Kral locasında bir yazar

Haberin Devamı

Salonda otururken başımı çevirip geriye doğru bir bakıyorum: Tavana kadar yükselen, kırmızı kumaş kaplı localar, hafif ışığın etkisiyle deli bir nar ağacını hatırlatıyor. Hepsi de tıklım tıklım dolu.

En ortada büyük kraliyet locası var. Yaşar Kemal, eşi Ayşe’yle orada oturuyor şu anda.

Sahnede oynayan eserini seyrediyor.

1954 yılında yazdığı Teneke’yi, Milano’da La Scala’nın sahnesinde opera olarak izliyor.

Yanında İtalya’nın birkaç kuşağına damgasını vurmuş büyük yönetmen Ermanno Olmi var.

Başka bir büyük usta olan Arnaldo Pomodoro; doğru bir fikirle sahnede bir Anadolu köyü yaratmaya çalışmamış, daha soyut, daha sanatkârane bir iş başarmış.

Dekor ve kostümler nefes kesiyor. Işıklar, bir serap gibi... Çeltik tarlalarına gelen suyu gördüğünüzü sanıyorsunuz.

Besteci Vacchi, alışık olmayanlar için yaklaşması zor modern ve mesafeli bir müzik tarzını yeğlemiş, böylece eserin dramatik bütünlüğüne katkıda bulunmuş.

Olmi ve Vacchi’nin son yıllarda birlikte yaptıkları filmlerdeki ağır dramatik hava, bu esere de sinmiş.

Yaşar Kemal, Türkiye’nin 50’li yıllarını ve idealist kaymakam Fikret Irmaklı’yı anlatırken, hiç bu eserin La Scala’da opera olarak sahneye konulacağını düşünebilir miydi?

***

Milano denilince akla bir moda başkenti oluşu geliyor, bir de ünlü La Scala operası.

Moskova’da Bolşoy, Amsterdam’da Concertgebouw, Frankfurt’ta Alte Oper, Venedik’te Fenice, Paris’teki, Viyana’daki opera binaları gibi ünlü, görkemli bir yapı.

Bizde böyle bir ihtiyaç doğmamış bugüne kadar.

Ankara’da Cumhuriyetin ilk yıllarında alelacele yapılan alçakgönüllü opera binası dışında bir şey yok.

Dolayısıyla geleneği de oluşmuyor.

***

Keşke Türkiye’den turlar düzenlense de insanlar Milano’ya sadece moda için değil, La Scala’da Teneke seyretmek amacıyla gelseler.

“1950’lerin Çukuruva köylüleri, çeltik ağaları nire, Milano nire?” diye sorarsanız, cevabı La Scala’da.

Hakiki sanatın gücü öyle bir şey ki “ufukları aşar gider!”

DİĞER YENİ YAZILAR