Gazete Vatan Logo

Yurtbank davasının gerekçeli kararı açıklandı: "İzlenen her metod ayrı suç işleme iradesinin ürünü"

Yurtbank'ı zarara uğrattığı gerekçesiyle bankanın eski sahibi Ali Avni Balkaner'in nitelikli dolandırıcılık ve zimmet suçlarından 16 yıl 5 ay hapis cezasına çarptırıldığı davanın gerekçeli kararı açıklandı.

Yurtbank'ın içinin boşaltılması iddiasıyla açılan davada Ali Balkaner, daha önce "Zimmet ve dolandırıcılık' suçlarından 34 yıl 7 ay ağır hapis ve 69 milyon 307 bin 925 YTL ağır para cezasına çarptırıldı. Ancak, karar yeni TCK uyarınca incelenme istemi ve "son sözünün alınmaması' gerekçesiyle Yargıtay tarafından bozuldu. Yargıtay'ın bozma kararının ardından yeniden görülen Yurtbank davasında, bankanın eski sahibi Ali Avni Balkaner dolandırıcılık ve zimmet suçlarından 16 yıl 5 ay 27 gün hapis cezasına çarptırdı.

Açılanan 165 sayfadan oluşan gerekçeli kararda Ali Avni Balkaner ve arkadaşlarının, haklarında mahkumiyet hükmü verilen suça ilişkin eylemleri bilerek ve isteyerek bilinçli olarak suç işleme kastıyla işledikleri belirtildi. Kararda, Balkaner'in baştan beri iyi niyetli hareket etmeyerek banka kaynaklarını kendisine veya grup firmalarına aktarmanın peşinde olduğu, birçok yöntem ve eylemleriyle bu amacına ulaştığı belirtildi.

Ali Avni Balkaner'in suç oluşturan eylemlerini binlerce kez işlediği ve bu eylemlerin ticari ilişkiler adı altında Yurtbank kaynaklarının "iç edilmesi hareketi' olduğu belirtilen kararda, birden fazla metot uygulanarak dolandırıcılık suçunun gerçekleştirdiği vurgulandı. Kararda, şöyle denildi:

"Her bir metot aslında ayrı bir suç işleme iradesinin ürünüdür. Bu metotlar öncelikle banka kaynaklarına kendi grup firmalarına usulsüz olarak aktarma şeklinde başlamıştır. Bu amaçla grup firmalarına dönmeyecek şekilde kredi aktarılmıştır. Daha sonra eylemler şekil değiştirerek, ayrı bir metot ve suç işleme iradesi ile Çamlıca Konakları'nın satışı bahane edilerek banka vasıta kılınmak suretiyle dolandırıcılık suçu gerçekleştirilmiştir. Bu suç, birden fazla aynı kasıt altında tekrarlanmıştır. Bu metottan sonra sanık Ali Avni Balkaner, başka bir metot olan yurt dışında kurdurttuğu Off- Shore şirketi üzerinden müşteki vatandaşlara karşı bankayı vasıta kılmak suretiyle dolandırıcılık suçunu işlemiştir. Bu suçu aynı kasıt altında binlerce kez tekrarlamıştır. Bu da yetmiyormuş gibi yine ayrı bir metod uygulanmak suretiyle bu defa fiduaciary işlemlerle banka kaynakları banka vasıta kılınmak suretiyle iç etmiştir."

Gerekçeli kararda, Balkaner'in hakim hissedarı olduğu bankanın milyonlarca dolar zarara uğramasına neden olduğu ve bankaya devlet tarafından el konulmasına sebebiyet verdiği kaydedildi. Bu zararın devlet ve dolaylı olarak da toplumun üzerine yüklendiği, diğer yandan binlerce kişinin doğrudan maddi ve manevi zarara uğradığı anlatılan kararda, şöyle devam edildi:

"Bütün bunların hukuki ilişki kılıfı altında gerçekleştiği açıktır. Ancak, gelişen çağımız ve sanıkların kültür düzeyi yükseldikçe mala karşı işlenen suçlarda da hukuki ilişki kılıfının da yoğunlaştığı da bir gerçektir. Suç konu bu eylemler mahkememizce salt hukuki ilişki olarak kabul edilmemiştir. Günümüz dünyasında kültür düzeyi yüksek olan insanlar artık klasik manada iç etme/hırsızlık gibi mala karşı eylemleri basit şekilde gerçekleştirmedikleri görülmektedir. Bundan başka iç edilen meblağı, normal banka faaliyetleri sonucunda oluşan zarar olarak kabul etmek de mümkün değildir. Sanık Ali Avni Balkaner'in baştan beri dolandırıcılık kastı içerisinde zimmet kastı ile devam ettirmiş olduğu aşikârdır."

