Derbinin ardından yeni teknik direktörü açıkladı! 'Kimse şaşırmasın...'
Dün akşam ezeli rakibi Galatasaray'ı ezici bir futbolla 2-0 yenen ve galibiyet serisine devam eden Fenerbahçe'de bazı yazarların yeni teknik direktör konusunda Ali Koç'a göndermede bulunduğu ortaya çıktı. Löw, Jorge Jesus, Santo gibi isimleri gündemine alan Ali Koç'a bambaşka bir öneri sunuldu.
Spor Toto Süper Lig Ahmet Çalık Sezonu'nun 32. haftası Fenerbahçe-Galatasaray derbisine sahne oldu. Trabzonspor ve Konyaspor'un puan kaybettiği haftada sahasında 50 bin taraftarının desteğini arkasına alan Fenerbahçe ezeli rakibini 2-0'lık sonuçla mağlup ederek lig ikinciliği için büyük avantaj elde etti.
ATTİLA GÖKÇE: KARTAL VE KANARYA
"Son bir haftadır izlediğimiz haber ve tartışma programlarında bir adet gündem maddesi vardı: “Keremli mi, Keremsiz mi? Medyamız ve meraklı uzmanlarımız, sezonun en parlak Galatasaraylısı Kerem Aktürkoğlu üzerine kurdular bütün denklemleri.
Doğrusu, Galatasaray’ın işine de geldi bu meraklı tartışma ortamı… Galatasaray, Kerem belirsizliğini besledi. Hep merak konusu olarak hafta boyunca sıcak tuttu Kerem konusunu. Sonunda anlaşıldı ki doktorların ve Kerem’in gayretiyle “Keremli Galatasaray” teşrif etti Kadıköy’e. Oysa futbol 1 kişiyle oynanmıyordu… Takım oynarsa, beslerse, yardımlaşırsa, bireysel başarılar da öne çıkabilir, oyunun kalitesi de yükselebilirdi.
Galatasaray oynamadı, oynayamadı. Kolay ezberle geldikleri Kadıköy’den kolay bir teslimiyetle döndüler. Kerem, Gomis, Cicaldau, Taylan, Berkan oynayamadılar. Fenerbahçe’nin takım oyununu, fizik üstünlüğünü, oyun kurgusundaki çeşitliliğini aşamadılar.
Bir kez daha görüldü ki oyunun merkezinde Taylan ve Berkan ileri-geri katılamıyorlardı oyuna. Fenerbahçe’nin Crespo, Zajc ve Mert Hakan’lı merkezine bire bir karşılık veremiyor, dengeyi tutturamıyorlardı.
Muslera, Marcao ve Nelsson da üzerlerine yıkılan Fenerbahçe oyununa dayanamadılar. Domenec Torrent, bu maça önce kendi kariyeri ve geleceği bakımından sıkıntıyla hazırlandı. Yönetimdeki boşluk ve kararsızlık hali hocayı da futbolcuları da etkilemiştir ki, çok normal bir şeydir bu.
Fenerbahçe, istim üzerinde karşıladı Galatasaray’ı... Maçın başından sonuna kadar ev sahipliğinin yanı sıra oyunun sahipliğini de gösterdi. İki golün atılışında da takımca hazırlık ve çalışmanın ürününü aldılar. İlk golde Samuel Zajc’a, ikincisinde İrfan Can’ın havalandırıp gönderdiği topu kafayla çeviren Mert Hakan, Serdar Dursun’un kafa vuruşuna ve gole harika bir asist yapıyordu.
Şunu da hesaba katmalıyız… Fenerbahçe gözle görünür biçimde kucağına kadar gelen lig ikinciliği fırsatıyla fazladan motivasyon sağladı. İsmail Kartal’ın 7 maçta sağladığı üstün başarı (6 G 1 B) sekizinci maçta 7 galibiyetle taçlandı. Şimdi ligin ikinci sırasında onlar var. Fenerbahçe sezonu kendine yakışır biçimde kapatmak için büyük sıçrama yaptı. Hem İsmail Kartal, hem de Sarı Kanarya birlikte yükseldiler. Alkışlamazsak olmaz. Aferin onlara!
ŞANSAL BÜYÜKA: UÇANA-KAÇANA VURAN ADAM...
