İmrendiğim insanlar

Haberin Devamı

Bir süre önce İngiliz Dışişleri Bakanı David Miliband İstanbul’a gelmişti. Bu genç politikacıyla bir akşam yemeğinde sohbet etmiştik.

Bu sohbeti İngiliz yazar arkadaşım Louis De Bernieres’e yazdım. “Genç bakan ilginç bir insan” dedim.

Louis’den cevap geldi: “Politikayla ilgilenmediğim için kimin bakan olduğunu bilmiyorum.”

Böyle başlayan mesaj, ortak ilgi alanlarımıza ait cümlelerle sürüp gidiyordu.

Edebiyat, müzik, doğa, çocuklar vs.

***


Böyle insanlara her zaman imrendim, onlar gibi olmak istedim ama ya bende bir yanlışlık vardı ya da ülkede.

Böyle yaşamayı beceremedim. Oysa Türk politikasının hiç de bana göre bir iş olmadığını, sağlığımı bozduğunu, siyasi haberleri okumanın bile sinirlerimi mahvettiğini biliyorum.

Ama burası Türkiye.

İsteseniz de istemeseniz de siyaset bir girdap gibi içine çekiyor insanı.

Gabriel Garcia Marquez, siyasetle ilgilenmek istemediğini ama “bizim gibi ülkelerde” sanatçıların böyle bir lüksü olmadığını, birisinin bir gün kapınızı çalıp bir şey istediğini yazmıştı.

***


Hayatına imrendiğim Louis de Bernieres, İngiltere’de kocaman bir çiftlik evinde üç yaşındaki Robin’i ve yeni doğan kızını yetiştirmekle meşgul.

Oğluna ağaçları, bulutları, rüzgarları öğretiyor; çocuk şiirleri ezberletiyor.

Öyle ki şimdiden küçük bir dahi gibi oldu çocuk.

Bunu ona yazdığım zaman Louis diyor ki: “Dahiler acı çeker. Bırak Robin dahi olmasın. Onun normal insanlar gibi mutlu bir hayat sürmesini tercih ederim.”

Louis roman yazmak dışında, tutkulu bir müzisyen hayatı sürdürüyor. Küçük gruplarıyla turne yapıp, içinde benim ezgilerin de bulunduğu konserler veriyorlar.

Son mesajında Türk yapımı harika bir buzuki bulduğunu anlatıyor uzun uzun. Çok güzel ve güçlü bir sesi varmış, Ankaralı bir sazcı yapmış, bu aletle ilk çaldığı parça Sevdalı Başım olmuş.

***


Yüzbaşı Corelli’nin Mandolini ve Kanatsız Kuşlar romanlarıyla büyük bir okur kitlesi edinen yazar, son romanını da göndermiş.

“Bu küçük romanı yazmak 28 yılımı aldı” notunu ekleyerek.

Roman Partizan’ın Kızı adını taşıyor. Londra’da bir İngiliz erkekle, bir Sırp göçmen kızın ilişkisini anlatıyor.

Henüz iki bölüm okuyabildim ama çok güzel başladı. İlk bölümler, bu romanın da diğerleri gibi bir zeka ve mizah karışımı olduğunu müjdeliyor, zevkli bir okuma vaat ediyor okura.

***


Louis’den gelen her

e-mail, içimi böyle bir hayata karşı özlemle dolduruyor.

Ne günah işledik de Türkiye’de siyasetle ilgilenmeye mahkum olduk bilmem ki!

DİĞER YENİ YAZILAR