Türkiye’ye gelmeyip Samos’a saklanmak yok

29 Ekim 2018

Türkiye’yi rotasına alan cruise gemilerdeki turistlerin büyük bir bölümü güvenlik gerekçesiyle Kuşadası’na gelmeyip 10 mil açıktaki Samos adasına çıkıyordu. 2019 sezonunda bu üzücü durum ortadan kalkıyor

Ege’de cruise ile seyahat eden Türkler, benim de tanık olduğum üzücü manzarayı görüp sanırım kahrolmuşlardır. Mesele şu. Diyelim ki içinde 2 bin turist olan gemi İtalya’dan ya da Yunanistan’dan kalktı. Kuşadası’na geliyor. Tam Kuşadası’na gelecekken rotayı bir anda Samos adasına kırıyor. Oysa adada cruise gemilerin yanaşacağı doğru dürüst bir liman yok. Gemideki yolcuların büyük bölümü, özellikle de gençler, filikalara binip adaya çıkıyor. Gemi kalan yolcularla Kuşadası’na yöneliyor. Kuşadası dönüşü, Samos’ta bıraktığı yolcularını alıp devam ediyor.

Bu 2015’ten sonra ortaya çıkan çok sevimsiz bir tablo. Bir Türk olarak bire bir tanık olduğunuzda fena acıtıyor. Sebebi güvenlik kaygıları. Özellikle tura katılan gençlerin anne babaları çocuklarının Türkiye’ye ayak basmasını istemiyor. İşin ekonomik boyutu da var tabii. Güvenlikle ilgili algı bozulunca şahsi sigortalarda Türkiye bölümü pahalanıyor. Çoğu turist ekstra sigorta parası vermek istemediği için Türkiye ayağını pas geçiyor.

Neyse ki bu sevimsiz tablo 2019’da ortadan kalkacak gibi görünüyor. Türkiye’nin güvenlikle ilgili sigorta primi oldukça düştü. Bu sayede 600 binlerden 50 binlere kadar gerileyen cruise turist sayısı 2019’da yeniden 500 binleri görebilir. Bu konudaki gayretleri için Kuşadası Belediyesi’ni de kutlamak gerekiyor.

KUŞLAR ADAYA GERİ DÖNÜYOR

Kuşadası Belediye Başkanı Özer Kayalı, geçen hafta İstanbul’a geldiğinde sohbet etme imkanı bulduk. 20-30 yıl önce Ege tatili denince akla sadece Kuşadası gelirdi. Çeşme hatta Bodrum daha az bilinirdi. Zamanla Kuşadası betona kurban oldu. Kayalı, betonlaşma ve çarpık kentleşmeden zarar gören Kuşadası’nda değişim rüzgarları estiğini söylüyor. Hayata geçirdikleri ‘Çarpık yapılaşmaya dijital engel’ projesiyle bu soruna çözüm getireceklerine dair iddialı konuşuyor. Projeyle Merkez, Davutlar ve Güzelçamlı’ya ait imar planları dijital ortama aktarılmış. Planlar şeffaflaştırılmış ve halkın denetimine sunulmuş. 2014’ten sonra yoğunluk artıran plan tadilatı yapılmadığına dikkat çekiyor Başkan Kayalı. Kişiye özel plan tadilatlarına da son vermişler. Kamusal zorunluluklar dışında planlarda değişiklik yapılmıyor. İmar Barışı’nın affa dönüştüğünü, sıfırdan inşaatlar yapıldığını, SİT alanlarının bile insafsız bir talana kurban gittiğini gördüğüm için bu çabayı önemsiyorum. Kayalı bu sayede adını eskiden ev sahipliği yaptığı kuşlardan alan Kuşadası’na kuşların bile döneceğini söylüyor. Geç kalmış olabiliriz. Kuşlar küsmüş olabilir ama en azından turistler geri dönsün o da bir kazanç olur...

Devamını Oku

Urfalılar’ın hızına ayakkabı mı dayanır?

22 Ekim 2018

Her yıl 65 bini Türk, 15 bini Suriyeli 80 bin doğumun olduğu Şanlıurfa’da işsizlik en büyük problem. Emek yoğun ayakkabı sektörü bu yüzden bir umut. Şanlıurfa’yı, Türkiye’nin 7’nci ayakkabı üretim merkezi yapma projesinin bayraktarlığını FLO üstlenmiş. Bakalım şehrin kaderi değişecek mi?

