Zaman dediğimiz tuhaf kavram

Haberin Devamı

Biz insanoğlu ve insan kızlarındaki genel eğilim, zamanı iki düzlemde görmektir.

Bir kendi zamanımızı algılarız, bir de “geçmiş” olarak nitelediğimiz zamanı.

Bizden önceki zaman sanki donmuştur, birdir, bütündür.

“Eski” ve “yeni” diye iki kavram vardır kafamızda.

Eskinin eskisini ve eskinin yenisini algılamamız zordur.

Bizden öncesinin farklı katmanlarını algılamak ancak tarih, arkeoloji gibi dallarda uğraşan bilim adamlarının kazandığı bir bilinçtir.

Sıradan insan kendinden önceki herkesi ve her olayı bir tek düzlemde görür.

Peygamberleri de böyle düşünür.

Hz. Muhammed, Hz. İsa, Hz. Musa, Hz. Nuh. Sıradan insanın kafasında bu isimler birbirine çok yakındır, eski zamana aittirler.

Oysa Hz. Muhammed‘le Hz. İsa arasında yaklaşık 600 yıl vardır.

Bugün sizinle Fatih Sultan Mehmet arasında ne kadar bir zaman aralığı varsa Hz. Muhammed‘le Hz. İsa arasında bundan da büyük bir zaman durmaktadır.

Hz. Musa‘ya gelince iş daha da çetrefil bir hal alır.

Çünkü arada binlerce yıl vardır.

Siz firavun dönemini ne kadar gözünüzde canlandırabilirseniz, Hz. İsa ya da Hz. Muhammed de o kadar canlandırabilir.

“Donmuş zaman”ın en büyük etkisi, çağdaşlık ve gelenek tartışmalarında görülür.

Bazı kişiler eskiyi muhafaza etmek isterler ama kastettikleri eskinin de bir zamanın “yeni”si olduğunu ve daha önceki eserlere karşı bir yenilik mücadelesi vererek var olduğunu unuturlar.

Ayasofya bin beş yüz yıllık bir eserdir ama basilika ve kubbe biçimlerini ilk kez birleştiren yani kendilerinden önceki bütün eserlere meydan okuyan iki yenilikçi mimar ve onları destekleyen yenilikçi bir hükümdar sayesinde yapımı mümkün olabilmiştir.

Mozart klasiktir ama kendi dönemindeki “eski”ye karşı mücadele eden bir “yeni” olarak var olabilmiştir.

Cervantes de böyledir, Çaykovski de, Frank Lloyd Wright ya da Le Corbusier de...

Mustafa Kemal bir devrimcidir, hayatını Tanzimat Fermanı‘nı tartışarak değil, geleceği inşa etmeye çalışarak geçirmiştir.

Ama bu insanların hepsi geçmişten geleceğe uzanan bir köprü niteliğindedir. Kökleri çok derindedir.

“Kökü mazide olan atiyiz” yani “Kökü geçmişte olan geleceğiz” sözü bu büyük adamlarda doğrulanır gibidir.

Her yenilik tepki görür, her peygamber, her büyük filozof, her büyük sanatçı önce reddedilir, sonra kabullenilir ve klasik olur. Bu yüzden sanat da hayatın gerçeği gibi devrimcidir.

Zaman bizim hâlâ tam olarak algılamayı başaramadığımız bir kavram.

Einstein‘ın zaman anlayışı belki de “Ne içindeyiz zamanın ne de büsbütün dışında” diyen büyük şaire yaklaşır.

Siz bu son cümleye geldiğiniz zaman, bu yazı da “eski”ye ait bir belge haline gelmiştir.

DİĞER YENİ YAZILAR