Aslında kim kazıklanmış?

Çarşamba günkü Milliyet'te Attila Gökçe yazdı... "Üç Büyükler", devletten uzun süreli sözleşmelerle kiraladıktan ve modernizasyon sözü verdikleri statların kiralarını ödemek konusunda ayak sürüyor ve borçları faizlerle katlandıkça mızıkçılık ediyorlar.

Haberin Devamı

Son olarak, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın kapısında gördük başkanları... Kirasını bile doğru dürüst ödeyemedikleri mülklerin tapusunu almak istediklerini söylüyorlardı. El insaf!

Geçtiğimiz pazartesi 90 Dakika'da Hıncal Abi, kira bedellerinin çok yüksek olduğunu, zaten borç içinde yüzen kulüplerin bu meblağları ödemesine imkan olmadığını söyledi ve devleti, kulüpleri "kazıklamakla" suçladı. Şimdi bakalım, devlet gerçekten kazıklamış mı Beşiktaş, F.Bahçe ve G.Saray'ı?

Borçsuz Kartal
Stat kiralama konusunda ilk adımı G.Saray atmış. Ali Sami Yen'i 7 Ağustos 1997 tarihinde imzalanan bir anlaşmayla devletten 49 yıllığına 68 milyon 600 bin dolar bedelle kiralamış. Yıllık kira 1.4 milyon dolar ediyor. Şehrin en merkezi yerinde değeri yaklaşık 30-35 milyon dolar olan bir mülkün her türlü işletme haklan için hiç de fahiş olmayan bir kira. Hatta ucuza gittiği bile söylenebilir. G.Saray'ın Sami Yen için 1999,2002 ve 2003 yıllarından kalma kira borçlan, gecikme faiziyle birlikte 868 bin dolan buluyor.

Beşiktaş, İnönü Stadı'nı 8 Şubat 1998'de 65 milyon 124 bin dolara 49 yıllığına kiralamış.

Yıllık kira bedeli 1 milyon 329 bin dolar. 2001,2002 ve 2003 yıllarından toplam borcu 640 milyar lirayı bulan siyah-beyazlı kulüp, geçtiğimiz yılın sonunda toplu ödeme yaparak borçlarını silmiş.

F.Bahçe ise 22 Temmuz 1998'de 61 milyon dolar bedelle, yani yıllık 1 milyon 245 bin dolara kiraladığı Saraçoğlu Stadı'nın kiralarını zaman zaman aksatmış.

2003'e gelindiğinde borç 1 trilyon liranın üzerine çıkmş. Ancak F.Bahçe, 2003 sonunda yaptığı 500 milyar liralık ödemeyle borcunu 805 milyara çekmiş.

Bir de küçük ayrıntı var: Şubat 2001'deki krizden sonra, F.Bahçe ve Beşiktaş mahkemeye başvurarak ihtiyati tedbir kararıyla anlaşmadaki dolar kurunu 679 bin lirada sabitleyerek, borçlarını Türk Lirasına çevirmiştir.

G.Saray, ne hikmetse, bunu da yapmamış! İşte elimizdeki tablo bu... Üç Büyük'ten ikisinin devlete kira borcu var. F.Bahçe, stadını büyük ölçüde yenilediğini ve çok para harcadığını söyleyerek, bu yatırımın kiradan düşülmesini istiyor. Haklı bir gerekçe olabilir. Beşiktaş da İnönü'yü büyütmek ve modemize etmek istiyor. Eğer F.Bahçe'nin borçları silinirse, onların da emsal göstererek aynı yoldan gideceğini tahmin etmek zor değil.

G.Saray ise, elindeki mükemmel projeyi hayata geçirebilecek finansmanı bulamadığı için Ali Sami Yen'e çivi bile çakamıyor. Bu arada kullanılmayan stat için kira borcu da katlanarak büyüyor.

Ağlama Alışkanlığı
Ayaklarına taş değse "Devlet Baba" nın karşısına çıkıp, ağlaşmayı adet haline getiren kulüp başkanları, bu kez de kira borçlarını sildirmek için aşındırıyor Ankara'daki kapıları... Şimdi soralım; 3-5 sade vatandaş bir ortaklık kursa ve yıllık 1.3 milyon dolardan İnönü Stadı'na talip olsa, "Biz burada konser, gösteri yapacağız, sirk getireceğiz, eğlence sektöründe faaliyet göstereceğiz" dese, devlet dedelerimizin vergileriyle yapılmış bu tesisi yıllığı 1.3 milyon dolardan kiraya verir mi? Hiç sanmıyorum...

Kulüplere bunca ayrıcalık neden tanınıyor? Bu ülkenin insanına yatırım yapsınlar, gençlerine spor imkanları sağlasınlar, güçlensinler ve dünyadaki rakipleriyle aynı koşullarda rekabet edebilsinler diye...

Bizimkiler ne yapıyor peki? İş bilmezliğin en çarpıcı örneklerini vererek, paralarını Ali Lukunkular'a, Ariel Ortegalar'a aracılara, tefecilere kaptırıp, sonra da borçlarını sildirmek için ağlaşıp duruyorlar. "Büyüklerimizin son numarası da maç biletlerindeki KDV oranını düşürmeye çalışmak! Bu ülkede KDV oranlarının yüksekliği yüzünden kapanıp gitmiş onca tiyatro, sinema, yayınevi varken, kültür hayatimiz son 20 yılda en büyük darbeyi vergilerden yemişken üstelik...

İnsanda biraz utanma olur!

Çirkin şarkılar
Antalya'daki hazırlık maçlarını televizyondan izliyorum. Efes Cup Turnuvası dışındaki karşılaşmalar, genellikle otel bahçesinde oynanıyor. Adı üzerinde, hazırlık maçı... Portatif tribünlerde 300-500 seyirci...

Ve ne yazık ki, bir türlü sahalardan silip atamadığımız "çirkin şarkılar", burada da aynen devam... Futbola bir damlacık sevgisi olmayan, maça neden gittiğini bile bilmeyen bir avuç terbiyesiz, ağıza alınmayacak sözlerle yazılmış şarklarla, o sırada sahada olmayan başka bir takıma saldırıyor.

Bunun neresi futbolseverlik Allah aşkına!

DİĞER YENİ YAZILAR