Hayatına girenleri düşünmeyi bir kenara bırak... Kimlerin çıkması gerektiğini düşün...

Bazen hayatına girenleri düşünmeyi bir kenara bırakıp, kimlerin çıkması gerektiğini düşünmek gerekir...

Gore Vidal

***

Dili, dini rengi ne olursa olsun, iyiler iyidir... Hacı Bektaş-ı Veli

***

Ne ben sana kızayım... Ne de zatın zahmet edip bana küssün...

Artık seninle biz düşman bile değiliz...

Nazım Hikmet

***

Neden ben insanlara güvenmemeyi öğrenip, ruhumu kirleteyim...

Onlar güvenilir olmayı öğrensinler...

Kızılderili Atasözü

***

Ben sözcükleri sevmem... İnsan birini sevdi mi; yapabileceği en iyi şey onu göstermektir... Emile Zola

***

Düşünebilen herkesin insan olması, insan olan herkesin düşünebilmesi manasına gelmiyor ne yazık ki...

Sigmund Freud

***

Konuşabilmek ile, konuşmayı bilmek arasında büyük bir fark vardır... Çoğu insan ikincisini bilmez...

Cemal Süreya...

***

Unutmak zaman ister demiştim...

Yanılmışım...

Zaman değil yürek istiyormuş...

O da sende kaldı... Yılmaz Güney

***

Memleket isterim;

Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun...

Kuşların, çiçeklerin diyarı olsun...

Cahit Sıtkı Tarancı

***

Eğer bu hayatta, illa kıymet bilmek gerekiyorsa, sadece kendi kıymetini bil...

Haberin Devamı

Bob Marley

*****

FAZLA ŞİİRDEN ÖLDÜ EDİP CANSEVER...

Yeşil ipeğin gömleğinin yakası

Büyük zamana düşer...

***

Her şeyin fazlası zararlıdır ya...

Fazla şiirden öldü Edip cansever...

Cemal Süreya

*****

“HER YALNIZLIK BİR İHTİLALDİR...

Her yalnızlık bir ihtilaldir...

Öyle der fazla şiirden ölen Edip Cansever...

8 Ağustos 1928’de İstanbul’da doğdu...

İstanbul Erkek Lisesi’ni bitirdi...

***

Kapalıçarşı’da turistik eşya ve halı ticareti yapmaya başladı...

1976’dan itibaren yalnızca şiirle uğraştı...

***

Bodrum’da tatildeyken beyin kanaması geçirdi...

Tedavi için getirildiği İstanbul’da 20 yıl önce, 28 Mayıs 1986’da yaşamını yitirdi...

*****

BANA KALBİMDESİN DEME; BİLİRSİN KALABALIK YERLERİ SEVMEM...

Bana kalbimdesin deme... Bilirsin kalabalık yerleri sevmem...

Edip Cansever

***

Bir mektup, bir telgraf alındısı değil; unutulmuş bir sevdadır kapısını çalan...

Edip Cansever

***

Çok uzaklara bakmaktır; durmadan saate bakmak... Edip Cansever

***

Ne gelir elimizden; insan olmaktan başka... Edip Cansever

Haberin Devamı

***

Biliyorsun bizim her türlü yalnızlığımız; yeni bir dil olacak yarın...

Edip Cansever

***

Oysa Allah sevdiğine kavuştursun diyen hiçbir dilenciyi boş geçmemiştim ben...

Edip Cansever

***

Ne çıkar; siz bizi anlamasınız da...

Edip Cansever

***

Gökyüzü gibi, şu çocukluk hiçbir yere gitmiyor... Edip Cansever

***

Ve mutluluk bir kibrit çöpü...

Artık ne kadar yanarsa... Edip Cansever

***

Kısa bir gülümseme yürüdü dudaklarından...

Benim dudaklarıma da geçti...

Edip Cansever

***

Hiçbir dilde söylenmemiş; hiçbir dilde yazılmamış, sözler ve şarkılar içindeyim...

Edip Cansever

***

İnsanın, insana verebileceği en değerli şey; yalnızlıktır... Edip Cansever

***

Nedensiz bir çocuk ağlaması bile, çok sonraki bir gülüşün başlangıcıdır...

Edip Cansever

*****

KÜÇÜCÜK BİR YÜREKLE BU KADAR SEVMEK NE HADDİMİZE!..

