Gazete Vatan Logo

Urfalı helvacı blue jean kralı oldu

Çiftçiler helvasının sahibi Ahmet Çiftçi de ver elini Romanya diyenlerden... Temizlik ürünleri satarak başladığı işlerini büyütmüş; şimdi ülkenin ilk blue jean fabrikasının patronu...

Urfalı Ahmet Çiftçi de Romanya'da ekmek kovalayanlardan... 1981'den beri Gaziantep'te Çiftçiler markasıyla helva üretiyorlar; bölgenin ağız tadı olmuşlar. "Kim derdi ki helvacı Ahmet Romanya'da kotçu Ahmet olacak?" diye gülerken, nasıl 'kotçu Ahmet' olduğunu anlatıyor: "Romanya'daki kıpırdanmaları duyuyorduk. Bir iki arkadaşımla kalkıp geldik. Sorduk soruşturduk. Toptancılığa karar verdik. Çünkü Romanya'nın her şeye ihtiyacı vardı. Temizlik ürünlerinden tutun da gıda maddelerine kadar birçok malı getirip sattık. İyi paralar kazandık." Helvacılıktan toptancılığa... Peki blue jean fabrikası nasıl kuruldu?., diye soruyoruz:

"İşler büyüdükçe vizyonumuz da büyüdü. Yatırıma karar vermiştik. Baktık ki yaşlısı genci herkes kot giyiyor. Biz de bu işe girelim dedik. 2000'de blue jean fabrikasını açtık, markanın adını da Farm's koyduk. 5 milyon dolarlık bir yatırımdı. Romanya'nın ilk blue jean fabrikası. Bugün 380 noktada ürünlerimiz satılıyor. Şimdiki hedefim kendi markamı kendi dükkanlarımda satabilmek. Bir iki ay içinde onu da gerçekleştireceğiz."

En büyük rakibimiz Türk firmalar
Çiftçi'nin fabrikasında 280 işçi çalışıyor. Maaşları 200 dolar. En büyük rakiplerinin yine Türk şirketleri olduğunu söylüyor: "Bu markayı oturtmak için çok çalıştık, dergilere, televizyonlara ilanlar verdik. Gençlik organizasyonlarına katıldık. Sponsor olduk, geceler düzenledik. Şimdi Farm's iç pazarda birinci. Ama önce bu kaliteyi yakalayabilmek için işi bilen işçilere ihtiyacımız vardı. İşçileri seçtik aylarca eğitim verdik. Sonra işçilerimizi daha çok çalışmaya teşvik etmek için prim olayını gerçekleştirdik; şaşırdılar. Çünkü eski rejimde böyle şeyler görmemişler. O ayın en iyi personellerine ürünlerimizden hediye ediyoruz, yarım maaş ikramiye veriyoruz. Ama sistem oturdu, şimdi ben başında olmasam da fabrika tıkır tıkır işliyor. Artık hedef, AB ülkeleri ve ABD. Romanya'da kalite ödülleri alıyoruz, bu kaliteyi ihracatla taçlandırmak istiyoruz. Göreceksiniz, bir daha ki sefere size nasıl ihracat yaptığımızı anlatacağım."

Sohbetin sonunda bir telefon geliyor. Urfalı şivesine Romence katmış Çiftçi, bitirdikten sonra anlatıyor: "Romen bir iş adamı aradı. Bize vize koymuşsunuz ayıp olmuyor mu dedim, o da gülerek 'biz artık Avrupalı olduk' dedi. Herkes şikayetçi olsa da bu vize iyi oldu. Artık her eline bir bavulu alan buralara ticarete gelemeyecek."


Romanya'daki Türkler 'Hayat'la güne başlıyor
Romanya'da tam 4 yıldır bir Türk gazetesi çıkıyor. Gazetenin adı Hayat. Hayat'ı okurlarıyla buluşturan ise yılların gazetecisi Erkan Eruysal... Oğulları Serkan ve Kaan'la birlikte Romanya'da Türkiye'nin sesi olmuşlar.