Şanlıurfa Valisi Abdullah Erin’in verdiği rakamları ağzım açık dinliyor ve bir yandan da not alıyorum.

Şehrin nüfusu 2 milyon 600 bini bulmuş. Bunun 550 bini Suriyeli. Nüfusun yüzde 51’i 0-15 yaş arasında. İnanılmaz bir rakam. Nüfusun yüzde 71’i ise 0-29 yaş aralığında. Bu da inanması güç bir oran. Her yıl 65 bini Türk, 15 bini Suriyeli olmak üzere 80 bin yeni çocuk dünyaya geliyor. Türkiye genelinde doğum oranı binde 12’lerdeyken Şanlıurfa’da bu oran binde 24’lere yaklaşmış. Okullarda 800 bin öğrenci öğrenim görüyor. Vali Erin’in verdiği rakamlara göre, resmi işsizlik yüzde 17’lerin üzerinde. Ve ne yazık ki son dönemde terör gibi istenmeyen olaylar Şanlıurfa’da artmış vaziyette. Zaten ekonomik anlamda güçsüzlükler içeren bir iklimde artmaması imkansız.

FLO’nun Şanlıurfa yatırımını yerinde görmek için önce Gaziantep’e ardından karayolu ile Şanlıurfa’ya gelmiştik. Vali Erin’in verdiği bu rakamlardan sonra Ziylan ve Büyükekşi ailelerinin ön ayak olduğu girişimin bölge için ne kadar hayati olduğunu çok daha iyi anladım.

FLO Ayakkabıcılık, Şanlıurfa’yı Türkiye’nin 7’nci ayakkabı üssü yapmaya çalışıyor. Ayakkabı sektörü istihdam açısından önemli. Zira emek yoğun bir sektör. Mesela FLO’nun 2. Organize Sanayi Bölgesi’ndeki fabrikasında 900’den fazla işçi var.

FLO Yönetim Kurulu Üyesi Mehmet Büyükekşi, bölgede oluşturulacak ayakkabı organize sanayi bölgesi ile en az 20 bin kişiye doğrudan iş imkanı yaratılabileceğini söyledi.Bu konuda ellerinden gelen desteği vermeye hazır olduklarını vurgularken bugüne kadar yaptıklarına da değindi:

Devamını Oku

Atık yağları bize ‘yem’liyorlar mı?

13 Ekim 2018

Biodizele dönüştürülmek üzere evlerden, işyerlerinden toplanan atık yağların yasak olmasına rağmen yem sanayicilerine satıldığı öne sürüldü. Ağır metal içeren bu yağlar yem olarak hayvanlara veriliyor. Bu yemle beslenen hayvanları tüketen insanların kanser riski artıyor

