Starlar ve gazeteciler

Haberin Devamı

UNICEF balosundan sonra sevgili arkadaşım Türkan Şoray’la sohbet ediyoruz. O akşam Ajda’nın da Ankara’da konseri olduğunu söylüyorlar. “Acaba arayıp davet etsek mi? Geç mi oldu yoksa?“ diyoruz. Sonra söz Filiz Akın’a geliyor. Onu da büyük bir sevgiyle, sempatiyle anıyoruz.

Kaç yıllık konuşmalarımızda Türkan Şoray’ın meslektaşı olan diğer starlara karşı hep sevgi ve dostluk duygularıyla dolu olduğunu gördüm.

Aynı durum Filiz Akın için de söz konusu. O muhteşem yürekli insan da rakibi konumundaki diğer starlardan sevgiyle, şefkatle söz eder.

Hülya Koçyiğit de öyle.

Sezen, Ajda, Nükhet, Nilüfer de böyledir.

***


Aslında garip bir durum bu.

Dünyada genellikle müzik, sinema, sahne starları birbirlerini ölesiye kıskanır; küser, dedikodu yaparlar.

Buna karşılık medya mensupları bir dayanışma içindedir.

Türkiye’de ise durum tam tersi.

Her birinin milyonlarca hayranı olan starlar birbirini kıskanmaz, dedikodu yapmaz ve rakibine sevgi duyarken, BAZI gazeteciler birbirini yiyor.

Ellerinde kalem yerine balta, satır olsa ortalık kan gölüne döner.

Saçmasapan bir durum bu.

Gazeteci dediğin, emeğiyle geçinen, toplumun önünde olmayan; tam tersine, toplumun önünde olanları izleyen kişidir.

Daha doğrusu dünyadaki örneklerine bakarak, öyle olmalıdır. Eskiden bizde de durum buydu.

Ama Türkiye’de işler pek acayipleşti.

Gazetecilerle starlar yer değiştirdi. Daha doğrusu geçen gün Sanem Altan’ın çok yerinde tespit ettiği gibi, bazı gazeteciler star olma ihtirasına kapıldı.

Oysa böyle bir şey mümkün değildir. Türkan Şoray’ın filmi yüz yıl sonra da gösterilir ama emekli olan gazeteci köşesine çekilir.

Mesleğin yapısı bu.

Bu sözlerimle gazetecilik mesleğini küçümsediğim sanılmasın.

Tam tersine, gazeteciler çok önemli bir işlev görüyor. Toplumun gözü, kulağı, yüreği, hatta zaman zaman beyni oluyor.

Ama bu ‘starlaşma’ arzusu nedir?

Ve niye gerçek starlar rakiplerini bile sevgiyle bağrına basarken, gazeteciler birbiriyle dövüşüp duruyor?

Anlamak mümkün değil.

DİĞER YENİ YAZILAR