Fenerbahçe, rakibin adının Galatasaray olduğuna bakmadan, son maçlarda olduğu gibi önde basarak başladı... Ancak temposu yavaş olunca bu baskıya rağmen rakip savunmayı zorlayamadı, top kapamadı...
Galatasaray da, rakibinin önde bastığı dakikalarda, Fenerbahçe savunmasının en büyük eksiği olan arkaya atılan uzun topları ve hızlı hücumu hiç düşünmedi... İlk 20-25 dakika neredeyse yürüme temposuyla oynandı...
İlk yarıda maçın iki kader adamı vardı... Galatasaray’da Berkan, Fenerbahçe’de Osayi Samuel... Önce Berkan, soldan iki defa top getirdi ve ceza alanına çok iyi kesti... İlk topu Kim Min Jae, ikinci topu Ferdi Kadıoğlu “son nefeste“ engelledi... Berkan, bununla da yetinmedi... Bir de merkezden savunmanın arkasına top bıraktı... Kerem arkaya sarkıp vurdu, Altay sert ama üstüne gelen topu uzaklaştırdı...
Fenerbahçe‘de Osayi Samuel... Sağdan ilk gelişinde topu kesti, o top Zajc‘ın bir adım gerisinde kaldı... Osayi Samuel ikinci atağında, bu defa ceza alanı içinde kendine boş alan yaratıp bekleyen Zajc‘ın tam ayağına attı... Zajc, topun gelişine vurunca, kaleci Muslera dahil, herkesi hazırlıksız yakaladı...
Özellikle ilk yarıda sonuca ve oyuna etkisi olmayan bir-iki kreatif hareket dışında İrfan Can‘ı, iki hücum dışında Kerem‘i hiç görmedik... Fenerbahçe hücuma çıkarken topların tamamına yakınını kötü kullandı... Serdar Aziz, çok riskli oynadı ve taraftarların yüreklerini hoplattı… Galatasaray, Van Aanholt‘un kanadından gelen Fenerbahçe ataklarını durdurmak için ekstra bir önlem düşünmedi... İlk yarıda açıkçası derbinin adına yakışır bir futbol görmedik... Umutları ikinci yarıya taşıdık...
İkinci yarı başladı, Galatasaray da baskıya başladı… Ancak Süper Lig’de herkesin bildiğini sanki Galatasaray unutmuştu… Fenerbahçe‘ye gol atmak için ya hızlı hücum edip geniş alanda yakalayacaksınız ya da savunmanın arkasına uzun toplar atacaksınız...
Galatasaray baskılı oyuna rağmen bunları yapmadı... Kapanan, kalabalık Fenerbahçe savunmasının üstüne gitti... Bu dakikalarda Fenerbahçeli Kim Min Jae, “efsane“ oldu... Uçana-kaçana, havaya-karaya her yere, her pozisyona, her tehlikeye müdahale etti...
Galatasaray beraberliği ararken, “büyük solak“ İrfan Can sahneye çıktı... Ceza alanına kestiği top, önce Mert Hakan‘ın kafasından Serdar Dursun’a, onun kafasından da Galatasaray ağlarına gitti... Muslera darbeli olmasına rağmen neredeyse kucağına gelen topu sanki karşılamalıydı... Bunu yapamadı...
Gol sonrası Fenerbahçe rahatladı... Pas yapmaya, oyunu tutmaya başladı... Ancak Halil‘in oyuna girişi dengeyi gene Galatasaray lehine bozdu... Ancak Galatasaray doğru dürüst pozisyona bile giremeden maçı bitirdi...
Fenerbahçe’nin çok iyi maçlarından biri değildi... Ama çok iyi bir sonuç aldı... Galatasaray‘ın en kötü maçlarından biri değildi... Ama Kadıköy’den çıkacak oyunu da oynamadı... Aslında hafif bir dokunuşta futbolcuların üçer-beşer takla attığı bir maç izledik...
Derbi büyüklüğünün gerisinde kalan, sonucuyla Fenerbahçelileri süper mutlu eden, Galatasaray adına “son teselli”nin de hayal olduğu bir maç seyrettik... Ne olursa olsun, sezon boyunca yerden yere vurulan Fenerbahçe‘yi ayağa kaldıran ve futboluyla, sonuçlarıyla belirli bir ivme kazandıran teknik direktör İsmail Kartal‘ın en azından bir alkışı hak ettiğini düşünüyorum...
