Gazete Vatan Logo

Türkiye'nin baş imamı Semra Hanım! (1)

Sohbete başladığımızda, "Yahu bırak Semra Hanım'ı... Bıktım artık, herkes onu soruyor" dedi... Konuşmamız sırasında sonra kendisi dönüp dolaşıp oraya geldi. Nereden geldiği ise tam alacakaranlıkta!

Bir yılı daha devirdik. Şöyle bir bakınca, neler olup bittiğini unutmuşuz bile. "Neyi unutmadık?" diye düşündüm, aklıma birden Prof. Ünsal Oskay geldi. Benim Basın Yayın'dan hocam olmasından değil, müthiş gözlemci ve esprili olmasından. Vallahi Prof. titrinden de değil, nevi şahsına münhasırlığından... Beykent Üniversitesi'ndeki odasında tam beş saat hoşbeş ettik. Hoşbeş ettik diyorum ya aslında yaptığımız bal gibi Türkiye'nin sosyolojik haritasını çıkarmak. İşte size beş saatlik hoşbeşden çıkan bilimsel sonuçlar: 2004'e damgasını vuran ne AB, ne hızlı tren faciası, ne Irak Savaşı, ne de işsizlik. Garip ama üç ay öncesine kadar ailesi ve mahallesi dışında kimsenin tanımadığı bir kadın 2004'ün kraliçesi oldu. Ünsal Hoca'nın deyimiyle, "Türklerin baş imamı artık o!" Kimden bahsettiğini anlamak için müneccim olmaya gerek yok. Semra Hanım tabii ki... "Türkiye'de din-iman sahibi bir iktidar var ama toplumun mabedi artık cami değil, TV. imam da değişti. Baş imam ne Fetullah Gülen, ne Erbakan, ne de Erdoğan... TV'deki kaynana Semra Hanım."

* Hocam 2004'te Türkiye'de öne çıkan iki isim vardı: Biri Tayyip Erdoğan diğeri de Semra Hanım... Toplumun izlediği iki örnek model var. Ne olacak bu memleketin hali?
Aslında Tayyip Erdoğan ile Semra Hanım birbirinden çok uzak değil. Biri 30 yıldır birikmiş sorunları yüklenmiş biri. O sorunların aktörü. Semra Hanım ise bu sorunları unutmaya çalışanların son kapısı.

* Nasıl yani?
Biz Erdoğan'ın ne yaptığına, ne ettiğine bakıyoruz. Anlayamıyoruz. Neden? İsmet Paşa zamanında Türkiye'de yaşanan olayları, alınan siyasi kararları arılayabiliyorduk. Şu açıdan anlamak istiyorsak Akis Dergisi okuyorduk, bu açıdan anlamak istersek Meydan Dergisi... Çünkü olayların gidişatıyla ilgili faktörlerin bir kısmı ülkenin içindeydi. Sonra Birleşmiş Milletler, NATO derken Türkiye giderek yularını dışarıya kaptırdı. Bu kaptırma haysiyetsizlik anlamında değil. Dünya değişti. Şimdi Türkiye'de de sorun yaşıyoruz. Bu sorunu kim yaşıyor? Ben. Bu sorunu yaşarken acı duyan kim? Ben. Ama bu sorun nereden zuhur ediyor? Onu anlayamıyorum. Nasıl anlayabilirim? Köy Enstitüleri olsaydı, herkesin yüksek tahsili olsaydı, Türkiye'de aklı başında bir basın gelişebilseydi, olanı biteni belki anlayabilirdik. 1940'ların, 1950'lerin dünyasında hiç değilse üç-beş kişi anlayabiliyordu. Bugünün dünyasında Türkiye daha yoğun yer alıyor. Almak zorunda. Bu hükümet şöyle, bu hükümet böyle diye değil. Dünya bizi buraya çekiyor. Türk insanı ise ülke tam buraya çekilirken aydınlanmak gibi bütün imkanlarından mahrum bırakıldı. Medya değişti. Okullar değişti.

