Oh be!

Haberin Devamı

Lenin’in ünlü bir sözü vardır.

“Politika, Nevski Caddesi’nin kaldırımları değildir. Çamura gömülmeden yürüyemezsin bu yolda.”

Çamura bulaşmamak için siyasetten kaçmaya çalışıyorum ama buna rağmen son haftalarda bu sözü doğrulamak için çırpınan çok adam oldu. “Çamur at izi kalsın” mantığıyla ne herzeler yumurtladılar bilseniz.

Koca koca gazeteler, televizyonlar da sırf düşmanlık olsun diye bunlara yer açtılar.

Okudukça küçük dilimi yutacağım yalanları ardı ardına sıraladılar.

Efendim benim yalım varmış da, Tansu Çiller’le yalı meselesi yüzünden arayı iyi tutmuşum da, bütün eserlerimi reklamcılara satmışım da falan filan gibi saçma sapan iftiralara geniş yerler ayırdılar. Oysa Tansu Çiller’in beni mahvetmek için ne gizli planlar yaptığını daha geçenlerde Sebahattin Önkibar ifşa etti.

Türk basınında onu eleştiren ilk yazar benim. Hayatım boyunca yalım falan da olmadı. Kiralık bir apartman katında oturuyorum.

Neyse.

Bütün bu iftiraları hak edecek ne yapmışım dersiniz?

72 milyon insana yayılsın diye bir parçamın ezgisini bir internet şirketine vermişim.

Aman ne suç, ne suç!

Ülkede kan gövdeyi götürürken, eğlence adı altında her türlü hayasızlık ekranları kaplarken ben bu idamlık suçu işlemişim.

Bana bu konuda küfürler döşenen ve niye melodisini reklama verdi diye hakaretler yağdıran bir internet sitesinde tam bu yazıların üstünde ne vardı biliyor musunuz: “Erkekler için geciktirici krem” ilanı.

Bravo!

***


Hayat bana bunlara aldırmamayı öğretti.

Bir tek “Güneş Topla Benim İçin” yeter bunları boğmaya.

Ama ne de olsa insan bunalıyor, yaratıcılığa ayırması gereken zamanın küçük bir bölümünü bile bu saçmalıkla uğraşmaya ayırmak yazık oluyor.

Ama sonra birden güneş doğuyor. İçiniz aydınlanıyor.

Önceki gün böyle saatler yaşadım ve deyim yerindeyse içim yıkandı.

Erol Evgin dostumun davetiyle Bir Şarkısın Sen programına konuk olarak katıldım. Bayramın birinci günü ATV’de yayınlanacak.

Orada dünya güzeli çocuklarla birlikte şarkılar söyledik, düetler yaptık.

Hepsini öptüm, sevdim, yüreğim kabardı.

Ahmet Arif’in deyimiyle her biri “Kaç bin yıllık hasretimin goncası.”

***


Oradan çıktıktan sonra Yaşar Kemal ve eşi Ayşe’yle, Nebil Özgentürk’le buluştuk.

Hep birlikte Baki Suha Ediboğlu’nu anma toplantısına gittik.

Büyük şairin 37. ölüm yıldönümünde Alfa Yayınları onun şiirlerini “Beni de Alın Koynunuza Hatıralar” adıyla yayınladı.

Selahattin Pınar üstadın bestelediği bu şarkıyı duymadan büyüyenimiz var mıdır acaba?

O gece Fatih Ediboğlu sevgili babasını anarken yanında muhterem annesi vardı ve o da bizi bir şarkıyla mestetti .

Sonra Mustafa Sağyaşar üstadımız bize müthiş bir müzik ziyafeti sundu.

Bu ziyafet Hakan ve Meral dostlarımızın müziğiyle devam etti.

Kadir kıymet bilme geleneğinin şampiyonu, “Türkiye’nin hafızası” Nebil Özgentürk’ün çabalarıyla hazırlanan bu gecede Sunay Akın dostum o güzel hikâyeleriyle sunuşlar yaptı.

Yaşar Kemal konuştu, Kenan Işık, Deniz Demir şiirler okudu, Halil Ergün türküler söyledi.

Hepsi birden “Yaşamak güzel şey be kardeşim” dedirttiler bana o gece.

Sağolsunlar, varolsunlar.

Oh be!

Sahiden oh be!

DİĞER YENİ YAZILAR