Gazete Vatan Logo

Türkiye'nin ilk mübadele müzesi!

Türkiye’nin ilk mübadele müzesi
olarak oluşturulan "Avrupa Kültür Başkenti Mübadele Müzesi", 20 Aralıkta
ziyarete açılacak.

İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı Kültürel Miras ve Müzeler
Direktörlüğü’nün katkılarıyla gerçekleştirilen müze, Lozan Barış Antlaşması ile
Yunanistan’daki Müslüman Türk nüfus ve Anadolu’da yaşayan Rum Ortodoks nüfus
arasında yapılması kararlaştırılan mübadeleyi, mübadillerin özel eşyası ve
fotoğrafları gibi çeşitli materyallerle anlatacak.

Lozan Mübadilleri Vakfı ve Çatalca Belediyesi öncülüğünde kurulan müzeyle
Yunanistan’dan Türkiye’ye göç eden Türkler’in, göçten önceki ve sonraki yaşam
biçimlerinin şimdiki kuşaklara tanıtılması amaçlanıyor.
Müzede yer alan materyaller, mübadil ailelerin, aile büyüklerinin
fotoğraflarını, giysilerini, mutfak gereçlerini, mektuplarını, yazılı
belgelerini, ev eşyalarını ve her türlü anıyı müze koleksiyonuna bağışlamalarıyla
toplandı.

Çatalca’da Rumlar’dan kalan bir binanın restore edilmesiyle oluşturulan
müze binası, aynı zamanda mübadele tarihiyle ilgili belge ve bilginin toplandığı
bir arşiv ve dokümantasyon merkezi de olacak.

Kaleiçi Mahallesi’nde Ölçer Ailesi’nin müze kurulması amacıyla
bağışladığı bina, 1913 yılında inşa edildi. Mübadeleye kadar taverna olarak
işletilen bina, Cumhuriyet sonrasında ise Ziraat Bankası Şubesi olarak
kullanıldı. Yaklaşık 5 ayda müze işlevine uygun olarak restore edilen binanın
yanı sıra mübadele meydanı ve sokağı da bu amaçla yeniden düzenlendi.

-MÜBADELE-

Arapça bir sözcük olan mübadele, "Bedelleşme, değiş-tokuş, takas"
anlamına geliyor. 24 Temmuz 1923 yılında imzalanan Lozan Barış Antlaşması’ndan 6
ay önce, 30 Ocak 1923’te "Türk ve Yunan Halklarının Mübadelesine İlişkin
Sözleşme ve Protokol" imzalandı.

Bu sözleşmenin 1. maddesi, "Türk topraklarında yerleşmiş Rum Ortodoks
dininden Türk uyruklular ile Yunan topraklarında yerleşmiş Müslüman dininden
Yunan uyruklular"ın zorunlu mübadelesini öngörüyor. Ayrıca "Bu kimselerden hiç
birinin, Türk hükümetinin izni olmadıkça Türkiye’ye ya da Yunan Hükümetinin izni
olmadıkça Yunanistan’a dönerek orada yerleşemeyecekleri" hükmü getiriliyor.

Sözleşme hükümleri, sadece İstanbul’da oturan Rumlar ile Batı Trakya’da
oturan Müslümanlar’ı mübadelede kapsam dışında bıraktı. Bu iki topluma Lozan
Antlaşması ile azınlık statüsü tanındı.

İki ülke hükümetleri, 1 Mayıs 1923 tarihinde zorunlu olarak yer
değiştirmenin başlamasına karar vermişti. Ancak Lozan Antlaşması’nın imzalanması
ve kapsam dışı kalan İstanbul’un sınırlarının belirlenmesi gecikince zorunlu göç
Ekim 1923 tarihinde başladı.

Mübadele sözleşmesi, Balkan Savaşı sonrası topraklarını terk etmek
zorunda kalan 200 bin civarında Müslüman ile Kurtuluş Savaşı sonrası 1922 yılında
topraklarını terk etmek zorunda kalan 1 milyon civarında Rum Ortodoks nüfusun
sorunlarına çözüm bulmak amacıyla yapılmıştı. Mübadele ile her iki ülkeden 2
milyon civarında insan doğdukları toprakları terk etmek zorunda kaldı.

Bu büyük "zorunlu göç", Türkiye’den daha çok, Yunanistan’da ağır
kültürel-sosyal ve ekonomik sorunlara yol açtı ve uzun yıllar boyunca sürdü.

Yunanistan’da, mübadele konusunu yaşatan müzeler olmasına rağmen
Türkiye’de bugüne kadar böyle bir müze bulunmuyordu.

-ÇEYİZ SANDIĞINDAN ÇIKANLAR-

Mübadillere doğup büyüdükleri toprakları terk etmeleri için çok kısa bir
süre tanınmıştı. Bu nedenle bindirilecekleri vapurlara, trenlere eşyalarının çok
azını alabildiler. Bir kısmı, bu durumun geçici olduğunu da düşünmüşler, bir gün
vatanlarına geri dönecekleri düşüncesiyle sadece evlerinin kapısına kilit vurup
yollara düşmüşlerdi. Taşıyabildikleri eşyaların başında kendileri için büyük
değer taşıyan çeyizlikleri ve gündelik hayatta kullandıkları araç gereçleri
geliyordu.

