Uzan şirketleri Fon'a geçince ciroları arttı

TMSF'nin verdiği rakamlara göre, Uzan şirketlerinin devlet yönetiminde bulunduğu sürede ciroları arttı, personel sayısı ise azaldı...

Haberin Devamı

Cem Uzan, bir süre önce, TMSF yönetimine geçen şirketlerin durumlarının kötüleştiğini belirtiyordu. Uzan'ın, kamuoyuna yansımayan ve TMSF yönetimine ilettiği sorulardan bir tanesi şöyleydi:

"Telsim'in 5 milyon abonesi varken, senelik geliri l milyar dolardı. Şu an itibarıyla abone sayısı 8.5 milyona ulaşırken, Telsim'in geliri 800 milyon doların altına düştü. Neden?"

Uzan haklı mı?

Elimizde hiçbir veri yoktu.

Söz konusu şirketler halka açık olmadığı için resmi verileri yayınlanmıyor. Bonozedelerin sorunlarını dile getirdiğim dizide kamuoyu adına "Uzanlar'dan el konulan 200'ün üzerindeki şirketin bilançolarını öğrenme isteğimizi" dile getirmiştim.

Dün Fon, özet de olsa bazı bilgiler aktardı. Hemen belirtelim ki, Fon un bilgileri Cem Uzan'ın haklı olmadığını gösteriyor.

Rakamlar, 14 Şubat 2004 tarihinde el konulan ve çoğu Cem Uzan'a ait gözüken şirketlerin ekonomik faaliyetlerinin 2002 yılına göre (İmar'a henüz el konulmamıştı) daha da iyileştiğini ortaya koyuyor. Tablo incelendiğinde çimento şirketleri ile Telsim'in ciro ve abone sayısının arttığı görülüyor. Star Yayın Grubu'nun durumu ise kötüleşmiyor. Personel sayısında da ciddi bir azalma görülüyor.

Göltaş ayıbı...
Şevket Demirel Ailesi'nin kurduğu Göltaş Çimento'nun karmaşık durumu, bu ülkede küçük yatırımcı olmanın zorluğunu ortaya koyuyor.

Hikâye kısa. Haksızlık ise korkunç.

Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) batık Egebank ile Şevket Demirel'in yönetimindeki şirketler arasında ilişki olduğu gerekçesiyle, Haziran'da Göltaş'ın yönetimine ve denetimine el koymuştu.

TMSF haklı veya haksız. Gerçekte Fon'a devredilen Egebank'ın batışı ile Şevket Demirel arasında akçeli bir ilişki var veya yok. Yakında anlayacağız...

Sorun Göltaş'ın binlerce yatırımcısının (2 bin) başına gelebilecek hukuksuzlukla ilgili.

Pek çoğu, Egebank daha Murat Demirel'e satılmamışken, Göltaş'ın ortağıydı. Onlar ellerinde tuttukları ve her yıl ciddi temettü aldıkları hisselerin çöp olacağı endişesini taşıyorlar.

Böyle bir ihtimal var mı?

***

Tarih: 14. 07. 2005.

TMSF'den İMKB'ye bilgi:

"Göltaş (Demirel Ailesi'nin sadece yüzde 30 ortaklığı var) ve bağlantılı şirketlerde halka açık payların sahiplerinin mülkiyet hakları ve mali haklan devam etmektedir."

Benzer bir açıklama Fon Başkan Yardımcısı Salim Alkan'dan geliyor:

"TMSF tarafından gerçekleştirilen işlemler, halka açık hisse senetlerine sahip hissedarların ortaklık ve sair haklarını etkiler mahiyette değildir."

Bu açıklamalardan ne anlaşılır?

Yatırımcıların hisselerine (5020 sayılı yasanın ilgili maddelerine göre) el konulma riski yok. Bu durumda 122 milyon dolar piyasa değerine sahip yüzde 66'sı başkalarının elindeki şirketin borsa sırasının açılması gerekmiyor mu?

Tarih 15 Ağustos 2005.