Biodizel yasası çıktığında tüm çevreciler sevinmişti. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun (EPDK) yayınladığı tebliğ ile 1 Ocak 2018’den itibaren motorine zorunlu olarak binde 5 biodizel harmanlama düzenlemesi getirilmişti.
Bu yönetmelik sayesinde şirketler evlerden işyerlerinden, restoranlardan yemek yağlarının atıklarını toplamaya başladılar. Böylece çevre açısından son derece tehlikeli olan bu yağların, önce lavabolara ardından kanalizasyonlara ve nihayetinde akarsu ve denizlere karışması engellenecekti.
Bu yağlar ne oluyor?
Türkiye’de 3 farklı firma yılda yaklaşık 30 bin ton atık yağ toplamaya başladı. Aslında Türkiye’de yaklaşık 300 bin ton atık yağ ortaya çıkıyor ancak henüz o bilince tüketiciler de ulaşamadığı için potansiyelin sadece yüzde 10’luk kısmı değerlendirilebiliyor.
Peki bu toplanan yaklaşık 30 bin ton atık yağ ne oluyor?
Öncelikle toplanan yağlar için EPDK’dan biodizel üretim lisansı alınıyor. Biodizele çevrim aşamasında toplanan yağlar, bir rafinaj sürecinden geçiriliyor.
Sodyum hidroksit ile rafine edilerek saflaştırılıyor. Saflaştırılan yağdan yan ürün olarak sopistok çıkıyor. Buna da sülfürik asit verilerek asit yağı diye başka bir ürün elde ediliyor.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile Tarım Bakanlığı yönetmeliklerinde atık yağlardan elde edilen ürünlerin tekrar insan ve hayvanların kullanabileceği şekle dönüştürülemeyeceği, yem olarak kullanılamayacağına dair kesin yasaklar bulunuyor. Hatta bunun cezası hapise kadar varıyor.
Ancak biodizel için atık yağ toplayanların bu yasağa uymadığı ve elde ettikleri atık asit yağlarını yem sanayii ile çalışan aracılara vererek hayvan yemi olmasının önünü açtıkları iddia ediliyor. Bu yağların özellikle tavuklara yem üreten yem fabrikalarına satıldığı belirtiliyor.
Yem sanayisine sat yüzde 50 ekstra kazan Atık yağların içinde ağır metaller var. Yeniden insanlar ya da hayvanlar tarafından tüketilmesi sakıncalı. Zira kansere kadar uzanan sağlık problemleri yarattığı kesin olarak kanıtlanmış durumda. Bu yüzden de toplanan yağların sadece kimya sanayiinde kullanılabileceğine dair kesin karar var. Ancak ortaya çıkan yeni ürünün yem sanayii için çok farklı bir fiyattan satılıyor olması bu yasağın da delinmesine neden oluyor. Söz konusu atık yağ yemcilere verilirse tonu 2 bin 200 liradan satılıyor. Biodizel olarak kullanılması halinde kazanılacak rakam ton başına 1.500 lira seviyesinde. Yani yüzde 50’ye yakın bir fiyat farkı var. İşte bu önemli fiyat farkı, atık yağ toplayan firmaların yasağı dikkate almayıp, insan sağlığını da hiçe sayarak ürünü yem sanayiine aktarmasına neden oluyor. Ortağı ihbar etti ATIK yağla alakalı bu iddiayı, bizzat işin içinde olan ve uzun süre atık yağ toplayan Mustafa Ezici gündeme getirdi. Biodizel işine başlayan ardından bu işe Emrullah Turanlı’yı ortak eden Mustafa Ezici bir taraftan tesisini geri alma savaşı verirken, diğer taraftan suç duyurusunda bulundu ve atık yağda oynanan oyunu gözler önüne serdi. Ezici, biodizel olması için toplanan yağların yem sanayiine verilerek insan sağlığını tehdit ettiği ihbarında bulundu.

Devamını Oku

Dünyanın en büyüğü ama kaybolmanız imkansız

12 Ekim 2018

İstanbul, nihayet yeni havalimanına kavuşuyor. Açılışa günler kala inşaatın geldiği son seviyeyi inceleme fırsatımız oldu. Havalimanı, terminali ve 76 milyon m2’lik alanı ile ürkütücü bir büyüklüğe sahip. Ancak öyle teknolojiler kullanılıyor ki burada kaybolmanız, uçağı kaçırmanız imkansız

Terminalden girdiniz, sizin uçağınız diyelim ki en uçtaki. Maksimum 2 kilometre yürümeniz gerekecek. Güvenlik taramaları, kimlik sorgulama derken 50 dakikayı bulabilecek bir serüvene dönüşebilir.

Yeni havalimanı daha yoldan gördüğünüzde büyüklüğü ile gözünüzü korkutuyor. Bu büyüklüğü karşılaştırmalı olarak vermek gerekirse Pekin Havalimanı 23 milyon metrekare alan üzerine kurulu. Frankfurt 21, Atlanta 19 milyon metrekare. Atatürk Havalimanı ise 12 milyon metrekare. Yeni havalimanı 76 milyon metrekarelik devasa büyüklüğü ile bu 4 havalimanını da içine alabilecek boyutta. Sadece terminal kısmı 1.2 milyon metrekare büyüklüğe sahip.

İGA, ilk faz devreye girdiğinde 90 milyon yolcu kapasiteli olacak. (İGA diyorum ama bakalım adı ne olacak. Bir duyumum var ancak kesinleşmeden yazmak yanlış olur.)

