Evlilik çok ucuzladı

Hayır, sözünü ettiğim ucuz ev kredileri ve yuva kuracaklar için sıfır faizle taksitli eşyalar değil. Evlilik, ekranlarda ucuzluyor...

Haberin Devamı

Hayır, sözünü ettiğim ucuz ev kredileri ve yuva kuracaklar için sıfır faizle taksitli eşyalar değil. Evlilik, ekranlarda ucuzluyor... Bazı programlar sayesinde kutsal "evlilik müessesesi" giderek bir "oyuna" dönüştürülüyor. Zaten ekonomik nedenler ve ahlaki erozyonla iyice hırpalanan evlilik müessesesine bir darbe de ekrandan geliyor.

Pazartesi gecesi Kanal D'deki "Sabah Sabah Seda Sayan Show"da Banu Alkan'ı üzerinde gelinlik, elinde çiçeklerle tam bir saat 10 dakika boyunca ayakta beklerken izledim. Beklediği, sözde nişanlısı Murat Taşdemir'in özrü ve evlenme teklifiydi. Tabii ki özür ve teklif gerçekleşmedi. Eğer öyle olsa, "dizi" zamanından önce sonlanacaktı! Taşdemir, dalgasını geçip, durdu. Yok efendim o gelinlik bir mankene giydirilmeliymiş, İtalya'dan değil, Mahmutpaşa'dan alınmış, Banu giyebilsin diye yanlarına ek yapılmış v.s... Bu tartışmaya "olmazsa olmaz" stüdyo kadınları da katıldı tabii. Pek çoğu mikrofonu kulağına tuttuğu için ne dedikleri anlaşılamadı. Ama herkes yeterince içini döktü.

Sonra bir kadıncağız söz aldı. Dedi ki: "Evde çocuklar evcilik yerine artık Banu'yu, Murat'ı oynuyorlar. Geçenlerde biri diğerine 'Ben senle evlenirsem, gündeme geliriz, istemem' diyordu."

Bir de TGRT'deki "Sinan Çetin'le Sürpriz Teklif" var. Gelinler, damatlar birbirlerine stüdyoda evlenme teklif ediyorlar. Kabul görürse ne âlâ, olmazsa game over!

Bence çocukların evde oynadığı "evcilik" oyunu, ekranlardakinden daha gerçek. Hiç olmazsa onlar, bu oyunun karşılığında Banu, Murat ve diğerleri gibi maddi bir çıkar gütmüyorlar!

Benim kaygım ise evliliği sadece "ekrandaki bir oyun" gibi gören çocukların, ileride "evliliğin kutsallığını" tümden reddedecek olmaları... Dedim ya, evlilik fena halde ucuzluyor!..

Derbi ne kadar keskinmiş?
Sözünü ettiğim bir jilet markası değil. Geçen cumartesi günü oynanan Fenerbahçe-Galatasaray derbisinden söz ediyorum. Uğur Dündar'ın yönetimindeki "Arena" ekibi, derbinin görünmeyen yüzünü mercek altına almış. Aman yarabbim!.. Gördüklerimden dehşete kapıldım. Uçuşan koltuklar, edilen küfürler, koridorda atılan yumruklar meğer buzdağının görünen yüzüymüş. Perde gerisinde neler yaşanmış, neler...

Gizli kamera ile tespit edilen görüntülerde bazı Galatasaray taraftarlarını Mecidiyeköy'ün göbeğinde esrarlı sigara sarıp, içerken izledim. Sonra da rakip takımın taraftarlarını taşıyan otobüsleri tekmeliyor, taş atıyorlardı. Bu çocuklar bu "kafayla" girdikleri maçta ne yapmazlar ki?

Fenerbahçe Şükrü Saraçoğlu Stadı'nın çevresi ise "karaborsa cenneti" haline gelmiş. Türkiye Cumhuriyeti'nin savcıları, Fevzi adında bir satıcının anlattıklarını "suç ihbarı" kabul edip, mutlaka kamu davası açmalılar. Fevzi'nin iddiasına göre aralarında Formula 1 Yarışları, Açıkhava Tiyatrosu Konserleri ve Şükrü Saraçoğlu Stadı'nın VIP tribünü olmak üzere "her şeye" karaborsa bilet bulunabiliyormuş. Resmi bilet gişelerinde vatandaşa "Bizde bitti ama şu arkadaş karaborsa satıyor. Ondan alın isterseniz" diyen görevliye bile rastladım. Bu ne cüret? Bu ne aymazlık? Ve işin garip tarafı, bunlar tam 4 bin polisin görev yaptığı bir derbide yaşananlar... "Arena"nın 20 yaşındaki muhabirinin gizli kamera ile tespit ettiği bu rezilliği bizim tam donanımlı emniyet güçlerimiz nasıl olur da belgeleyemez, takip edemez, suçluları adaletin önüne çıkaramaz? Ama vakit geç değil. Hem Mecidiyeköy'de hem Kadıköy'de suç işleyenlerin yüzü, kimliği açıkça ortada. Görüntüleri izleyin, suçluları teşhis edin, tutup kulağından gereken cezayı verin. İbret-i âlem için...

Kırkpınar usulü patates kızartması
Dün beni Samanyolu TV'nin yemek programı "Yeşil Elma"da mor önlüğümle hamur açarken gören okurlarım eminim kendilerini çimdiklemiştir. Yarışma jürilerinin, tartışma programlarının ciddi, hatta biraz soğuk ve mağrur "eleştirmeni" gitmiş, yerine merdane ile hamuru değil, sanki kendi karizmasını incelten bir "aşçı yamağı" gelmişti. Aslında amacım, "Yeşil Elma"nın yüksek reytinginin sırrını "yerinde" incelemekti. Bir de sevgili Oktay Aymelek Usta gerçekten de bu kadar doğal ve içten mi, yoksa kamera karşısında oynuyor mu, onu öğrenecektim. Ama hamama giren terler misali, Bolulu Oktay Usta elimize merdaneyi tutuşturunca ne serde eleştirmenlik kaldı, ne karizma...

Ama kanım da yerde kalmadı hani! Uğur Dündar'dan aldığım vekaletle, fahri "Arena" muhabiri olarak steril maskemi takıp, mutfağı denetledim. Bizim Oktay Usta şakayı ciddiye alıp, önlüğümden daha koyu bir mor olmasın mı? Neyse ki tencerenin içinde program sırasını bekleyen kalorifer böceğini gördüğümde renk vermedim de ustamızı olası bir kalp krizinden korudum. (Vallahi bu da şaka!)

Bu arada eli ayağına dolanan Oktay Usta'dan, "Kırkpınar Usulü" patates kızartmayı da öğrendim. Tarifi şöyle: Yağı tencerede kızdırırken, lafa dalacaksınız. Yağ iyice kızacak, üzerine patates rendesini boca ettiğinizde taşacak ve önce ocağın üzerine, sonra da yerlere dökülecek. Hemen kispetlerinizi giyip, güreşe tutuşacak, bir yandan da patatesleri atıştıracaksınız. Afiyet olsun!..

Şaka bir yana, hayatımda hiçbir programda bu kadar çok eğlenmemiştim. Millet boşuna bu programın tiryakisi olmamış meğer...

DİĞER YENİ YAZILAR