Demirel'e 13+ uyarısı

Yanılmıyorsam tarihimizde ilk kez bir eski cumhurbaşkanının sözleri ekranda "13 yaşın altındaki çocukların zihinsel ve fiziksel gelişimi için sakıncalıdır" anlamına gelen 13+ uyarı logosuyla ekrana geldi

Haberin Devamı

Yanılmıyorsam tarihimizde ilk kez bir eski cumhurbaşkanının sözleri ekranda "13 yaşın altındaki çocukların zihinsel ve fiziksel gelişimi için sakıncalıdır" anlamına gelen 13+ uyarı logosuyla ekrana geldi.

Olay, pazar akşamı Habertürk'te yayınlanan "Basın Kulübü" programında yaşandı. Melih Meriç'in sunduğu ve çeşitli gazete ve televizyonlardan politika yazarlarının katıldığı programın konuğu 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'di. Ankara'da çekilen program, banttan yayınlanıyordu, izlemek üzere ekranın karşısına geçtiğimde gördüklerime inanmak için gözlerimi ovuşturmak zorunda kaldım. Zira ekranda 13+ uyarı işareti vardı. içimden "Allah Allah, bir cumhurbaşkanının konuşmasında çocuklar için sakıncalı ne olabilir ki?" diye geçirdim. Ama programın ilerleyen dakikalarında sorumun yanıtını buldum. Demirel, 28 Şubat öncesinde radikal İslamcı söyleme sahip, bazı sorumlu mevkilerdeki kişilerin gazetelere yansıyan inanılmaz demeçlerini, elindeki notlardan okuyordu. Adını vermediği bir kişinin şu sözlerini okumakta ise hiçbir sakınca görmedi: "Namussuz, şerefsiz, i. oğlu i.ler..." (Köpek soyu anlamında) Bu kelimeler, Demirel'e ait olmamasına rağmen, "sakıncalı" sözcükleri ekranda telaffuz etmekte hiç sakınca görmemişti. İlk ayılan, yapımcı ve sunucu Melih Meriç oldu: "Aman efendim, RTÜK bizi kapattı sayın, böyle devam edersek..."

Sanırım bu olay yeni bir polemiği başlatacak. Siz olsaydınız ne yapardınız?

1. Cumhurbaşkanlığı makamına erişmiş bir kişinin dolaylı yoldan bile olsa ekranda "i. oğlu i." demesi "haber"dir. Yayınlardım.

2. Ekran başındaki çocukları düşünür, yayınlamazdım. Çünkü bir küfrün, değerli bir cumhurbaşkanının ağzından söylenmesi, minicik beyinleri, küfrün "meşru olduğu" kanaatine vardırır ki, bu, olumsuz etkilenmeyi tetikler.

3. Cumhurbaşkanı'nın bu sözlerini yayınlamaz, "bip" sesiyle geçerdim.

4. Orta yolu bulurdum. Cumhurbaşkanı'nın sözlerini "bip"le sansürler, ama habercilik adına altyazıda sansürlü olarak ne söylediğini büyüklerin kulağına fısıldardım.
"İ. oğ.u i." gibi...

Buyurun, kararı siz verin.

Seyirci yine oyuncak...
Pazar gecesi atv ve Show TV'yi izleyenler, ilan edilen programlarla izledikleri programların birbirini tutmadığını gördüler. Nisan ayında prime time birinciliğine oynayan iki kanal, ayın son gününde adeta bir "satranç maçı" yapıyordu. Show TV, ilan ettiği yayın saatlerine uymadı. Çünkü anons edilenler, atv'nin karşı hamlesini boşa çıkartmayı hedefleyen "şaşırtmacalar" idi. atv izleyicileri ise bir anda karşılarında "Aliye"yi görünce şaşırdılar, atv, son hamlesini yapmış ve en güvendiği dizinin tekrarını prime time'a yaslamış, "İbo Show"u geç saate bırakmıştı. Show IV ise buna "Pazar Keyfi"ni öne alarak karşılık verdi.

Aslında atv son güne kadar Show TVnin bir adım önündeydi. Ancak "Star Avı" onca kavga gürültüye rağmen kanala beklediği reytingi sağlayamamıştı. Son gün yapılan manevraların neticesinde ise Show TV bir kez daha prime time kuşağında ipi göğüslemeyi başardı, atv'yi "Aliye dopingi" bile kurtaramamıştı.

Hani derler ya, "Filler tepişir, çimler ezilir" diye... Kanallar kendi aralarında tepişirken, olan çimlere, yani ekran karşısında şaşkına dönen seyircilere oldu.

İstiklal Marşı'ndan reklam müziği olur mu?
Petrol Ofîsi'nin motor sporlarına desteğini anlatan reklamı hayli tartışma yarattı. Yakından Kumanda'ya şikâyette bulunan pek çok okurumuz, İstiklal Marşı'nın farklı bir yorumla, reklam cingılı olarak kullanılmasını doğru bulmadıklarını ifade ettiler. Burada "Olmaz böyle şey. Bu ne saygısızlık" türünden hamasi nutuklara soyunacak değilim. İstiklal Marşı'nın müzikal açıdan "zor söylenen" bir melodiye sahip olduğunu daha önce belirtmiştim. Ancak bu, onun milletimizin gözündeki kutsallığını asla zedelemez. Bir milli marş, belirli yer ve zamanlarda çalınmalı diye düşünüyorum. Adam kanepede uzanmış, poposunu kaşırken, bir anda ekranda İstiklal Marşı'nı duyuyor. Ve bence bu durum hiç de "şık" olmuyor. Bu arada reklamın içinde kocaman harflerle "REKLAM DEĞİL" yazarken, ekranın sağ üst köşesinde kanalın zorunlu ibaresi olarak "Bu bir reklamdır" yazısı yer alıyordu. Pek güldüm...

Onlar ermiş mahpusa
O bence ekranda izlediğim, yılın "en ilginç" haberlerinden biriydi. Kapkaççı çift, beş yıldızlı otelde krallara layık düğün yapmaya hazırlanırken, polislere yakalanmıştı.

Peki ya polis düğünü basmasaydı, içeride neler yaşanacaktı? Gözlerimin önüne getirebilmek için her zaman yokuş aşağı park halinde duran hayal gücümün el frenini indirdim. İşte o düğün:

Kapıda üst araması yapan görevliler, davetlilere çaktırmadan üzerlerinde kıymetli ne varsa araklar. Neden sonra bunların güvenlikçi değil, onların üniformalarını aldıktan sonra temizlik odasına kilitleyen hırsızlar olduğu anlaşılır.

Düğünde çiftetelli yerine "mendil kapmaca" oynanır.

Nikâh memurunun imza attırmak için çifte ve şahitlere verdiği dolmakalem bir daha asla bulunamaz. Evlilik cüzdanı ise memurun cebinden çalınır.

Gelinin göğsüne iliştirilen hediyeler arasında sapı kopmuş bir çanta da vardır.

Servis yapan garsonlardan biri hiddetle bağırır: "Durun ulan! Geline taktığınız o bileziği ben üç ay önce özel olarak kanma yaptırmıştım. Beyoğlu'nda zorla kızın bileğinden alıp, kaçmıştı şerefsizler..."

Mutlu çift, düğünden sonra oteli limuzin yerine kaptıkaçtı ile terk eder.

Çıkışta verilen nikâh şekerleri ilaçlıdır. Adresleri tespit edilen davetlilerin evleri o gece bir güzel soyulur.

DİĞER YENİ YAZILAR