Polat'a özenmek hafifletici neden mi?

Bazı televizyon programlarının insanları suça özendirdiğini görmek için sosyolog ya da psikolog olmaya gerek yok

Haberin Devamı

Bazı televizyon programlarının insanları suça özendirdiğini görmek için sosyolog ya da psikolog olmaya gerek yok. Görünen köy, kılavuz istemez. Ancak bu konuda televizyonu tek başına "günah keçisi" ilan ederken, bazı gerçekleri de gözardı etmemek gerekiyor.

Dünkü gazetelerde yine bir saldırı olayı manşetlerdeydi. Rize'de avukat Cihan Eren'i ağır yaralayan Serhat Karadeniz, yakalandıktan sonra "Kurtlar Vadisi'nin Polat Alemdar'ına hayranım. Onun gibi olmak istiyordum. Meşhur olmak için ünlü birini öldürmeliydim. Fındıklı'nın en ünlüsü Cihan Eren'di. Ben de onu vurdum" demiş...

Son zamanlarda yakalanan suçluların ağzından bu tür sözleri duymaya alıştık. "Televizyon programında aile sırlarımızı anlattığı için öldürdüm" ya da "Memati'ye özendim, vurdum" gibi... Bu sözlerden bazıları samimi olabilir. Ama bana göre önemli bir bölümü, televizyonu "hafifletici neden" olarak göstermeye yarayan hukuk taktiklerinden başka bir şey değil. Sen günlerce plan yapıp, bilerek, isteyerek adam vuracaksın. Ondan sonra da hukukun kara deliklerinden yararlanmak için "Televizyon benim kimyamı bozdu" ya da "Şuna buna özendim" deyip, "yırtmaya" kalkacaksın.

Umarım adaletin gözü, televizyon ışığından kamaşmaz...

Ben olsam poşet satardım
Kanal D'nin yarışması "Çırak"ta kadınlar takımı üst üste üçüncü kez haftayı mağlup kapattı. Kadınların yer aldığı Epsilon ekibi pazarcılıkta 623 YTL zarar ederken, erkeklerin Okyanus takımı 155 YTL kâra geçti. Üçüncü kez elenmek üzere önerilen Begüm'ün evden ayrılmak zorunda kaldığı yarışmada kadınların en büyük hataları pazarcılarla konuşmamak, sürümü az olan bijuteri ürünlerine yönelmek ve konsinye mal almamaktı. Bir de bizim kibar kızların sözde bağırarak (!) küpe, kolye satması, Şener Sen'in "Züğürt Ağa"da domates satmasına benziyordu!.. Erkekler ise hemen her konuda başarılıydı. Üstelik, kadınların yoğun olduğu Ulus Pazarı'nda cinsel cazibelerini kullanmaktan çekinmeyip, satışlarını katladılar. Yurtdışında master yapan Ahmet'i elinde penye tişörtlerle, "Dedikodu var hanımlar. Bu pazar bu kadar yakışıklıyı hiç birarada görmemiiiş" diye bağırırken izlemek, gerçekten de keyifliydi.

Her hafta "Çırak"la ilgili olarak "Ben olsaydım..." diye başlayıp ukalalık yapıyorum ya, bu hafta da duramadım.

Efendim, ben olsaydım orada sadece ünlü firmaların naylon poşetlerini satardım. Malum, pek çok hanım, Ulus Pazarı'ndan aldıklarını ünlü firmaların poşetlerine koyup, sonra da Akmerkez'de sanki oradaki mağazalardan alışveriş yapmış gibi salına salına yürümeye bayılıyorlar da!..

Star TV, Kore gazisi oldu!
Star'da hafta içi her sabah 11.20'de yayınlanan bir yabancı dizi var. Kore yapımı dizinin adı "Aşk Çıkmazı"... Ancak korkarım bu dizi Star TV'yi tüm gün ortalamalarında "reyting çıkmazına" sokacak. Zira "share" dediğimiz izlenme payı sadece 3.0 civarında. Yani sisteme bağlı açık-kapalı tüm televizyonlarda yüz kişiden sadece 3 tanesi bu diziyi izliyor. Star TVnin RTÜK tarafından karartıldığı ve ekranda yalnızca siyah zemin üzerine beyaz harflerle kapatma gerekçesinin yazıldığı günlerde bile kanalın share'i 2,0 olduğuna göre, bunun Türkçe'si "Aşk Çıkmazı neredeyse hiç izlenmiyor" demektir.

Gündüz 11.00 suları, tüm gün ortalamaları için son derece değerli bir kuşaktır. Pek çok kanal bu dakikalarda izlenebilmek için astronomik paralarla transferler gerçekleştiriyor, dizi ve filmlere yatırım yapıyor. Açıkçası Güney Kore yapımı bu pembe dizinin bu saatte Star TV'de ne aradığını anlayamadım. Acaba geçtiğimiz hafta ülkemizi ziyaret eden Güney Kore Devlet Başkanı'na bir jest mi? Yoksa Güney Kore ile Türkiye arasında gelişmesi beklenen ekonomik işbirliği için bir altyapı çalışması mı?

Sanırım diziye 3.0'lık izlenme payını sağlayan da Trabzonspor'da forma giyen Güney Koreli futbolcu Lee ile eşinden başkası değildir!

