Sülün Osman’ı bilir misiniz?

Haberin Devamı

Eskiden Sülün Osman diye meşhur bir dolandırıcı vardı. İstanbul’a gelen saf köylü vatandaşlara tramvayları, Galata Kulesi’ni falan satardı.

Lafın gelişi dolandırıcı dedim ama ciddiye almayın, o dönemin anlayışına göre bu sıfatı yemişti adamcağız. Bugün yaşasa “İş dünyasının gurusu”, “Dahi yaratıcı lider”, “Pazarlamanın Che Guevara’sı” falan diyerek konferanslara davet edilir, dünyanın “businesss” okullarının önüne heykeli dikilirdi.

Ne yapalım; kısmetsiz adam, vaktinden önce dünyaya gelmiş. Yani yaptığı işin kıymetinin bilinmediği bir devreye rast gelmiş. Nur içinde yatsın.

***


Namuslu iş adamlarını tenzih ederek söylemem gerekiyor ki, bu ülkenin gerek kamusal, gerek özel şirketlerinde artık Sülün Osman kuralları geçerli.

Birkaç örnek vermemi ister misiniz?

Mesela telefon, elektrik, su, doğalgaz vs. için bankalara verilen otomatik ödeme talimatları.

Eğer böyle bir talimat verip de sonradan kontrol etmezseniz yandınız. Çünkü ne hikmetse hep “yanlışlık” oluyor, fazla para çekiliyor ve yine her ne hikmetse bu “yanlışlık” hep sizin aleyhinize işliyor.

Kredi kartlarının yıllık aidatları ya da diğer “masraf”lar da öyle. Kontrol etmezseniz neler ödüyorsunuz da ruhunuz duymuyor.

Telefon şirketleri hiçbir zaman aldığınız tarifeyi uygulamıyor. Hep aşıyor bu hesaplar.

Satın aldığınız telefonun fabrika ayarları uluslararası dolaşıma açık olarak geliyor. Almanya’ya oğlunu ziyarete giden Ayşe teyze nereden bilecek de o ayarlara girip telefonunu “roaming”e kapatacak. Tabii sonra dayıyorlar milyarlarca liralık hesabı.

Telefonlar “dolaşıma kapalı” olarak ayarlansın, isteyen uğraşıp açsın derseniz yandınız. Ne dinozorluğunuz kalır, ne eski kafalılığınız, ne “gomonisliğiniz.”

Başka bir örnek, hava yollarının mil kartları. Sözüm ona her uçuşunuzda mil kazanacaksınız değil mi? Açın bakın bakalım, uçuşlarınızın kaçı işleniyor. Eğer fark edip de itiraz etmezseniz gitti gider.

TV yayınları da öyle. Açmak çok kolay, kapatmak ise deveye hendek atlatmaktan zor. Yazlıkta birkaç ay kullanıp sonbaharda kapatmak istediğiniz abonelik, size haber verilmeden açık bırakılıyor.

Sinemalarda bile aynı durum var. Yarım saati geçen reklamlardan bunaldığınız anda, eğer perdede “Şimdi film başlıyor!” ibaresini görürseniz sakın inanmayın. Daha birkaç kez aynı gongu işitecek, aynı yazıyı göreceksiniz. “Şimdi film başlıyor!” ibaresini gördükten sonra bilin ki en az on dakikanız daha var.

Tanımadığınız, bilmediğiniz lokantalarda da durum bu. Hesap nedense hep “yanlış” geliyor ama bu “yanlışlık” kazara bir tek kez bile müşteriden yana değil.

Durmadan değiştirilen köprü, otoyol geçiş kartları, kimlikler, pasaportlar, ehliyetler de aynı amaca yönelik. Mesele vatandaşın cebinde kalan üç beş kuruşu da tırtıklamak.

Ama milletimiz herhalde durumdan memnun ki sesini çıkaran, itiraz eden yok. İsveç’te süte tamı tamına on kuruş zam yapıldı diye gösteriler düzenlenirken, bizim millet dünyanın en pahalı benzinini kullanmaktan hoşnut.

Günün her saatinde trafik tıklım tıklım.

Ben hükümetin yerinde olsam benzinin litresini on lira yaparım. Emin olun ne trafik azalır ne de kimse zamma itiraz eder.

Hem böylece memlekette iş hacmi artar. Eli palalı mağdur esnaf da durgunluktan kurtulur. Bunalıma giren zavallı adamcağız sokağa çıkıp birkaç genç katletmek yerine, işine gücüne bakar.

***


Ah Sülün Osman ah!

Kadrini kıymetini bilememişiz. Bir torunun falan yok mu şöyle “Pazarlama gurusu” ilan edilecek.

DİĞER YENİ YAZILAR