda dergileri, en yoğun, en kalın baskılarını yaparlar bu ayda. Amerikan Vogue hakkında çekilen filmin adı “Eylül Sayısı (September Issue)” oldu. 2009 senesinde vizyona girecek olan film, Amerikan Vogue’nun Eylül sayısına nasıl hazırlandığını anlatıyor.

Eylülde daha şehirli oluyoruz. Mekan, sergi, fuar açılışları hız kazanırken birçok marka yeni koleksiyonlarını tanıtmaya başlıyor. Spor salonları kalabalıklaşıyor; kafeler, sinema salonları doluyor; tiyatrolar prömiyerlerini yapıyor. Modada belli bir etkiye sahip olan diziler tekrar evlerimize konuk oluyor.

Diş Hekimi, Nehir Selçuk Saral ile, diş estetiğinde gelinen son nokta, “Hollywood gülüşü” hakkında bir söyleşi yaptık.

Nehir Hanımın yapmış olduğu dişleri çok beğendim. Hollywood gülüşünün bıraktığımız ilk izlenime katkısının inanılmaz pozitif olduğunu zaten biliyoruz. Kim ışıl ışıl güzel gülüşlü bir insana hayır diyebilir ki! Dilerim hep öyle güzel gülelim ki gözlerimizin de içi gülsün.

Gülüş tasarımı nedir?

Kişiye özel yeni bir gülüş planlamaktır. Bu aralar popüler söylem “Hollywood gülüşü”nü oluşturmak, aslında kişinin gülüşünü mümkün olduğunca altın oran dahilinde değiştirmek, güçlendirmek ve etkili hale getirmektir. Bu işlem; diş hekimliğinin tüm teknolojik imkanları kullanılarak yapılan estetik içerikli girişimler bütünüdür. Daha çok kadınlar tarafından tercih edilse de gülüşünü değiştirmek isteyen erkeklerin sayısı her geçen gün artmaktadır.

Gülüş tasarımında bildiğim kadarıyla, ilk hazırlık dijital ortamda yapılıyor genellikle, dijital gülüş dizaynında nelere dikkat edilir?

Bir gülüş dizayn edebilmek için hastanın yüzünün fiziksel verilerini değerlendirmek çok önemlidir. Önce fotoğraflarını incelemek, hatta video kayıtları ile yüz, dudak, dişeti hareketleri ve mimikleri dizaynı oluşturmak için fikir verecektir. Genel anlamda; tasarım yaparken birçok unsuru göz önünde bulundurmalıyız. Kişinin beklentisi, yaşı, yüzünün anatomisi, sosyal ortamı gibi faktörler önemlidir. Hastanın beklentisini ben çok önemsiyorum. Dişlerimiz yüzümüzde, sanki bir vitrin gibi temizliğimizden, kendimize gösterdiğimiz özene kadar birçok şeyi ifade ediyor.

Benim büyük bir aşkla ve heyecanla içinde olduğum ve yaşamımı kazandığım alan ‘Moda’nın tanımını kolayca yapamıyorum. Sanatsal, estetik, sosyolojik, psikolojik, endüstriyel, bilimsel, kültürel bir çok disiplinin birlikteliği ile oluşmuş bir alan bu…

Sonuç olarak da muazzam, uçsuz bucaksız, mucizevi, sihirli ama ayağı yerebasan ve gerçek bir sektör oluşmuş. Bu disiplinler arası alanın bir tanımı da “Toplumun tüketim trendlerinin genel ifadesi” olarak belirlenmiş. Bu yaklaşım; işin ekonomik temelinin bir açıklaması… 1946-1965 yılları arasında doğmuş baby-boomer, başka bir deyişle, büyük savaş ertesi herkesin evine döndüğü ve “bebek patlaması” yaşanan dönemde doğanların büyük bir kısmının saçlarına aklar düştü artık ama hala dinamikler, enerjileri yüksek, gelirleri yaşam kalitelerini sürdürmek için yeterli. Baby-boomer’ların bu sevindirici durumu dünyada gümüş ekonomiyi oluşturdu. Gümüş ekonominin ismi; baby-boomer’ların saçlarının renginin artık gümüşe çalmasına atıftır. Bu ekonomik olgu; sağlıktan mimariye, tekstilden modaya bütün sektörleri ilgilendiriyor. Ben gümüş ekonominin moda yansımalarına bayılıyorum. Hatta beni çok duygulandırıyor, hatta hatta feyz alıyorum.