İMKB yönetimi "Göltaş hisse senetlerindeki belirsizliğin giderilip giderilmediğini" belirleyebilmek için bir toplantı düzenliyor. Göltaş'ın işlem sırasını açmamaya karar veriyor ve gerekçesini de (özetledim) anlatıyor:

"TMSF'nin Şevket Demirel ve ailenin yönetimindeki (Göltaş da dahil) şirketlerden tahsil etmek veya bir borç ödeme protokolüne bağlamak istediği miktar 800 milyon dolardır. Bir anlaşma tesis edilemediği takdirde (ilgili yasalar sıralanıyor) TMSF'nin alacakları Göltaş varlıklarını satarak tahsil edebileceği anlaşılmıştır."

***

Devlet, Şevket Demirel'e diyor ki: Bana 800 milyon dolarlık bir borç ödeme anlaşması getir. Yoksa, yüzde 66'sı sana ait olmayan bir şirketin tüm mal varlığını saüp, tahsilat yaparım.

Göltaş'ın Egebank'a tek kuruş kredi borcu var mı? Yok.

Göltaş'ın sermayesinde, Egebank kaynaklarından aktarılan kaynak var mı? Yok.

Yani varlıklar (fabrikalar, iştirakler vs.) Göltaş'ın (tüzel kişilik olarak) kullandığı kredi, borç veya alacak nedeniyle satılmıyor. Göltaş'ın yüzde 30 hissesine sahip olan ortak (Demirel) suçlandığı için satılıyor veya satılacak.

Peki satılacak olan varlıklar aynı zamanda şirketin yüzde 66'sına sahip küçük yatırımcılara ait değil mi?

AKP'nin çıkardığı yasalara göre değil...

Bir okuyucumun dediği gibi; TMSF, SPK, İMKB üçgenine girmek, Bermuda Şeytan Üçgeni'ne düşmek gibidir. Kurtulan görülmemiştir!

Bakkallar birleşsin yoksa...
Doğuş Grubu'na ait Tansaş'ın, Koç Grubu'na ait Migros'a satılması yüzlerce bakkal, kasap, manavın ticari faaliyetinin bitmesi anlamına gelecek. Elbette firmalar küçüklerin ölmesi için bir araya gelmiyor. Hayatın ve ekonominin durdurulamaz akışı, küçükler lehine işlemiyor.

Önceki gün bir toplantıda TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, "Son iki yılda 40 bin bakkal kepenk kapadı. Buna karşın süpermarketlerin cirosu reel bazda yüzde 30 arttı" derken, değişimi, dönüşümü teyit ediyordu. Türkiye'de perakende pazarının ekonomideki ağırlığı 50 ile 60 milyar dolar arasında dolaşıyor. Pazarın yüzde 65'i geleneksel noktalarda (100 binin üzerindeki bakkal, 50 binin üzerindeki kasap, manav, kuruyemişçi ile semt pazarları) gerçekleşiyor.

Tansaş, Migros gibi şirketlerin satın alma ve birleşmelerle büyüyerek, ölçek ekonomisinden faydalanmaları, pazarda paylarının artmasına yol açıyor. Büyük miktarlı alımlarla; örneğin eti, meyveyi, ekmeği daha ucuz satabilme olanağına kavuşuyorlar. Kâr marjlarıyla oynayabiliyorlar.

Küçük esnaf ise kayıtdışı çalıştığı için ayakta duruyor. Sigortasız işçi çalıştırabiliyor. Vergiden kaçırabiliyor. (Vergi kaybı yıllık 8 milyar dolar. Kaynak: AMPD) Küçük esnaf, hipermarketler lehine işleyen yüzde 20'lik fiyat farkını böyle kapatabiliyor. Türkiye'de gelişmiş ülkeler benzeri, organize perakendecilerin payı yüzde 70'lere tırmandığında daha az bakkal, daha az kasap göreceğiz. Kalanlar da birleşmenin, müşteri odaklı çalışmanın yolunu bulanlar olacak.

DİĞER YENİ YAZILAR