Bir yüreğe bu kadar acı fazla dersin bazen kendine...

Küçücük bir yürekle kocaman sevmek ne haddimize!.. Edip Cansever

***

Bazen diyorum ki onu kafama takmayayım... Sonra da diyorum ki; önce kalbimden atmalıyım... Edip Cansever

Haberin Devamı

***

Bir bakın; uyanıp kalkınca çocuk olmalarım var benim... Edip Cansever

***

Uyurken uyandırılmış gibi... Beni bir sardunya büyüttü belki... Edip Cansever

*****

SEVDA BİR ATEŞ BULDU SENDE...

Sevda bir ateş bulutu sende, eğilip öptü seni...

Artık kimse denizi bilmiyor

***

Dirseklerini masaya koyuşundan belli

Gelip geçen bir günü bitirmek istemediğin

Sevda bir umut buldu sende...

***

Ey; bir yolcu listesinde bir ölüyü arayan

Artık kimse gözlerini bilmiyor...

***

Şunu imzala

Bir mektup bir telgraf alındısı değil

Unutulmuş bir sevdadır kapını çalan...

Ve sevimsiz bir telki gibi duran odan

Kimse artık bir şey giymek istemiyor...

***

Sonra bir pencereden kendine

Ay ışığı gibi vuran sen

Ne sana ne başkasına benziyor...

***

Ve işte bir dip balığı su boşluğunda

Çırparaktan yüzgeçlerini

Hiç kimseye uymayan bir mevsim öneriyor...

*****

KİTAPSIZ BİR EVDE BÜYÜDÜ...

Açık kumral saçlı zayıf mı zayıf bir çocuktu Edip Cansever...

Kaburga kemikleri sayılabilirdi...

Uçaklar hakkında yazılmış resimli bir kitap dışında hiç kitabı olmayan bir evde büyür...

Haberin Devamı

Ortaokulun ikinci sınıfında ilk şiirlerini yazar... Bir çocuk dergisinde çıkar ilk şiiri...

***

Ondokuz yaşında evli; yirmisinde çocuğu olan bir gençti... Hem ev geçindirmek zorundaydı; hem de şiire tutkun...

***

17-18 yaşlarındayken komşuları Nigar Hanım’ın kardeşi Ahmet Hamdi Tanpınar’a gösterdi şiirlerini... Onun;

-“Bu şiirler çok güzel... Hepsi de güzel... Ama hiçbiri şiir değil...” der Tanpınar...

***

Sonra ona resme nasıl bakılacağını anlatır uzun uzun... Tanpınar’ın yanından ayrıldıktan sonra, gidip bir sürü resim satın alır... Sonradan yayınladığına pişman olduğu İkindi Üstü şiirini o zaman yazar...

***

Kapalıçarşı’da babadan kalma küçük dükkanda sevmemesine rağmen halı ticareti yapıyor; bir taraftan da şiirler yazıyordu... 1954’deki yangına kadar...

***

Şiir dışındaki işini; “Yıllar önce insanların güzel diye yaptığı şeyleri; o güzellik karşısında şaşıran, gülen, sevinen insanlara satıyorum” diye tanımlasa da, ticaret işini hiç sevmedi Edip Cansever...

***

Kapalıçarşı’yı;

“Sınıf ayrımının en belirgin ve en somut olarak görülebildiği bir küçük ülke” olarak tanımladı...

*****

KAPALIÇARŞI’DA ÇIKAN YANGIN...

Hayatının en önemli olayının 1954 yılında çıkan Büyük Kapalıçarşı Yangını olduğunu söylerdi hep Edip Cansever...

***

Bu yangında baba yadigarı dükkanı hemen yanar... Sigortadan aldığı para, yeni bir işyeri açamayacak ölçüde az olduğu için, kendine bir ortak buldu...

***

Bir süre sonra ortağı; alım satım işleriyle kendisinin uğraşacağını söyleyerek; Edip Cansever’e asma kattaki odasında istediği kadar çalışabileceğini söyledi...

***

Edip Cansever; en ünlü şiirlerini içeren dokuz kitabını, Kapalıçarşı’da Sandal Bedesteni’ndeki küçük dükkanın asma katında bulunan çalışma masasında yazdı...

Sonraları şöyle dedi o günler için,

-”Düşünüyorum da, ya Kapalıçarşı’da yangın çıkmasaydı...”

DİĞER YENİ YAZILAR