Cumhuriyet Bayramı eğlence mi?

Haberin Devamı

Bu yıl Cumhuriyet Bayramı törenlerinin Van depremi dolayısıyla iptal edilmesi, mantıklı sebeplerle izah edilemez. Çünkü Cumhuriyet Bayramı eğlence değildir; bir anma, bir kutlamadır.

Bu sadece benim fikrim değil. Dün akşam Ankara’da bir Cumhuriyet Konseri planlanmıştı. Konseri iptal edip etmeme konusunda kararsız kalmamız üzerine, düzenleyen arkadaşlar bir anket çalışmasına giriştiler.

Aldıkları sonuç epeyce anlamlıydı. “Bu konser bir eğlence değil ki iptal edilsin. Tam tersine, yapılmalı” diyordu halk.

Bunun üzerine konseri yaptık. Hem Van depremzedelerini, şehitleri andık hem de binlerce kişiyle birlikte Cumhuriyet’e sahip çıktık.

Ben ve arkadaşlarım bu açıdan gönül huzurı içindeyiz.

Türkiye çapındaki törenlerde de aynı tutum izlenebilir ve bu 29 Ekim, kardeşliğin, dayanışmanın, Cumhuriyet idealini yaşatma iradesinin vurgulandığı büyük bir kararlılık gösterisine dönüşebilirdi.

Hükümet bu kararı almakla büyük bir hata yaptı.

Cumhuriyet doğal bir sonuçtu

Son yıllarda dışarıda ve içeride yürütülen tartışmalara kulak kabarttığımda, büyük bir hata yapıldığını görüyorum.

Hem dostları, hem de düşmanları Cumhuriyet olgusunu sadece Mustafa Kemal’in iradesine bağlıyorlar.

Elbette ki Mustafa Kemal’in iradesi, kararlılığı, kurmay zekâsı ve fedakârlığı, Cumhuriyet’in ilanında çok büyük bir rol oynadı. Ona sonsuz bir minnet duyuyoruz.

Ne var ki bir imparatorluğun yıkılışı ve yeni bir devletin kuruluşu böyle açıklanamaz.

Bu konuda Batılı gazetecilerin kafasında bir klişe var. Bu yüzden benimle söyleşi yapmaya gelenlerin niyetini anladıktan sonra onlara diyorum ki: “Tamam, fikrinizi anladım. Büyük bir Müslüman ülkesi varmış. Birgün Balkanlar’dan sarı saçlı bir adam atına atayıp gelmiş ve milletin, dilini, dinini, âdetlerini değiştirmiş. Bu yüzden de devrimleri halka inmemiş, halk şimdi kendi kültürünü geri istiyormuş. Madem tarihimizi bizden daha iyi bildiğinizi sanıyorsunuz o zaman konuşacak bir şey yok.”

Genellikle şaşırıyor, bozuluyor ve neden konuşmak istemediğimi soruyorlar.

“Bu kadar çocukça bir teoriye inanan kişinin benim sözlerimi anlayacağından kuşkuluyum” diyorum.

Kimi kızıp gidiyor, kimi hak vererek hizaya geliyor ve dinliyor.

O zaman bu zatlara, Osmanlı İmparatorluğu’nun 250 yıllık Batılılaşma çabalarını, bu uğurda aralarında padişahların da bulunduğu çok kurban verdiğimizi, Osmanlı aydınlarının latin alfabesine geçme ve Cumhuriyet gibi birçok devrimi zaten özlemekte olduğunu, Namık Kemal gibi hürriyet şairlerinin gençlik üzerindeki muazzam etkilerini, Mustafa Kemal’in de bu iklimde yetişmiş bir subay olarak, dehası ve müthiş karizmasıyla bu dönüşüme liderlik ettiğini anlatıyorum.

O dönemdeki Avrupa basınının Mustafa Kemal’i ve devrimini göklere çıkaran yazılarını gösteriyorum.

Ve diyorum ki: “Lütfen bu ülkeyi daha iyi anlamaya çalışın. Göreceksiniz ki; tanıdığınız birkaç sığ görüşlü gazetecinin size anlattığı peri masallarından daha karmaşık ve zordur. Osmanlı İmparatorluğu doğal ömrünü bitirmişti. Bütün imparatorlukların çöktüğü bir dünyada, tek başına yaşaması mümkün değildi. Ama Osmanlı halkı, aydınlarının öncülüğünde büyük bir devrim gerçekleştirerek Cumhuriyet’i kurdu. Kurtuluş Savaşı ile Cumhuriyet bütünleşti. Halk neredeydi diyecek olursanız cephedeydi ve kurtarıcı olarak gördüğü Mustafa Kemal’i bağrına basıyordu. Her ülke, aydınlarının öncülüğüyle kurulur. Bunda eleştirilecek bir şey yok. Amerikan anayasasını Teksaslı çitçiler mi yazdı yoksa Jefferson, Washington gibi kurucu babalar mı? Bizim anayasamız ve Cumhuriyet ilkelerimiz de TBMM tarafından belirlenmiştir. Bu yüzden meşrudur ve halkın iradesini yansıtır.’’

Yabancılara bu basit gerçekleri anlatmak kolay da Türkiye’de Cumhuriyet’in yetiştirdiği insanlara anlatmak zoruma gidiyor.

Cumhuriyet Bayramınız kutlu olsun.

NOT: Her pazar yayınlamakta olduğum Edebiyat Notları’nı, Cumhuriyet Bayramı nedeniyle salı gününe erteledim.

DİĞER YENİ YAZILAR