Kararda, Ali Avni Balkaner'in mahkemede yaptığı savunmasında itibarlı biri olduğunu, 1 milyar 600 milyon dolar mal varlığına sahip olduğunu belirttiği halde bankaya el konulduktan sonra yıllar geçmiş olmasına rağmen Off- Shorezedelerin paralarını ödememesinin sanığın dolandırıcılık kastı içerisinde hareket ettiğinin açık kanıtı olduğu kaydedildi.

Ali Avni Balkaner'in bankanın hakim hissedarı olup, kararlardaki ağırlığının, Yurtbank'taki rolünün herkesçe bilindiği, kendisinin muhalif olduğu tek kararın bile söz konusu olmadığı belirtilen gerekçeli kararda, "Tüm kararlar Balkaner'in bilgisi ve talimatı dahilinde alınmıştır. Kaldı ki sanık Ali Avni Balkaner'in kararlardaki etkin rolü dikkate alındığında kendisinin muhalif göstermek suretiyle istediği yöndeki kararı alabilecek pozisyondadır" denildi.

Mahkeme, suça konu olayda Yurbank Yönetim Kurulu Başkanı Balkaner ile Hazine Müsteşarlığı tarafından atanıp muhalefeti halinde geçerli bir karara dönüşemeyecek oya sahip Metin Aytaç'ın rollerinin ağırlığının diğer Yönetim Kurulu üyelerinin olaydaki rollerine göre fazla olduğu ifade edildi. Mahkeme kararında "Sanık Metin Aytaç iyi bir bankacı olup, Hazine tarafından Hazine'nin ve kamunun menfaatlerini korumak amacıyla görev yapmaktadır. Bu ve benzeri yapıları itibariyle bu sanıklara hükmedilen cezanın asgari haddinden ayrılarak teşdit uygulanmıştır" denildi.

Yurtbank'ın aralarında grup şirketlerinin de bulunduğu krebilitesi düşük firmalara teminatsız kredi kullandırılması sonucu ciddi ölçüde zarara maruz kalması nedeniyle iki kez Bankalar Kanunu'nun 64'üncü maddesi kapsamına alındığı 1997 yılında bankanın yönetim kurulu üyeliğine Metin Aytaç'ın atandığı, Bankanın Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'na devredildiği 21 Aralık 1999 tarihine gelindiğinde birikmiş zararının öz kaynaklarının 29 katına ulaştığı vurgulandı.

Kararda ayrıca Yurt Security Off Shore Şirketi'ne de değinilerek bu şirketin Süleyman Ekiz, Bayram Eser, Mustafa Nihat Yurdakök, Özcan Kaşlıoğlu, Ali Bülent Okandar, Ahmet Uğur Balkaner, Haluk Onaran, Yüksel Özden, Birgül Özmen ve Censel Nezire Erdoğan tarafından kurulduğu ve sermayesinin aslında Yurtbank A.Ş.'nin de sahibi olan Ali Avni Balkaner tarafından karşılandığı ifade edildi.

Şirketin özellikle grup şirketlerine kredi sağlamak amacıyla kurulduğu anlatılan kararda, şu ifadeler yer aldı:

"Balkaner, aynı zamanda KKTC vatandaşı olması sebebi ile kendisi şirketi kuramadığından ve KKTC yasalarına göre şirket kurmak için 10 hissedar bulması gerektiğinden bankasında ve şirketlerinde çalışan mutemet kişilere Yurt Security Off Shore Limited Şirketi'nini kurdurmuştur. Şirketin Kıbrıs'ta bazı formaliteleri yerine getirmek üzere bir bürosu bulunmakta ve burada Raif Erkıvanç isimli bir görevli çalışmaktadır. Bunun dışında hemen hemen bütün faaliyetler Türkiye'de gerçekleştirilmiştir. Dolayısıyla bu şirket üzerindeki hakimiyet tamamen Ali Avni Balkaner'e ait olup, şirket kurucuları da onun talimatlarına uygun olarak hareket etmişlerdir."

Gerekçeli kararda, şirket adına mevduat toplanması aşamasında, Yurtbank şubelerinin kullanıldığı, bu konuda toplantılar yapılarak şube müdürlerine talimatlar verildiği, zaman zaman okunduktan sonra imha edilmek üzere konuyla ilgili genelgeler gönderildiği, havale işlemleri sırasında off- shore şirketine para yatıranlar için hesap cüzdanı ve matbu talimatların düzenlendiği anlatıldı. Kararda, Yurtbank'ta mevduat hesabı açtırmak isteyenlere, bankanın faiz oranlarının yanı sıra Yurt Off Shore Limited Şirketi'nin faiz oranlarının da bildirilerek, daha fazla faiz verileceği belirtilerek mudilerin bu hesaba yönlendirildiği, bunun üzerine hesap açma başvurusu ve havale talimatının imzalattırıldığı, daha sonra off- shore şirketinin, bankanın merkez şubesinde açtırmış bulunduğu hesaba bu paraların aktarıldığı, belgelerin buraya gönderildiği ifade edildi.