Modanın ilhamını aynı zamanda ekonomik gelişmelerden aldığı gerçeğini biliyoruz. Yeni ekonomik olgu ‘gümüş ekonomi’nin moda endüstrisine uzanan kolu rol model arayışına girdi ve biz de güzelim gümüş ikonlarla tanışma onuruna eriştik. Sanatçı Ari Seth Cohen ‘Advanced Style’ adlı blogunda ileri yaştaki ikonların muhteşem stillerini fotoğrafladı. Ve tabii ki dünya da hayran kaldı, ben de... Sadece modayı değil dünyaya kendilerini takip ettiren, bir çok kampanyanın yüzü gümüş ikonlardan söz edelim şimdi.

- Iris Apfel : 94 yaşında, moda dünyasının en büyük ikonlarından biri… Başta Metropolitan olmak üzere bir çok müzede gardrobundan bir çok parça sergileniyor. Wise Wear, Alexsis Bittar, Kate Spade gibi markaların kampanya yüzü oldu. Adına bir dokümanter film çevrildi. Büyük gözlükleri, rengarenk giysileri ve ilginç takılarıyla bir ikon tahtında oturuyor.

- Carmen Dell’Orefice : En uzun modellik kariyerine sahip 1931 doğumlu, ilham kaynağı, Salvador Dali’nin de çok etkilendiği modellerden biri. Halen aktif olan bu güzeller güzeli ikon ilk kez 15 yaşındayken Vogue dergisine poz vermiş.

- Yayoi Kusama :

Böceklerin zaman zaman modada etkisini görüyoruz. Burberry’e, Christopher Bailey’e de ilham vermişlerdi. Ben, tasarımlarda böcek yorumlarını seviyorum. Yaşamın içinde kendi varoluş misyonları doğrultusunda mücadele edip hikayelerini sürdüren böcekleri gizemli, ilginç, şaşırtıcı, çoğunlukla da dokunaklı buluyorum. Hele Ağustos böceklerini! Onları içim titreyerek anıyorum hep... Tembel damgası yemiş bu varlıklar aslında tam aşk böcekleri. Dişilerini cezbetmek için ucundaki ölümü bile bile müthiş bir aşk senfonisinin kahramanları her biri. Ağustos böceği 1-1,5 aylık ömründe aşkı ve ruh eşini bulmak için öter de öter. Bu onun aşk şarkısıdır. Ağustos gecelerinde Ağustos böceklerini dinleyin, belli bir ritimleri vardır; yükselirler, alçalırlar. Bu performans sonucu sevgilileriyle birlikte olurlar ve akabinde yaşamları sonlanır. Dişiler de ölmeden önce ağaç kovuklarına koyarlar yumurtalarını, sonra yeni nesil bu yumurtalardan çıkacak ve senelerce kendilerine yuva olacak toprağa atacaklar kendilerini.

Ömürlerini aşka adamış Ağustos böceklerinin hikayesi çooook romantik. Ağustos’a yakışıyor bu aşk hikayesi. Ağustos zaten bence çok özel bir ay. En sıcaklar devam ederken aslında yazın sonunu yaşıyoruz. Son yaz eğlencelerimiz ve son yaz şıklığımız için bir göz atalım 2016’nın yaz modasına...

- Her trende, her zevke, her döneme uygun renk renk espadriller

- Omuz dekoltesi ve düşük omuzlar

- Gömlekler

- Büyük, küçük, over-size, yırtmaçlı, ters giyilmiş, beyaz renkli gömlekler bu yılın en kullanışlı parçaları

- Kocaman kollar, kabarık kollar, over-size kesimler özellikle elbiselerde ve üstlerde çok kullanılıyor.