Önceki gün terminalin ve körüklerin neredeyse bitmiş inşaatını gördüğümde ilk aklıma gelen şey ‘Burada pek çok yolcu kaybolur, kapıyı bulana kadar uçağı kaçırır’ oldu. İGA İcra Kurulu Başkanı Kadri Samsunlu bu havalimanında kullanılacak ve dünya için de çok yeni sayılacak teknolojilerle bunun imkansız olduğunu, her şeyin tıkır tıkır işleyeceği konusunda iddialı olduklarını söyledi.

‘Beacon’ ile yön bul

İstanbul Yeni Havalimanı teknolojisi sayesinde adeta küçülecek, müthiş keyif alacağınız bir yolculuk deneyimine dönüşecek gibi duruyor.

‘Beacon’ teknolojisi bir nevi Yandex map. Bina içi navigasyon çözümü ile gideceğiniz noktayı giriyorsunuz en ideal yolcu rotasını size belirliyor. Sanki arabayla adres buluyormuş gibi sizi sağa sola komutlarla da yönlendiriyor. Bunu tabii elinde bir akıllı telefon uygulaması olanlar yapabilecek. Herkesin akıllı telefonu olmayabilir. Olmayanlar için de ‘Beacon’ üniteleri yardımcı olacak. Sadece terminal değil, pistler ve taksi yolları da çok karışık. Benzer bir sorunu pilotlar da yaşamasın diye onlar için de ‘Follow the green’ sistemi uygulanmış. Genelde havalimanlarında uçakların önünde ‘Follow me’ yazılı araçlar olur. Burada bu araçlar olmayacak. Uçağın pilotu yerde önünde yanan yeşil ışıkları takip ederek körüğünü, park alanını bulabilecek.

Devamını Oku

El uzattığı efsane olan Sequoia, Türkiye’de

6 Ekim 2018

Sequoia Capital’i bilen bilir. 1976’da kurulan Apple’ı 1978’de keşfedip yatırım yaptı. YouTube, WhatsApp, Instagram henüz bebekken ve projelerine inanan yatırımcı çıkmazken geleceği görüp ilk can suyunu koydu. Kurduğu fonlara ortak olmak için insanların sıraya girdiği Sequoia, şimdi 33 yaşında bir Türk kızına inandı ve Türkiye’de ofis açma kararı da aldı

Hafta içinde Endeavor yönetimiyle buluştuk ve Endeavor Türkiye’nin destek verdiği genç girişimcilerinin başarı hikayelerini dinledik. Insider’ın kurucu ortaklarından Hande Çilingir, 2012’de kurdukları şirketin geldiği noktayı, büyüme hikayesini aktarırken satır arasında çok önemli bir detay verdi. Sequoia Capital’den yatırım aldıklarını söyledi.

Sequoia öyle sıradan bir yatırım şirketi değil. Apple’ın Apple olacağını, Oracle’ın Oracle olacağını hissedip daha kimse bu yatırımlara güvenmezken para yatıran ve yatırdığı paranın karşılığını da sonra kat be kat geri alan bir girişim sermayesi şirketi. Zaten yazının altında verdiğim şu listeye dikkatle bakarsanız Sequoia’nın nasıl bir şirket olduğunu anlayabiliyorsunuz. Başlıkta da dediğim gibi eli değen kral oluyor. Bir başka ifadeyle kral-kraliçe olması muhtemel şirketleri adeta kokluyor.

FIBA Holding Yönetim Kurulu Üyesi ve Endeavor Türkiye’nin Yönetim Kurulu Üyesi Murat Özyeğin de Hande’nin verdiği bu bilgiden sonra araya girip Sequoia’nın nasıl bir şirket olduğunu tek bir cümle ile özetledi zaten. “Bu fon para sahiplerine gidip ‘Bana ortak olun’ demez. Para sahipleri Sequoia’nın fonlarına yatırım yapmak için sıraya girer.”

Çilingir, satır arasında geçti Sequoia’yı ama bir başka detay daha verdi: Insider Türkiye’de yaptıkları ilk yatırım oldu. Ancak Türkiye’nin potansiyelini farkettiler. Türkiye’de ofis kuruyorlar. Hatta 2 şirketle de çok yakından ilgilendiklerini biliyorum.