Off-shore bankasının sadece Yurtbank merkez şubesindeki hesabından ibaret kaldığı, tüm şubeler tarafından toplanan mevduatın bu hesaba nakledildiği ve kredilerin de bu hesaptan kullandırıldığı, toplanan bu mevduatın, çeşitli yollarla (yazılı talimat, alacağın temliki vs.) grup şirketlerine kredi olarak aktarıldığı, bu aktarım sırasında, önce gerçek kişilere, daha sonra grup şirketlerin paranın nakledildiği, bazı şirketlerin sadece bu paranın, diğer bir kısım şirketlere nakledilmesi amacıyla kurulmuş olduğu kaydedildi.

Ali Avni Balkaner'in daha önce aldığı 34 yıllık hapis cezasını neredeyse yarı oranında indiren Yeni TCK 168'inci maddesi ve Bankacılık Yasası'na ilişkin değerlendirme yapan mahkeme, "Gerek 5 bin 237 sayılı TCK'nın 168'inci maddesinde ve gerekse 5 bin 411 Sayılı Bankacılık Kanunu'nda getirilen düzenlemelerde, soruşturma başlamadan önce zimmete geçirilen para ve para yerine geçen evrak veya senetlerin veya diğer malların aynen iade edilmesi veya uğranılan zararın tazmin edilmesi halinde verilecek cezanın indirilmesinin öngörüldüğü bildirildi.

Çamlıca Konakları'na bağlı nitelikli dolandırıcılık açısından bankanın uğradığı zararın 4 milyon 826 bin 938 YTL, Back to back kredilere bağlı olarak nitelikli dolandırıcılık açısından bilirkişi raporunda belirtildiği gibi zaman aşımı dolan krediler de dahil olmak üzere toplam 11 milyon 562 bin 150 YTL., bankacılık suçu olarak zimmet açısından ise, 5 milyon 759 bin 656 YTL olduğu anlatıldı. Bu suçlarla ilgili toplam zararın 22 milyon 148 bin 744 YTL olduğu ifade edildi. Kararda bu zararın bankanın uğramış olduğu gerçek zarar olmadığı, gerçek zararın çok daha fazla olduğunun, devir raporunda belirlendiği belirtildi. Kararda, şöyle denildi:

"O günden bugüne bankanın gerçek zararı daha da artmıştır. Bankanın gerçek zararı taraflar arasındaki hukuki anlaşma veya anlaşmazlıklara konu olacaktır. Ancak; ceza hukuku açısından ve özellikle sanıklar hakkındaki mahkumiyet suçlarına konu banka zararı belirlendiği gibi suç tarihindeki TC Merkez Bankasının efektif satış kurları da dikkate alınarak 22.148.744.- YTL'dir."

Kararda, TMSF bünyesinde bulunan Balkaner Grubu'na ait taşınmazların proje değerinin 647 milyon 629 bin 267 doları bulduğunun anlaşılması karşısında davaya konu suçlara ilişkin zararın soruşturma başlamadan önce tazmin edildiği sonucuna varıldığı kaydedildi. Gerekçeli kararda, 5 bin 411 sayılı yasanın ödeme veya tazmin halinde indirimi öngören 160/4'inci maddesinde bu oranın 2/3 olarak belirtildiği, Ali Avni Balkaner'e verilen cezanın da 2/3 oranında indirdiği anlatıldı.

TCK'nın 168/2'nci maddesine göre indirim uygulandığı belirtilen gerekçeli kararda, bunun nedeni şöyle anlatıldı:

"Balkaner tarafından tazmin edilen banka zararının tazmin ediliş şekli itibariyle nakten ödeme yapılmadığı gibi, taraflar arasında bu yönde tam bir anlaşma da sağlanmadığı ancak, sanığın bazı varlıklarının bankada bulunduğu hususunun da inkar edilemez gerçek olduğu dikkate alındığında; böyle bir ödemenin şekli ve ödeyenin iradesinin niteliği itibariyle cezanın indirimi sırasında en fazla indirim miktarı olan 2/3 nisbetinde yapılamayacağı sonucuna varılarak, takdiren indirim miktarının nisbetinde olmak suretiyle bu suçtan mahkümiyet hükmü tesis edilen sanıklar lehine indirim cihetine gidilmiştir."

Mahkeme, Balkaner'in bozmadan sonra yapılan yargılamada , "Mahkemeniz Engizisyon ve/veya Yassıada mahkemeleri gibi çalışıyor. Yassıada mahkemeleri aranır oldu" dediğine dikkat çekerken, bu sözlerine rağmen Balkaner'in geçmişteki saygılı tutumunun yoğunluğu ve duruşmalardaki diğer hal ve tavırları dikkate alınarak cezasında indirim yoluna gidildiğini ifade etti.

Haberin Devamı