"Avrupa Kültür Başkenti Mübadele Müzesi"nde sergilenen parçalar
arasında çeyizlikler büyük yer tutuyor. Her şeyin elde dokunduğu o zamandan kalma
bir dokuma tezgahı da müzede yer alıyor. El dokuması eşyalar arasında ipek gelin
çarşafları dahil her türlü yün çarşaf, battaniye, üzeri kanaviçe işli misafir
odası örtüleri, perdelik pamuklu kumaşlar, yastık yüzleri, yastık kılıfları,
duvar süsü olarak kullanılan panolar, yatak etekleri, raf, masa örtüleri, sandık
örtüleri gibi eşyalar da yer alıyor.

Nakış işlerinin en kıymetli olanları olan altın ya da sim sarma işleri,
atlas kumaş üzerinde solmayan ve akmayan kök boyalardan elde edilen renkli nakış
iplikleri ile Çin iğnesi işleri de de müzede yer alan parçalar arasında
bulunuyor.
Havlu ya da el bezi niyetine kullanılan peşkirler, kaba kumaştan dokunmuş
günlük çarşaflar, çocukların kundaklandığı kalın, enli sargı kuşakları olan
faskalar, kaynar sularla "buğata" tekniğiyle yıkanmalarına rağmen kesinlikle
renkleri akmamış, solmamış ve günümüze kadar gelmiş parçalar da dikkat çekiyor.
Yuvarlak ahşabı kesiksiz üretilen bir "hezaran iskemle" orijinal hasırı
biraz zarar görmüş olsa da bugünlere gelebildiği haliyle müzede yer alırken,
sigara tabakaları, çakmaklar, cam çekiçleri, gaz lambaları, masa saatleri de müze
ziyaretçilerini 100 yıl öncesine götüren ev eşyaları arasında yer alıyor.
Müzede, Hamza Rüstem Bey’in Girit’te kullandığı fotoğraf makinesi, o
zamanlar fotoğrafçılıkta negatif baskı için kullanılan camlar ve
fotoğrafhanesinde kullandığı bir mürekkep kurutma kağıdı ve aleti de
sergileniyor.
Basılı malzeme sergi örnekleri arasında mübadillerin yanlarında
getirdikleri fotoğraflardan başka, o günlerde tedavülde olan pullar, bir yarım
banknot, kitaplar, müzik nota defteri, nakış işleri için hesap kitapçığı ve 19.
yüzyıl sonlarında Girit’te çıkan "Sabah" gazetesinin bir nüshası da yer
alıyor.

-MÜBADİLLERİ YENİ EVLERİNE GETİREN "GÜLCEMAL" VAPURU-

Mübadelede "Gülcemal" vapuru da özel bir yer tutuyor. 15 Temmuz 1874
günü denize indirilen İrlanda yapımı "Gülcemal", Osmanlı Seyr-i Sefain İdaresi
adına 1910 yılında satın alındı. 1911 yılının Şubat ayında İstanbul’a gelen bu
güzel gemiye, dönemin padişahı olan V. Mehmet Reşad’ın annesinin adı verilerek
"Gülcemal" denildi.

1. Dünya Savaşı’nın başlamasından bir süre sonra asker taşımada
kullanılmaya başlanan "Gülcemal", bir ara hastane gemisi olarak da hizmet
verdi. 1915 yılının 27 Şubat günü bir İngiliz denizaltısı, İstanbul’dan
Çanakkale’ye asker taşımakta olan "Gülcemal"i İmralı önlerinde torpilledi.

Yaklaşık 2 yıllık onarımın ardından yeniden hizmete giren "Gülcemal",
savaşın sonunda 1918-19 yılları arasında mütareke yıllarında Yunanistan ve
Mısır’daki esir kamplarında tutulan Alman askerlerini Wilhelmhaven ve Hamburg
limanlarına taşıdı. 1920 yılında ise "Gülcemal", Amerika seferi yapan ilk Türk
yolcu gemisi olarak New York limanına yanaştı.

Bu gemi, Türkiye ve Yunanistan arasında imzalanan mübadele sözleşmesi
gereğince Yunanistan’dan Türkiye’ye gelecek mübadilleri Selanik Limanı’ndan
İstanbul ve İzmir Limanları’na taşıdı. İsmet Paşa başkanlığındaki Lozan heyetini
de bu yıllarda "Gülcemal" taşıdı.

Uzun yıllar İstanbul ile Karadeniz illeri arasında yolcu, yük ve posta
taşımacılığı yapan "Gülcemal" gemisine Atatürk de birkaç kez bindi.
2. Dünya Savaşı’nın karanlık yıllarını Haliç’te bağlı olarak geçiren
"Gülcemal", sonunda sökülmek üzere Messina Limanı’na vardığında takvimler 1950
yılını gösteriyordu. "Gülcemal"ın Lucien Arkas’ın koleksiyonunda bulunan maketi
de müzede sergileniyor.

Haberin Devamı