Laiklik ve demokrasi

Haberin Devamı

AKP, Cumhuriyet tarihinde bir parantez olarak kalacaktır ama bedeli ağır ödenen bir parantez bu.

Belki de Cumhuriyet, böyle bir dönemden geçmek zorundaydı. Çünkü Osmanlı tarihi boyunca devam eden; Halil İnalcık hocamızın şu sırada yazmakta olduğu bir kitapta işlediği, padişahı ve halifeyi bile din dışı olarak suçlayan Kadızadeliler hareketi gibi yüzlerce irtica odağı, daha Kurtuluş Savaşı yıllarında Cumhuriyet’e karşı propagandaya başlamıştı.

Evlerde, tarikat ayinlerinde, camilerde, Kuran kurslarında yürütülen bu kara propaganda; Gazi’nin “Deccal” olduğunu, İslam’ı yasakladığını, İstiklal Mahkemeleri’nin yüz binlerce insan öldürdüğünü, kadınların çarşafını yırtarak onların iffetine tecavüz ettiğini, camileri ahıra ve samanlığa çevirdiğini, ümmetin dinini yaşayamadığını yani bir sürü yalanı, iftirayı aşılıyordu durmadan.

Bugün iktidarda olanların çoğu, küçük yaşlardan itibaren bu zehirli iklimde yetiştiler. Atatürk’ten ve laik rejimden öç almaya yemin ederek büyüdüler.

Gerek Cumhuriyet’in (özellikle 30’lu yıllarda yoğunlaşan) yanlışları, insan hakları ihlalleri, tek parti zulmü; gerek özgür kafalı yurttaş yetiştirmedeki başarısızlığı, kırsal kesimdeki hızlı nüfus artışı, gerek eğitim eksikliği, gerek büyük kentlere göç yüzünden bu “öç hareketi” büyüdü.

Gazi’nin son yıllarında, onun hastalığından da yararlanılarak “devrim” yörüngesinden çıkarılmıştı zaten.

Daha sonra, ordunun yüzüne Atatürk maskesi takarak yaptığı darbeler, işkenceler, anti-demokratik müdahaleler ise Cumhuriyet’i yaralamıştı.

1960’ta Atatürk’e son derece bağlı ve bizzat onun başbakan, bakan yaptığı arkadaşlarını, inanılmaz zulümlere uğrattılar.

Darbeci kadroların dilinde Atatürk vardı ama zihinlerinde yoktu. Dahi liderin düşüncesini anlayacak kapasitede değillerdi.

Bu tabloya bir de kendisine sol diyen partilerin bölünmesi, aymazlığı ve merkez sağın yolsuzluklara gömülerek çöküşü eklendi.

Dünya konjonktürü de uygun olduğu için “öç hareketi”, “Şimdi sıra bizde” diyerek iktidara geldi.

Böylelikle bu düşünceler gizli köşelerden, gün ışığına çıktı.

Ama Marquez’in belirttiği gibi “Tarihi çığrından çıkaran şey, aşırılaşmadır.”

AKP de aşırılaştığı için kaybetmeye mahkum.

En büyük zarar laik harekete

Hiç şüpheniz olmasın, bu bir parantezdir; yani kapanacaktır.

Ama bu parantezin en büyük zararı; laik hareketi “Cumhuriyeti demokratikleştirme” amacından saptırması oldu.

Çünkü laik refleks, Cumhuriyet’in tehlikeye düştüğü paniğiyle “milliyetçiliğe” sarıldı.

Oysa Türkiye’nin daha fazla milliyetçiliğe değil daha fazla demokratikleşmeye, insan hakları konusunda gelişmeye, AB ile ilişkilerini artırmaya, hukuk devleti yolunda adımlar atmaya, Kürt sorununu çözmeye gereksinimi vardı.

Hâlâ var.

İşte AKP’nin verdiği en büyük zarar, gerçekten demokrat olan kadroları milliyetçiliğe ve sağa kaydırması oldu.

Ama AKP sonrasında sanırım taşlar yine yerine oturacak. Atatürk’ün arzu ettiği gibi; laik kadroların, Cumhuriyeti demokratikleştirme çabası kaldığı yerden devam edecek.

Çünkü nehirler tersine akmaz.

DİĞER YENİ YAZILAR