ERCAN GÜVEN: NE DE OLSA 'EBEDİ DOST'!..
Galatasaray’ın sorunu yanlış zamanda yanlış zeminde olmasıydı en başta!.. Sezon sonunda olsa bile formasındaki çubuklar kadar fit bir Fenerbahçe’ye Kadıköy’de 50 bin taraftarı önünde nasıl kafa tutabilirsin?
Bir de Trabzon teklemiş Konya durmuş, önüne ikincilik havucu konmuş… Durdurabilir misin? Bu bir karnavaldı.Elinden geleni yaptı Galatasaray, düşük tempolu maçta topu Fenerbahçe’ye bıraktı, belli belirsiz teslim oldu, derbiye mücadele kattı. O kadar.Gerisi Fenerbahçe takımı ve İsmail Kartal “başarı” öyküsü sadece.
Sahi bu İsmail Kartal ile sezon sonu nasıl vedalaşacak Fenerbahçe? Fenerbahçe için topa sahip olma, baskı ve presti maçın başlangıcı. Enine boyuna geniş alanda oynayıp bunu avantaja çeviren bir Fenerbahçe… Demarke Osayi arkasında Kerem’i bıraksa da sağdan bindiriyor, orta sahası teslim olmuş Galatasaray Avrupa oyunu ile Türkiye oyunu arasında sıkışmış antrenman boksörü gibi sadece yumruk alıyordu. Altay sanki stoper olmuş ceza yayı önünde top dağıtıyordu. Fenerbahçe’nin Babel’in kanadından sıkıntısı vardı sadece. Ferdi henüz kusursuz hale gelmemişti. Belki de çabuk ve net Osayi ile karşılaştırıldığı için.
Koskoca Galatasaray’ın yazgısını Kerem’in kasığındaki arıza ile özdeşleştirip gol ihtimalini Gomis’in uzun saçlarına bağlarsanız ölmüş ve dirilmiş Fenerbahçe’nin stadından eliniz boş dönersiniz. Galatasaray’ın gol ümidi Gomis topu göremedi ilk yarıda. İkinci devre yaklaştı, o kadar. Açık konuşalım, Galatasaray Fatih Terim’in elinde olsaydı bu kadar mahkum oynamazdı. Galatasaray’ın Kadıköy performansında bireysel değil teknik akıl sorunu vardı.
Amatör kümenin gençleri gibi dağınık/kopuk Galatasaray ne savunmada ne de hücumda vardı. Zajc’ın golü asla bireysel değildi; hazırlanışından son dokunuşuna kadar takımın, hatta stadındı. Osayi de vardı golün içinde, Mert Hakan da İsmail Kartal da tribünler de.İkinci yarı bir derbinin olmazsa olmazı gerilimle başladı ki, Mert Hakan hiç de haksız değildi hakemin es geçtiği faule tepki göstermekte. Fenerbahçe’nin hızını kesmek için sert oynamaya başlamıştı Galatasaray. Aynı şekilde karşılık buldular.
Fenerbahçe’nin Serdar Dursun ile gelen ikinci golü yine emek yoğun bir eylemdi. Fenerbahçe’nin yarısı pozisyonun içindeydi. Galatasaray’ın ise yarısı pozisyonu izliyordu. Ne oynayacağına karar vermeden Kadıköy’e gelirsen olacağı buydu. Tarihi bir fark olmadıysa Fenerbahçe’nin düşük temposundandı. Yoksa ezeli rakip ebedi dost Galatasaray kendisinden beklenenin fazlasını yaptı. Anadolu yakasına geçerken kaybetmeyi kabullenmişti Galatasaray.Kimse bu derbiyi kazanmasını beklemiyordu ki zaten!
Kazanılmış bir derbiden sonra rakibe saygılar gönderip rakibi önemseyerek galibiyeti kutsamaktan başka ne düşer Fenerbahçe’ye? Lakin unutulmasın; İsmail Kartal sessiz ve derinden ödevini kusursuz yapıyor. Ne kadar yükselirse Fenerbahçe’nin gelecek sezondaki problemleri o kadar artacak. Mesele “Koç gitsin Kartal kalsın”a kadar gelirse kimse şaşırmasın.