Çağdaş köleler!

Futbol bir yanıyla da özgürlüğün oyunudur. Tıpkı diğer meslek grupları gibi, bu oyunda da öncelikle bir eğitim süreci vardır. Bazen sokakta, bazen organize bir altyapıda. Temel teknik bu süreçte öğrenilir. Ardından fizik kaliteyi geliştirme, takım oyununa ve taktik uygulamalara adaptasyon evreleri gelir...

Haberin Devamı

Futbol bir yanıyla da özgürlüğün oyunudur. Tıpkı diğer meslek grupları gibi, bu oyunda da öncelikle bir eğitim süreci vardır. Bazen sokakta, bazen organize bir altyapıda. Temel teknik bu süreçte öğrenilir. Ardından fizik kaliteyi geliştirme, takım oyununa ve taktik uygulamalara adaptasyon evreleri gelir. Ne kadar çok tekrar yapılırsa oyuncu da o ölçüde gelişir. Disiplin, yardımlaşma, paylaşım futbolun vazgeçilmez gereklerindendir. Ancak sınırları çizilmiş ve stres dolu bir yaşam, ciddi bir özveriyi beraberinde getirse, katı bir disiplini gerektirse de futbol, her şeyden önce özgürlüğün oyunudur. Başındaki antrenör ne görev verirse versin, futbolcu sahada özgün ve özgür davranmak zorundadır. Özgürlüğü elinden alınmış insan, asla çözümü getiren üretkenliğin adresi değildir. Özgür insan işine sevgisini, yaratıcılığını katar. Zaten futbolun ruhunda da kurallara ve görevin sorumluluklarına bağlı ama özgürlüğün tadını da çıkararak oynamak yatar.

Görme, duyma, konuşma!
Peki saha içerisinde özgür olan futbolcu, sahanın dışına adımını attığında ne kadar özgürdür? Sözkonusu futbolcu bu ülkedeyse, özgürce yaşayamaz, özgürce konuşamaz.

Çünkü bu ülkede oyuncunun yaşamı hep kontrol altındadır. Maç kaybeder, eşiyle, çocuğuyla yemeğe çıkamaz. İşler kötü gittiğinde ortalıkta dolaşamaz. Kendi dünyasında kalamaz.

Fakat daha kötüsü, bu ülkede futbolcunun hem sağır hem dilsiz olması istenir. Hatta mümkünse düşünmemesi, düşündüyse asla düşüncesini söylememesi salık verilir.

Son örnekte gördünüz; Çağdaş biraz konuşmaya yeltendi, anında lafı ağzına tıktıler. "Beşiktaş'a zarar verdin" dediler. "Profesyonel olduğunu, gerekirse kulaklarını tıkaman gerektiğini unuttun" dediler. "Cezanı çekeceksin, kadro dışı bile kalabilirsin. Kimse Beşiktaş'tan büyük değildir" dediler.

Çağdaş ne yaptı? Beşiktaş'tan büyük olduğunu mu iddia etti, yoksa Beşiktaş'a hakaret mi etti? Yaptığı penaltı sonrası kendisine küfür eden, kendisini lanetleyen taraftara insani bir tepki verdi. Önemli bir gerçeğin altını çizdi, taraftarı bu kafayla gittiği sürece, Beşiktaş'ın 10 yıl daha şampiyon olamayacağını söyledi. Yalan mı? Bu taraftar Youla'ya, Adem'e, Murat'a da aynısını yapmadı mı? Beşiktaş sahasında niye bu kadar gergin, bu kadar başarısız, bu kadar puan kaybediyor? Cevap Çağdaş'la aynı gün açıklama yapan Tigana'dan: "Sahamızdaki baskı yüzünden performansımız yüzde 20, yüzde 40 düşüyor!"

Şimdi... Adeta keskin sirkeye dönen, tahammül sınırlarını aşan bir bozgunculuk örneği sergileyen o taraftara kimse laf edemiyor! Çağdaş tepki gösterince suçlu ilan ediliyor ve kendisini Beşiktaş'ın üzerinde görmüş oluyor!

Oyuncunun fikri olmamalı!
İletişim çağını yaşıyoruz. Çağın en önemli gereklerinden biri, adı üzerinde iletişim. Ama bizde milyonlarca insanın duygu dünyasını etkileyen, saç şekli, giyim tarzı taklit edilen futbolcunun kendisini anlatması, mesaj vermesi, kamuoyuyla iletişim kurması yasak! İşler iyi giderken, suya sabuna dokunmadan birkaç hamasi lafla konuşmak serbest! Ama fincancı katarlarını ürkütecek açıklamalar, zinhar yasak!

Niye yasak? Oyuncunun fikri olmamalı. Oyuncu sadece işine odaklanmalı. Eşine küfrettiler, duymamalı. Arabasını parçaladılar, bakmamalı. Evini kurşunladılar, susmalı. Kulüpte taraftardan yumruk yedi, gıkını çıkarmamalı. Parasını alamadı, çek, senet, söz, hiçbiri yerine getirilmedi, sabırlı davranmalı. Antrenör yanlış oynatıyor, takım göz göre göre gidiyor, karışmamalı. Eşiyle sokağa çıkamıyor, evde oturmalı.

Ne yani, köle mi bunlar? Evet ve maalesef öyle. Zaten dikkat edin, oyuncunun artık klasikleşen söylemi de şöyle: "İyi hazırlandık. Buraya puan ya da puanlar almaya geldik!"

Başkasını söylemiyor veya söyletmiyorlar. Siz hiç memleket meseleleri üzerinde ahkâm kesen, AB sürecinden, ekonominin nereye gittiğinden, "Şu Çılgın Türkler'in neden çok sattığından ya da futbol ekonomisinin niye son yıllarda önem kazandığından söz eden oyuncu gördünüz mü? Gördüyseniz, kaç tane? Oysa oyuncu önce sosyal insan olmak zorunda. Popülerliğinin getirdiği avantajı hem mesaj vererek hem de en azından PR'ını yapmak için kullanmak zorunda. Ama yasak!

Oyuncuyu düşündürmeyen, konuşturmayan, üstelik kendisine yapılan ağır hakaretler karşısında bile suskun kalmaya iten bu baskıcı sistem, aslında farkındaysanız düpedüz bir kölelik düzenini çağrıştırıyor. Cebinde paran olsun, şanın şöhretin olsun ama söylenecek lafın olmasın! Çağdaş kölelik sisteminin ta kendisi bu! Düzen o kadar tutucu ki, çağdaş insan olmak için "Çağdaş" başkaldırıda bulunanları da anında sindirip, susturuyor.

Sözüm ona özgürlüğün oyunu futbol, özgür düşünceyi yasaklayan ve özgür düşünceye sahip olamayan icracılarıyla da bu ülkede, işte bu kadar ilerleyebiliyor!

DİĞER YENİ YAZILAR