Bugünleri arayacağız gibi görünüyor!

Hadi iyimser olalım, insanların ağız tadını bozmayalım diyorum ama görünen köy de kılavuz istemiyor. Türkiye batağa doğru sürükleniyor. Ekonomisi iflas noktasında. İnsanlık değerlerini çoktan yitirmiş

Haberin Devamı

Hadi iyimser olalım, insanların ağız tadını bozmayalım diyorum ama görünen köy de kılavuz istemiyor.

Türkiye batağa doğru sürükleniyor.

Ekonomisi iflas noktasında.

İnsanlık değerlerini çoktan yitirmiş.

Sanatı, kültürü, birikimi, liyakati dışlamış.

Hırsızı, çeteciyi, cahili, nobranı yüceltip, değerli insanları sindirmiş.

"Bal tutan parmağını yalar!" diyerek, ülkeyi soyan kim varsa başında taşımış.

Toplumsal ilişkileri çarpık, ruhsal durumu bozuk.

Dünyada hiçbir ülke ve hiçbir halkla ilişkisi iyi değil.

Ne İsa'ya yaranabiliyor, ne Musa'ya.

Böyle bir ülkenin, hiçbir şey olmamış gibi devam etmesine imkân var mı?


Stefan Zweig, uzun süre enflasyonla boğuşan ülkelerin ahlâki çürümeye uğradığını çok çarpıcı örneklerle anlatır.

Enflasyon, ülkede ahlâk diye bir kavram bırakmaz.

Türkiye son yıllarda, bu teoriyi kanıtlayan bir laboratuar deneyi gibi.

Bu ülkede yapılması gerekenler yapılmadı; tam tersine yapılmaması gereken ne varsa yapıldı.

Ben yıllar boyunca bu insanlar cinnet geçiriyor diye düşündüm.

Çünkü cehaleti yüceltiyor, bilgiyi yerin dibine sokuyorlardı.

Hırsızların önünde iki büklüm olup, namuslu insanları aşağılamaya çalışıyorlardı.

"Efendilik" diye tanımlanabilecek davranış biçimlerine sonsuz bir nefret duyuyor, sığır güder gibi davrananları başlarına taç yapıyorlardı.

Yanlış doğrunun yerine geçmişti, yalan ise gerçeğin.

Ülkenin televizyonları yıllar boyunca, dünyanın en ilkel, en kaba, en pespaye görüntülerini yayınladı; en zırtapoz kişileri yıldız yaptı.

Gazeteler insanlık değerlerine değil, insanlık dışı ne varsa ona önem verdiler.

"Yerlilik" maskesi altında bozulmayı, çürümeyi, insanlıktan çıkmayı kışkırttılar.

Televizyon çağında, çocukları okul değil ekran eğitiyordu artık.

Ve ekranlar milyonlarca "hırt" yarattı. Cahil, sevgisiz, ana dilini konuşmaktan aciz, şiddete düşkün bir sürü manyak kapladı ortalığı.

Uzun lafın kısası, rüzgâr ektiler şimdi fırtına biçme günleri geldi.

Biz yıllarca üzüldük, dertlendik, çığlık attık, uykularımızı yitirdik; "Çıldırmayın. Bu ülkeye yazık etmeyin!" dedik. Kimse dinlemedi. Şimdi alın hayrını görün. Küçük Bush karşısında el pençe divan duran, hakaret işitmesine rağmen hâlâ para dilenen, bir bölümü işgal altında, savaş parası gelmezse ekonomim batar diye tir tir titreyen, dünyada saygınlığı kalmamış, ne ABD'ye ne AB'ye yaranabilmiş; Araplarla, Kürtlerle, Yunanlılarla, kısacası herkesle arası bozuk ama hâlâ kurnazlık, cinlik peşinde bir ülke.

Alın eserinizin hayrını görün!

Ya da televizyonu açıp "Oh oh!" diye parmak şaklatıp göbek atmaya devam edin.

Biliyorum; aynaya bakmak bazılarını rahatsız ediyor ama er geç o aynayı tutacaklar yüzümüze.

DİĞER YENİ YAZILAR