Artık bu dünyaya aklım ermiyor benim

Haberin Devamı

Uçakta Norveçli bir delikanlı düştü yanıma, biraz lafladık. Oslo’da ekonomi okuyormuş, Asya’ya tatile gidiyormuş.

Evvel eski; yabancıları kendi ülkelerinin kültürü hakkında konuşturma merakım vardır. Bu merakla sorular sordum delikanlıya: “Norveç’te Knut Hamsun okunuyor mu? Okullarda onu edebiyatıyla mı tanıtıyorlar yoksa Nazilere yakın duran siyasi yönüyle mi?”

“Bilmiyorum ki!” dedi. “Galiba romanlarından bahsetmişlerdi?”

“Peki Ibsen’in oyunları sürekli oynanıyor mu?”

Dudağını büktü; “Sanırım oynanıyor” dedi. Anladım ki haberi yok, üniversite öğrencisi ama kültür umurunda değil.

Sonra Grieg dedim, Peer Gynt dedim, Edvard Munch dedim; baktım ki bizim delikanlının Norveç kültürüyle pek alakası yok.

“Siz ne okursunuz?” diye sordum.

“Biyografi okurum” dedi. Biraz umutlandım, “Mesela kimlerin biyografileri?” dedim.

Steve Jobs’u yeni bitirmiş, şimdi Richard Branson’ın hayatını okuyormuş. Hani şu Virgin Havayolları’nın kurucusu İngiliz.

“Yani” dedim. “Zenginlerin hayatını okuyup nasıl servet yaptıklarını öğrenmek istiyorsunuz.”

“Aynen öyle!” dedi.

“Peki” dedim, “Grieg dinlemediğinizi öğrendik ama ne tür müzik dinlersiniz?”

Gözleri parlayarak “DJ müziği” dedi. “On yıl öncesine kadar herkes rock meraklısıydı; şimdi DJ, beach party, chill out falan. Başka bir şey dinlenmiyor.”

***


İşte böyle bir dünyada yaşıyoruz arkadaşlar. Kimsenin kültür mültür taktığı yok. Gençler, bir an önce köşeyi dönüp, plajlarda göbek atmaktan başka bir şey düşünmüyor. Yalnız bize özgü değil bu durum, bütün dünya bu hâle geldi.

Kapitalizm canavarı sonunda böyle milyonlarca köle yetiştirmeyi başardı. Hepsi “business” okuyor, zengin olma hayalleri kuruyor ama aslında tüketici birer köle olduklarının farkında değiller. Peygamberleri de Steve Jobs. Yani cep telefonunu beyaz plastiğe koyma becerisiyle tarihe geçen dâhi. (Burada birçok okurdan itiraz yükseldiğini duyuyorum şimdi. Tamam ölmüş gitmiş adam, toprağı bol olsun ama sanıldığı gibi bir mucit değil Jobs, pazarlamacı. Bunu da küçümsemiyorum elbette ama durumu bilelim.)

***


Tayland’ta bir Türk’le karşılaşıyorum, sekiz yıl Suudi Arabistan’da çalışmış. “Her gün hoparlörlü arabalar dolaşır ve cuma günü halkı, bilmem hangi caminin avlusundaki kafa kesme törenine çağırırlardı” diyor.

Suudi Arabistan’da her cuma kafa kesme eğlencesi düzenleniyor, oraya bir itiraz yok. Herhalde demokrasi var da biz bimiyoruz. Ama Beşar Esat diktatör. Gazetelerimiz müjdeliyor: İsyancıların elindeki silah miktarı çok artmış, Şam’a girmeleri an meselesiymiş. Kim vermiş o silahları acaba?

Ben Esat’ın devrileceğini ne zaman anladım biliyor musunuz? Orhan Pamuk açıklama yaptığı zaman. Çünkü o bu dünyayı çok iyi okuyor, çok iyi biliyor, çok iyi anlıyor. Zamanlaması da müthiş. Zaten bu açıklamanın ardından NATO dâhil herkes konuşmaya başladı.

Ben anlayamıyorum, cahil kaldım; kusura bakmayın ama artık bu dünyaya aklım ermiyor.

Irak’ta kitle imha silahları var diye milletin gözünün içine baka baka yalan söylediler, sonra oraya gidip bir milyon kişi öldürdüler. George Bush ve çetesine kimse hesap sormuyor. Hele Tony Blair, kahraman gibi ortalıkta dolaşıyor.

Şimdi de Beşar Esat kimyasal silah kullanacak diyorlar. Milyonlarca aptal da bu yalana inanıyor.

Çünkü dünya gençliğini eskiden olduğu gibi copla değil ama Jobs’la hizaya getirdiler, uyuşturdular, aptallaştırdılar. Kafası samana dönmüş bu insanlardan ne bekleyebilirsiniz ki.

Ama bana sorarsanız ben anlayanlardan olmayı değil, anlamayanlardan olmayı tercih ederim hâlâ.

DİĞER YENİ YAZILAR