2 milyar dolardan fazla değer yaratıldı

Endeavor yönetimi lütfen kusuruma bakmasın. Evet bu toplantı Endeavor Türkiye’nin etki raporunu paylaşmak üzere yapıldı ancak eminim onlar da hak verecektir ki, bu işin ete kemiğe bürünmüş örnekleri tüm toplum için sözlerden çok daha öte anlam ifade ediyor. O yüzden haberin ana teması Hande’nin hikayesi ve Sequoia oldu. Bir diğer başarılı girişimci Barbaros Özbugutu da kusuruma bakmasın. Onun kurucu ortağı olduğu İyzico’nun hikayesi de çok başarılı ve heyecan verici. Yerim kısıtlı. Söz başka bir yazı konusu yapacağım.
Endeavor Yönetim Kurulu Başkanı Emre Kurttepeli, “Endeavor’ın global araştırma inisiyatifi Endeavor Insight’ın Türkiye dahil tüm dünyada yaptığı araştırmalar sonucu etkin girişimcilerin, ekonomik kalkınmaya en önemli katkıyı sağlayan topluluklardan biri olduğu görülmektedir. Endeavor Türkiye Girişimcileri, Endeavor Türkiye kurulduğundan beri
2 milyar dolardan fazla değerlemeye ulaşmış ve 2.5 milyar TL ciro yaratmıştır. Bu rakam da aslında mütevazi ve firmaların aldığı son yatırıma göre değerleme yapılmış rakamdır. Girişimciler 150 milyon dolardan fazla yatırım aldı ve 1.2 milyar dolar değerinde de exit yapıldı. Endeavor sürecine dahil olan şirketler yıllık bazda ortalama yüzde 20 büyüme gösterdi” diye konuştu.
Niye Insider? Insider belli ki bir unicorn yani milyar dolarlık şirket adayı. Hande Çilingir şirketin yüzü gibi ancak şirket 2012’de 6 ortak tarafından kurulmuş. Serhat Soyuerel, Arda Köterin, Okan Yedibela, Mehmet Sinan Toktay ve Muharrem Derinkök diğer kurucular. Etkin girişimcileri destekleyen Endeavor’ın da dikkatini çeken Insider, globalleşme serüveni içinde Endeavor’un network’ünü de çok iyi kullanmış. Insider, online kullanıcıların davranışlarını tahmin eden yazılımlar geliştiriyor. Online kullanıcıların gelir düzeyleri, satın alma ihtimalleri dikkate alınarak öngörüsel tahminlerle çalıştıkları müşterilerinin performansına katkı sağlıyor. Şu anda farklı sektörlerden 300’den fazla marka Insider kullanıyor. Bu müşteriler arasında Rakuten, UNIQLO, Singapore Airlines, Media Markt, Lenovo, New Balance, AVIS, BBVA, Fiat, IKEA, Delivery Hero, Ticketmaster, Air Arabia, Dominos, McDonalds gibi şirketler var. 19 farklı ülkeye teknoloji ihraç ediyor. Hande Çilingir, Endeavor’dan da övgüyle söz ediyor. Açılmayı planladıkları pazarlarda Endeavor’un network’ü sayesinde kapıların daha kolay açıldığına dikkat çekiyor.

Devamını Oku

Sıfırını alamayanlar ‘ikinci el’i coşturdu

16 Eylül 2018

Kur geçişgenliğinden dolayı otomobil fiyatları yüzde 40-50 artarken, kredi faizlerinde artan maliyet de işin tuzu biberi oldu. Sıfır araç fiyatları öyle bir yükseldi ki vatandaş mecburen ikinci ele yöneldi. İkinci el aracını satanlara gün doğdu ve fiyatlar ortalamada yüzde 20-25 arttı