Haftada bir çıkan gazete tam 16 sayfa... Ücretsiz dağıtılıyor. Tirajını soruyoruz, Eruysal gururla "6 bin" diyor; sonra da devam ediyor: "Reklamlarla işi döndürüyoruz. Hem sadece Türk şirketleri değil, Romen şirketleri de reklam veriyor gazetemize." Gazetenin genel yayın yönetmeni Erkan Eruysal'ın büyük oğlu Serkan. Yardımcısı da kardeşi Kaan. Son sözü kim söylüyor diye soruyoruz. Serkan gülüyor: "İzin verirlerse ben söylüyorum. Zaten kaç kişiyiz ki burada. Bizim haricimizde 4 Romen yazıcımız, bir de dağıtıcımız var." Peki "Romanya'da gazete çıkarmak fikri nereden çıktı?" sorumuzu da baba Eruysal yanıtlıyor: "Gazeteciliğe 1967 yılında Hayat Dergisi'nde başladım. Zaten gazetemin adı da o yüzden Hayat. Ardından Hürriyet, Gün, Akşam, Son Havadis, Tercüman... Böyle devam etti. Zaten Romanya'ya sık sık gider gelirdim. Buradaki potansiyeli biliyordum. 2000 yılında karar verdim, aldım oğullarımı yanıma, eşim de beni destekledi. Kalktık geldik buralara. Gazete çıkarırken de çok zorlanmadık."

Gazetenin yazarları arasında Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk de bulunuyor. Eruysal, "Yaşar Hoca gazeteciliğe benim dönemimde Son Havadis gazetesiyle başladı. Her cuma yazardı. Bir bakıma onu köşe yazarlığına ikna eden kişiydim. Bana bir el verdin hala devam ediyorum der" diyor. Erkan Eruysal'ın Türkçe gazeteden sonraki yeni hedefi ise Türkçe yayın yapan bir radyo kurmak.

Romen Meclisi'nde Türk milletvekili
Türkler, Romanya'daki ticaret hayatını canlandırmakla kalmamış; ülke yönetiminde de söz sahibi olmuş. Romanya Meclisi'nde 345 milletvekili var; 3'ü Türk... Onlardan biri de Nejat Sali... 51 yaşındaki Sali'yle Başkanlık Sarayı'nda röportaj yapmak için sözleşmiştik. Bizi makam otomobiliyle aldı. Aklınıza öyle son model süper lüks araçlar gelmesin. 2001 model Dacia. Ön camında Türk Bayrağı var. Başkanlık Sarayı'na giderken bir yandan Hakan Peker'in şarkılarını dinliyorduk; diğer taraftan da Sali'yi: "Burada her azınlığın kendini temsil etme hakkı var. Meclis'ten ayrı 140 kişiden oluşan bir de senato var. 100 bin Türk azınlığı 3 milletvekili temsil ediyor. 100 bin Türk'ten 50 bini Tatar. Benim seçim bölgem Köstence. 2000'deki seçimlerde 11 bin oy alarak Meclis'e bağımsız milletvekili olarak girdim. Nasipse kasımda yine aday olacağım."

Ceza yazan polise vekilinim demem
Nejat Sali, Romence, Türkçe, Tatarca, İngilizce, ve Fransızca olmak üzere 5 dil biliyor. 3 çocuğundan en büyüğü ODTÜ İşletme Fakültesi'nde burslu olarak okuduğunu söylerken gururu gözlerinden okunuyor. Milletvekili maaşının 600 dolar olduğunu hatırlatıyoruz: "Evet ama Romanya'da asgari ücret 70 dolar, bir doktorun maaşı ise 180 dolar. O yüzden Romen halkı aldığımız bu parayı bile çok buluyor. Meclis benzin masraflarımızı karşılıyor, lojman kirası veriyor. Burada milletvekilliği zengin olunacak bir iş değil." Sali, dokunulmazlıklarının 4 ay önce kaldırıldığını söylüyor: "AB uyum sürecinde kendimize çekidüzen veriyoruz. Artık sadece kürsü dokunulmazlığımız var. Ben sıradan bir vatandaş olmaya çalışıyorum. Eğer hatam varsa ve trafik polisi bana ceza yazıyorsa ona milletvekili olduğunu söylemem. Ayıptır, Herkesin görevine saygı duyarım."

Ve Başkanlık Sarayı'ndayız... Görkeminden etkilenmemek mümkün değil. 380 bin m2'lik saray dünyanın en büyüğü; Pentagon'dan sonra da dünyanın ikinci büyük binası. Yapımına 1984'te başlanmış. Çavuşesku'ya, her türlü ayrıntısıyla bizzat ilgilenmesine rağmen bu sarayda oturmak nasip olmamış. Sali anlatıyor: "Çavuşeşku kendini firavun gibi görüyordu. 20 bin işçi 6 yıl boyunca 24 saat çalıştı yine de tümünü bitiremedi. Saray 1995'te hizmete açıldı. 3 bin ton kristalle, 1 milyon m3 mermer kullanılmış. Bu mermerleri ancak 30'ar vagonlu 350 trenle taşıyabilirsiniz. Mimar Sinan yapıları gibi hava sirkülasyonu çatı delikleriyle sağlanıyor. Klima olmamasının nedeni Çavuşesku'nun zehirlenmekten korkmasıymış."

Haberin Devamı