Gazete Vatan Logo

Yargıtay'dan temizlik işi yapan işçilerle ilgili emsal niteliğinde karar!

Yargıtay, temizlik işi yapan taşeron işçilerle ilgili önemli bir karara imza attı. Kamuda başta hastaneler olmak üzere temizlik işlerinde binlerce taşeron işçi çalışıyor. Söz konusu işçilerin kıdem, ihbar ve izin alacakları konusunda sık sık tartışma yaşanıyor. İşte Yargıtay’ın emsal niteliğindeki kararı…

Yargıtay'dan temizlik işi yapan işçilerle ilgili emsal niteliğinde karar!

Yargıtay 9.Hukuk Dairesi temizlik işi yapan taşeron işçilerle ilgili emsal niteliğinde bir karar verdi. Kamuda başta hastaneler olmak üzere temizlik işlerinde binlerce taşeron işçi çalışıyor. Söz konusu işçilerin kıdem, ihbar ve izin alacakları konusunda sık sık tartışma yaşanıyor. İşte Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, temizlik işi yapan taşeron işçilerle ilgili emsal niteliğinde bir kararın ayrıntıları…
Temizlik elemanı olarak çalışan ve emekli olarak işten ayrılan işçi, bayram tatillerinde çalıştığını, yıllık izin kullanmadığı ve fazla çalışma ücretine hak kazandığını, bunun için de gerekli haklarını talep etmek için çalıştığı kuruma dava açtı. Davalı olan Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu vekili ise belirsiz alacak davası açılmayacağı ve hukuki yarar yokluğundan davanın reddi gerektiği, davanın açıldığını, tarihten 5 yıl önce hemen yapılması gereken ücret alacaklarının zaman aşımına uğradığını belirtti ve süreci Yargıtay’a taşıdı. Yargıtay, davalının temyiz itirazını yerinde bulmadı ve firmanın kıdem tazminatından sorumlu tutulmamasını hatalı buldu.
YARGITAY, DAVALININ TEMYİZ İTİRAZINI YERİNDE BULMADI
Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalı şirketin temyiz itirazları yerinde bulmayan Yargıtay, Taraflar arasındaki temel uyuşmazlığın, değişen alt işverenler arasındaki hukukî ilişkinin tespiti ve bunun işçinin işçilik haklarına etkileri konusunda toplanması gerektiğine kanaat getirdi.
Taşeron işçi ile alakalı olarak “4857 sayılı İş Kanununun 2’nci maddesinde, işveren bir iş sözleşmesine dayanarak işçi çalıştıran gerçek veya tüzel kişi ya da tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluşlar olarak açıklanmıştır. O halde asıl işveren alt işveren ilişkisinden söz edilebilmesi için öncelikle mal veya hizmetin üretildiği işyeri bulunan bir işverenin ve aynı işyerinde iş alan ikinci bir işverenin varlığı gerekir ki asıl işveren alt işveren ilişkisinden söz edilebilsin.” şeklinde açıklama yapan Yargıtay, “Alt işverenin başlangıçta bir işyerinin olması şart değildir. Alt işveren, işveren sıfatını ilk defa asıl işverenden aldığı iş ve bu işin görüldüğü işyeri nedeniyle kazanmış olabilir. Asıl işverene ait işyerinde yürütülmekte olan mal veya hizmet üretimine ait yardımcı bir işin alt işverene bırakılması nedeniyle, alt işveren açısından bağımsız bir işyerinden söz edilip edilemeyeceği sorunu öncelikle çözümlenmelidir. Zira asıl işveren veya alt işverenin değişmesinin işyeri devri niteliğinde olup olmadığının tespiti için işyeri kavramının bu noktada açıklığa kavuşturulması gerekir.” diyerek durumu gerekçelendirdi.
Yargıtay, Sendikalar Kanunu açısından bakarak şu gerekçesini sundu:
“Soruna 2821 sayılı Sendikalar Kanunu açısından baktığımızda, asıl işin tabi bulunduğu iş kolunun yardımcı iş için de geçerli olduğunu söylemek gerekirse de 4857 sayılı Kanunun 3’üncü maddesinin açık hükmü karşısında, işin alt işverene bırakıldığı durumların bundan ayrık tutulması gerekir. Gerçekten, 4857 sayılı Yasanın 2/III maddesinde, “İşyeri, işyerine bağlı yerler, eklentiler ve araçlar ile oluşturulan iş organizasyonu kapsamında bir bütündür” şeklinde Sendikalar Kanunu ile örtüşen ana kurala yer verildiği halde, sonraki bentlerde asıl işveren alt işveren ilişkisi düzenlenmiş, bir anlamda yardımcı işin alt işverene bırakılması ile ayrık bir durum öngörülmüştür. Daha sonra da aynı yasanın 3 üncü maddesinde “Alt işveren, bu sıfatla mal veya hizmet üretimi için meydana getirdiği kendi işyeri için birinci fıkra hükmüne göre bildirim yapmakla yükümlüdür” şeklinde kurala yer verilerek sorun açık biçimde çözümlemiş ve alt işveren işyerinin asıl işverene ait işyerinden bağımsız olduğu ortaya konulmuştur. Belirtilen çözüm şekli alt işverenlik kurumunun niteliğine de uygun düşmektedir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 4857 sayılı Yasanın yürürlüğe girmesinden önce de alt işverenin işyerinin, asıl işverene ait işyerinden bağımsız olduğu sonucuna varmıştır (Yargıtay HGK. 6.6.2001 gün 2001/ 9-711 E, 2001/ 820 K).”
“FİRMANIN KIDEM TAZMİNATINDAN SORUMLU TUTULMAMASI HATALIDIR”
İşçinin asıl işverenden alınan iş kapsamında ve değişen alt işverenlere ait işyerinde ara vermeden çalışması halinde, işyeri devri kurallarına göre çözüme gidilmesi gerektiğini vurgulayan Yargıtay, firmanın kıdem tazminatından sorumlu tutulmamasını şu şekilde hatalı buldu:
“Sözleşmesinin tarafı olan işçi veya alt işveren tarafından bir fesih bildirimi yapılmadığı sürece, iş sözleşmeleri değişen alt işverenle devam edeceğinden, işyerinde çalışması devam eden işçi açısından, feshe bağlı haklar olan ihbar ve kıdem tazminatı ile izin ücreti talep koşulları gerçekleşmiş sayılmaz. Buna karşın, süresi sona eren alt işverence işçinin iş sözleşmesinin feshedilmesi halinde, yapılan fesih bildirimi ile iş ilişkisi sona ereceğinden, işçinin daha sonra yeni alt işveren yanındaki çalışmaları yeni bir iş sözleşmesi niteliğindedir. Bu durumda feshe bağlı hakların talep koşulları gerçekleşeceğinden, feshin niteliğine göre hak kazanma durumunun değerlendirilmesi gerekecektir.
Somut uyuşmazlıkta; davalı ... İnş. Ltd Şti. firması son alt işveren olup, kıdem tazminatının tamamından diğer davalı kurum ile birlikte müşterek ve müteselsilen sorumludur. Mahkemece davalı kurumun rücu haklarını da ihlal eder şekilde davalı ... İnş. Ltd Şti. firmasının kıdem tazminatından sorumlu tutulmaması hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebepten dolayı bozulmasına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgililere iadesine, 13.01.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.”

Haberin Devamı