Yukarıdaki tablo aslında herşeyi başka söze gerek bırakmadan söylüyor.
Nisan’da 135 bin liraya alınabilen C segmentindeki bir otomobilin bugünkü fiyatı 190 bin liraya dayanmış vaziyette. Yani yüzde 40 daha pahalı. Vatandaşın yükü sadece bu zamla da bitmiyor üstelik. Bu otomobilin bedelinin yüzde 40’lık bölümünü peşin olarak ödeyip, kalanını 48 ay vadede kapatmayı düşünenler bir de finansman yükündeki ekstra artışla yüzleşiyor.
Faiz oranı 2.90
Nisan’da ortalama taşıt kredisi faizleri aylık yüzde 1.53’lerdeyken, bugün ne yazık ki 2.90’lara gelmiş vaziyette. Hal böyle olunca aydan aya ödenen taksitler de yükseldi. Tabloda ayrıntılı görebilirsiniz. Aynı aracın aylık taksidi 2 bin 553 liradan 4 bin 896 liraya çıkmış vaziyette. Cebinde parası olup da aracın toplam bedelini peşin olarak ödeyen birinin katlandığı maliyet artışı yüzde 40. Ancak belli bir peşinatın dışında vadeli alım yapanın maliyet artışı çok daha yukarılarda.
Tabloyu dikkatle incelediğimizde yüzde 40’lık bölümü peşin ödenen, kalanı 48 ay vadeye yayılan bir aracın toplam maliyetinin 176 bin 544 liradan, tam 310 bin 808 liraya yükseldiği dikkati çekiyor. İnanılmaz bir artış. Rakamsal olarak ifade edersek yüzde 76’dan fazla.
Bayide araç kalmadı
Bunun piyasaya yansıması nasıl oldu? OSD rakamları zaten her şeyi özetliyor. Sıfır otomobil satışları bıçak gibi kesildi. Öyle ki galerilerde sıfır araç yok. Zira distribütörler yeni araç getirmiyorlar. Kuru nerede sabitleyeceklerini, TL satış rakamını nasıl belirleyeceklerini bilemiyorlar. Bayilerde kalan ve eski kur rakamı üzerinden satılan 3-5 araç da kapanın elinde kaldı. Yeni gelecek modellerin ekstra zamlı olacağını bilen vatandaşlar rengine, donanımına bakmadan aracı alıp götürdüler. Ancak bunu cebinde para olanlar yapabildi. Otomobil almak için kılı kırk yaran, finansal okuryazarlıkta zirveyi zorlayanlar yutkunup sıfır rüyasından uyandı. Mecburen hayalini kurdukları otomobilin ikinci el pazarına yöneldi. İkinci ele ilgi artınca, burada da fiyatlar yerinde durmadı. Artan talepten dolayı zam geldi. Fiyatlar yüzde 20-25 arttı. Distribütörlerin yeni araçları getirip vitrine koymasının ardından ortaya çıkacak etiketlerin, ikinci elde bir dalga daha yaratmasından da korkuluyor. Bir süre öncesinde ‘50 bin liranın altında fiyatla satılan araç kalmadı’ deniyordu. Artık bu ifade ‘150 bin liranın altında araç kalmadı’ şeklinde değişecek.
Satış Ağustos’ta yüzde 53 azaldı Otomotiv (OSD), 2018 yılı Ocak-Ağustos dönemine ait üretim, ihracat adetleri ile pazar verilerini açıkladı. Toplam satışpazar Ağustos ayında, 2017 yılının Ağustos ayına göre yüzde 53 daralarak 35.174 adet olurken, otomobil pazarı yüzde 51 daraldı ve 26 bin 976 adet oldu. Bayiler de Büyük sıkıntıda Otomobil satışı Türkiye maliyesi açısından çok önemli. Hatırlayın, dönemin Maliye Bakanı Kemal Unakıtan, otomotiv sektörü için ‘Yediveren gülü’ gibi demişti. Çok doğru bir benzetmeydi. ÖTV’si, KDV’si, MTV’si, sigortası, köprü otoyol parası, deposuna koyduğu yakıtı derken sürekli devlete kazandırıyor. Satışların bu denli düşmesi maliye açısından tabii ki kötü haber. Otomotivciler, sürekli inşaat sektörünün desteklenmesinden şikayetçi. Otomotive de can suyu lazım olduğunu, bir süreliğine ÖTV’de indirimin şart haline geldiğini belirtiyorlar. Ancak otomotivde vergi indirimi biraz zor görünüyor. Zira pazarın büyük bölümü ithal. Vergi indirimi ile belki satışlar artar ancak Almanya’da, İspanya’daki fabrikalar memnun edilmiş olur. Cari açıkla boğuşurken, ithalatı artırıcı etkisi de cabası. Sıfır araç satışlarının düşmesi, milyonlarca liralık yatırım yapan, dev plazalar kuran otomobil bayileri için de şok oldu. Örneğin Audi grubunun en büyük bayilerinden biri olan Şenyıldız’ın batma noktasına geldiğini duyuyorum. Şenyıldız gibi daha pek çok bayi zor günler geçiriyor.

Devamını Oku