Kulak çınlatan reklam da iyi midir? (1)

Reklamın iyisi kötüsü olmaz şeklindeki yaygın inanışa en başından beri katılmam. Doğru reklam, en başta "doğru bir strateji" gerektirir

Haberin Devamı

Reklamın iyisi kötüsü olmaz şeklindeki yaygın inanışa en başından beri katılmam. Doğru reklam, en başta "doğru bir strateji" gerektirir.

Reklamverenler Derneği'nin yaptırdığı araştırmada, Türkiye'de izleyicilerin yüzde 77'sinin televizyonlarda olması gerekenden daha fazla reklam yayınlandığım düşündüğü ortaya çıktı. Millward Brown Türkiye tarafından Ekim 2004 tarihinde 14-50 yaşları arasındaki 612 kişiyle görüşülerek yapılan araştırmada, izleyicinin televizyondaki reklamlara karşı genel tavrı ve tutumu belirlenmeye çalışıldı. Araştırmaya göre izleyiciler, diziler arasında yayınlanan reklam kuşaklarında boşluk, çaresizlik, kaçış duygusu, moral bozukluğu, bunalma, sabırsızlık, öfke ve şiddet duygusuna kapılıyor. Ayrıca film arası reklam verildiğinde izleyicilerin yüzde 66'sı kanal değiştirdiğini, yüzde 5'i ise reklamı sonuna kadar seyrettiğini bildirdi.

Araştırmada, sevilen bir dizi ya da film arasında reklam yayınlandığında ortaya çıkan olumsuz duyguların hedefindeki kurum ve kuruluşlar da belirlenmeye çalışıldı. Buna göre, izleyicilerin yüzde 57'si diziyi ve reklamı yayınlayan kanala, yüzde 32'si reklama, yüzde 29'u RTÜK'e, yüzde 20'si diziye, yüzde 18'i de reklamı yapılan ürüne kızdığını ifade etti.

Yani? Yani'si şu: Televizyondaki "hesapsız" reklam bombardımanı yüzünden hedeflenenin tam tersi bir sonuç ortaya çıkıyor. Tanıtmaya, sevdirmeye çalıştığınız ürün ya da hizmetten adeta "nefret" ediliyor... Dizinin en heyecanlı bölümü, yüzbinlerce dolar harcayıp "ana sponsor" olan firmanın görüntüsüyle kesiliyor. "Filancanın sunduğu Aliye, reklamlardan sonra devam edecek..." O sırada hem o firmanın, hem de kanal yöneticilerinin kulakları çınlıyor. İşte "reklamın kötüsü"ne en güzel örnek...

Ben oyuncunun Zeki, Metin ve ahlaklı olanını severim!
Metin Akpınar ve Zeki Alasya... Onları birlikte görmeye alışmıştık. Hatta "Zeki Akpınar-Metin Alasya" diye miks edip, isimlerim karıştıracak kadar... Ama şu günlerde ikilinin arasına "reyting kara-kedisi" girmeye çalışıyor... Cuma geceleri Akpınar hem "Çat Kapı", hem de "Anadolu Rüzgarı"nda boy gösteriyor. Zeki Alasya ise aynı saatlerde "Yabancı Damat"ta baklava açıyor. Şimdilik Zeki Alasya'nın rol aldığı "Yabancı Damat"ın reytingleri hem "Çat Kapı"ya, hem de "Anadolu Rüzgarı"na fark atıyor. Yani Zeki Alasya ile Metin Akpınar arasındaki "sıklet farkı", reyting listesi sözkonusu olduğunda tam tersi bir görüntü arzediyor. Yine de ikilinin arasından su sızmıyor. Birbirlerini incitecek en ufak bir rekabet hamlesinden özenle kaçınıyorlar. Özetle; Zeki, Metin ve ahlaklılar... Bu arada belirtmeden geçemeyeceğim. Hayatımda ilk kez ekranda "incecik" göründüğüm için mutluyum. "Anadolu Rüzgarı"nın jüri masasında yanıma Metin Ağabey'i oturtan ve bizi sürekli "ikili planda" gösteren sevgili yönetmenimiz Ahmet'e şükranlarımı sunuyorum.

"Maraton" Lig TV'yi ihya etti
Maraton programının Lig TVye geçmesi sezon başında futbolseverleri bir hayli üzmüştü. Zira bu "efsane" program artık sadece Digitürk abonelerinin "ayrıcalığı" haline gelmişti. Ancak, pazar geceleri "süresiz" olarak Lig TV'den yayınlanan program bir yanda decoder'i olmayan futbolseverlere "hasret" çektirirken, diğer yanda Digitürk'ün canına can kattı. "Maraton"un transferiyle birlikte, Lig TVnin izlenme oranları % 80, reklam ve sponsorluk gelirleri ise % 25 oranında artış gösterdi.

Ekran kafa bulduruyor!
Perşembe gecesi üç ayrı kanaldaki üç diziyi dönüşümlü olarak izliyorum. 5 dakika içindeki zap turumda karşılaştığını manzara şu:

Gülsüm, Kanal D'deki "Gümüş"te aldatıldığını öğrenince hemen eve gelip, bir şişe viski açıyor. TRT 1'deki "Üç Kadın"da evin annesi, kendisini sekreteriyle aldatan kocasının "Çok içiyorsun. Alkolizme şu kadarcık kaldı" şeklindeki sözlerine karşılık elinde kadehiyle "Bu hayata başka nasıl dayanabilirim ki?" diye yanıt veriyor. atv'nin televizyon filmi "Bir Varmış Bir Yokmuş"da ününü yitirmiş eski pop yıldızı, elinde gitarıyla beste yapmayı başaramayınca hemen içki şişesine sarılıp, kadehleri birbiri ardına deviriyor. Sonra da intihara teşebbüs ediyor.

Beş dakikalık ekran turumda üç ayrı dizide, alkole özendirici üç ayrı sahneye rastladım... Bana göre bu oran çok yüksek. Yerli dizilerdeki "lingo lingo şişeler" modası nereden çıktı bilmiyorum. Ama bu gidişle "sahte rakı"dan çok daha fazla can yakacağa benziyor. Dikkat!

Devamı

DİĞER YENİ YAZILAR