Gel de hayran olma

Bu ülkede en çok başvurulan isim Mustafa Kemal Atatürk. Bu büyük adamı kimi siyasi emellerine alet etmeye çalışıyor, kimi ticari amaçlarına

Haberin Devamı

Bu ülkede en çok başvurulan isim Mustafa Kemal Atatürk. Bu büyük adamı kimi siyasi emellerine alet etmeye çalışıyor, kimi ticari amaçlarına.

Kimileri onun adının arkasına saklanarak takıyye yapıyor, kimileri dahi kurtarıcının resmini hiç de layık olmadığı kanlı manzaralarda teşhir ediyor.

Bu arada hiçbir beklentisi olmayan ve Atatürk'ü gönülden seven insanlar da üzüntüden kahroluyor.

Şimdi aktaracağım anıyı, profesyoneller için değil, bu samimi insanlar için yazıyorum. Hasan Rıza Soyak'ın "Atatürk'ten Hatıralar" adlı nefis kitabında, vicdan sahibi okurun yüreğini kabartacak pek çok tanıklık var.

Beni en çok etkileyen anılardan birisi şu.

Gazi, konuğu olan ve pek sevdiği İran Şahı Pehlevi'yi Çanakkale'ye götürmüş. Üstü açık bir arabada Gazi solda, Şehinşah ise sağda oturuyor. Hem bölgeyi geziyor hem de manevralarla birlikte Alay Garnizonu binasının temel atma törenini izliyorlar.

Böyle temel atmalarda adet olduğu üzere yere bir koyun yatırılmış ve kasap bıçağı çalmak üzere.

Gazi birden "Durunuz!" diye haykırıyor.

Kurban kesimi durduruluyor. Gazi başını sağa çeviriyor ve "Şimdi yapacağınızı yapın!" emrini veriyor.

Şehinşah duyduğu derin hayreti gizlemeyi başaramadan "Fakat Hazret-i Gazi?" diyor.

Atatürk konuğunun ne demek istediğini anlıyor ve "Evet" diyor "Ben kana bakamam. Bir tavuğun dahi boğazlandığını görmeye tahammülüm yoktur."

Şehinşah, hayreti daha da artmış durumda soruyor:

"Ya bu kadar çok bulunduğunuz büyük ve kanlı muharebe meydanları?"

Atatürk: "Ha!" diyor "O başka meseledir; öyle yerlerde cesetlerin üzerinden atlayarak yürümek zorunda kalırsın."

Ve gözleri dalıp giderek tekrarlıyor.

"O bambaşka bir iştir."

***

Bu anıyı Atatürk'ün "Savaş zorunlu ve yaşamsal olmalıdır, milletin hayatı tehlike ile karşılaşmayınca savaş cinayettir" sözleriyle bütünleştirdiğinizde ortaya eşsiz bir insan tablosu çıkıyor.

Dikkatli, hassas, merhametli, vicdan sahibi, duygulan sanat ve edebiyatla incelmiş, doğayı seven, bir ağacın kesilmesine katlanamayan, hayvanların yere yatırılıp boğazlanmasına bakamayan ama vatanını korumak için ordular idare eden, her saniye canını tehlikeye atmaktan çekinmeyen bir büyük insan.

Ne Büyük İskender onun insani çapına erişmişti, ne Napolyon!

Barbarlığın giderek arttığı bu ülkede, özellikle kanlı kurultaydan sonra O'nun izinden gidip gitmediğimizi ciddi olarak sorgulamak zamanı gelmedi mi sizce?

DİĞER YENİ YAZILAR