Metin olamayız, çünkü...
Dünkü "Vesikalı sunucuları destekliyorum" başlıklı yorumumuza okurlarımızdan ve sektörün çeşitli kesimlerinden çok sayıda destek mesajı geldi. Belli ki çoğunluk, ekrandaki dil kirlenmesinden rahatsız. Mesajlardan birinin sahibi de televizyon gazeteciliğinin ilk neferlerinden sevgili Kenan Yalım ağabeyimdi. "Biz..." dedi, "Star'da Türkiye'nin ilk sabah kuşağı programlarından biri olan İyi Günler Türkiye'yi hazırlıyorduk. Ben Defne Samyeli'nin metinlerini yazmak için her sabah dörtte kalkıyordum. Yazılan metinler daha sonra TRT kökenli yönetici Serpil Akıllıoğlu tarafından satır satır incelenip, onaylanıyordu. Şimdi gündüz kuşaklarında herkes aklına ilk geleni, dilediği şekilde söylüyor..."

Sanırım deneyimli metin yazarları işsiz güçsüz evlerinde oturduğu sürece bizim ekran karşısında "metin" olmamıza olanak yok!

Tavsiye
Futbolseverlerin gözü kulağı bu akşam Fenerbahçe-Denizlispor kupa maçında olacak. (Kanal D, 20.00) "Kurtlar Vadisi"nin ilk dakikaları ise maçla çakışacak. Hem maçı, hem de "Kurtlar Vadisi"ni izlemek isteyenler ise maçın uzatmalara gitmemesi için dua edecek. Zira, Kirve n n Abdülhey tarafından Halo'ya teslim edildiği sahne görülmeye değer. (Show TV, 21.00) Türkülere gönül verenler ise bu hafta bir gün rötarla ekrana gelen "Anadolu Rüzgarı"nın eleme gecesinde yine müthiş bir heyecan yaşayacaklar. (TGRT, 21.00) "Çırak"ın ABD versiyonunda yarışmacılar bu kez New York Polis Teşkilatına üye kaydetmek için kolları sıvıyor. (CNN Türk, 21.10) Geçen hafta ilk bölümü ekrana gelen "Dev Volkan" belgeselinin ikinci bölümü de kaçırılacak gibi değil. (NTV, 22.00) "Objektifte gündüz programlarının toplumsal etkileri masaya yatırılıyor. (Star TV, 23.40)

Gafoloji
Show TV'de Kuşum Aydın'ın yerine programa başlayan Mehmet Ali Erbil, TGRT'ye transfer olan arkadaşına sataşmadan duramıyor. Ama dün söyledikleri yenir, yutulur cinsten değildi: "Bu programın neden sıfırları bol bir telefon numarası var? Hah tamam, Aydın'ın zamanından kaldı da onun için..."

Zaptiye
Gazetemiz Vatan'da "İstanbul Çöküyor" başlıklı haberi kaygıyla okudum. İstanbul, tıpkı Venedik gibi sulara gömülüyordu. Bazı yerlerde çöküş yılda 6 santime kadar ulaşmıştı. Sonra haber bültenlerinde kentin asayişiyle ilgili kriminal haberleri izledim ve kendi kendime sordum: Bakalım "Şehirler Sultanı" hangi yönden daha hızlı çökecek? Coğrafi mi, ahlaki mi?

Ne demiş?
"Senin de renginin şekli değişti Semra Hanım gidince..." (TGRT deki "Akşam Yıldızı" programında Kuşum Aydın'dan Gürkan'a)

Gaf kürsüsü
Hüseyin Özkök adlı okurumuz Bir İstanbul Masalı'nda simitçi ve taksi şoförünün aynı kişi olduğu iddiasında. Emre Tekgör adlı okurumuz ise Hayat Bilgisi'ne bu yıl dahil olan Atılgan'ın, dizide daha önce Gamze'nin eski okul arkadaşı olarak göründüğünü yazmış. Ee, "İnsanlar çift yaratılmış" derler, değil mi?

Bizim decoder
Discovery Channel sayesinde bu kez de İskoçya'yı bir ucundan diğerine gezme olanağı buldum. Programın sempatik sunucusu Megan McCormick, gittiği ülkelerin mutfaklarını tanıtmaya bayılıyor. Ama bu kez hayli zorlandı. Zira bir restoranda Glasgow'daki gençler tarafından büyük talep gören "özel tarifi" denedi. Neyi mi? Yağda kızartılmış ve üzerinde ketçapla servis edilen çikolatalı gofreti... Aberdeen'in köylerinde ise yumurta, un ve pekmeze bulanan gelin ile damatların arabayla dolaştırılması adettendi. Ama İskoçlar'ın zevksizliği sadece mutfakla sınırlıydı. Irene adlı konservatuar eğitmeninin en büyük hobisi, minik bir adanın kayalıklarında beyaz foklara keman çalmaktı. Irene konserine başlar başlamaz, foklar etrafında kümeleniyor ve onu dikkatle dinliyorlardı. Sanırım Glasgow'un 1890'larda "Avrupa'nın Kültür Başkenti" ilan edilmesi boşuna değildi!..

DİĞER YENİ YAZILAR