* Bu durumda ne yapabilir?
Erdoğan'ın yaptığı şeye benim aklım eriyor. Yaptığı olumsuz şeyler onun marifeti değil. Dünyayla etkileşimin getirdiği bir şey. 'Vatan millet edebiyatı ile AB'ye girelim ama Kıbrıs konusunda hiçbir pazarlığı kabul etmeyelim.' Böyle bir dünya yok artık. Avrupa Birliği'ne girilirse de marifeti Abdullah Gül'le Tayyip Erdoğan'da değil, Kıbrıs'la ilgili pazarlığa girerse de suç onlarda değil. Dünya böyle oldu artık. Ben bunu görebiliyorum. Ama birçok insan böyle göremiyor. Göremeyenlerin bir kısmı aşırı milliyetçi MHP, bir kısmı sofu oldu. Bin Ladinler'e falan kayıyorlar belki. Komik bir unsur ama en sağlıklı kesimi de Semra Hanım'ın peşinde.

* En sağlıklı kesim mi?
Evet. Herkesin aklını yitirme derecesi farklı. Sağa ya da sola doğru o kadar yoğun bir şekilde akıl yitirme var ki... Buna ne denir? Akıl tutulması, tıpkı güneş tutulması gibi. İşte tam akıl tutulmasına girmemiş olan alacakaranlık içinde durabilenler Semra Hamm'ın peşinde.

* Siz izliyor musunuz Semra Hanım'ı?
Ben bu gibi programları izlemeden de nasıl bir şey olacağını biliyorum. Çünkü dışarıda benzerleri var...

* Vallahi ben izlediğim kadarıyla bu kadın gibisi olamaz diye düşünüyorum. Bir de eğitimli olsa neler yapacağını düşünmek bile istemiyorum...
Eğitimli olsaydı tadı kaçardı. Semra Hanım'ı oradan çıkar yerine benim muhterem hocam Nermin Abadan'ı koy. Kaç kişi izler yahu? Akıllı bir kadını oraya koyduğun anda kimse izlemezdi.

* Peki Semra Hanını eğitimli olsaydı...
Nermin Abadan olurdu. O böyle bir kazaya uğramadığı için bugün yıldız. Abadan'ı yılda kaç kişi dinliyor panellerde, şurada burada... Üçyüz, beşyüz... Ama Semra Hanımı?

* Onu dinlemek kolay olduğu için mi durum böyle?
Hem kolay hem çok faydalı. Nermin Abadan'ı dinlemek hiç faydalı değil. Onu dinlersen bu hayatın içinde kabız olup bir köşede oturuyorsun, işe yaramıyorsun. Yaşayamıyorsun. Zaten onu dinlersen ikinci 24 saate sağ selamet çıkamazsın. Ya ölürsün, ya öldürürler, ya dışlarlar. Ama Semra Hanım'la her gün aynı yatağa girip çıkarsan fiyatın yükseliyor. Komşun seni daha çok seviyor. Kahveye girdiğin vakit dostluğun ilerliyor. "Semra Hanım akşam nasıldı ama? Geline neler dedi? Ne nefisti değil mi?" deyince, "Ünsal Hoca çok tatlı adammış ya, bu kadar tatlı olduğunu bilmiyordum" diye düşünüyor komşum. Ama ertesi gün Nermin Abadan'ın konferansına gitsem sonra da kahveye gelip sevgili dostum Ethem Bey'e anlatsam, "Bu adamın zaten boktan olduğu belliydi. Nelerle uğraşıyor bu manyak" der. Benim de masama uğramaz bir daha... Benim 500 bin liraya ısmarladığım çay için herif benim yanıma oturur mu? Ama Semra Hanım'dan bahsedersem çayı bile o ısmarlayabilir.

* O zaman Semra Hanım'ı entellektüellerin de izlemesini buna mı bağlayacağız?
Bugün Türkiye'de organik bir muhalefet olmadığı için, entellektüeller çırpınıp duruyor. Ama toplumun en büyük düşman saydığı kesim de onlar... İsmet Paşa İstiklal Savaşı'nı örgütlemek için nasıl çalıştıklarını anlatırken, "Yunan'dan önce biz kendi milletimizi zapturap altına almak zorunda kaldık" diyordu. İsmet Paşalar, Atatürkler bir daha gelir mi bilmiyorum. Gelmeme ihtimali çok yüksek. Neden? Onlar yarı sanal yarı gerçek bir imparatorluğun içinde paşa olmuşlar. Bugün paşa olmak kimseye nasip olmuyor. Paşa dediğin paşadır, hoca dediğin hocadır, yazar dediğin yazardır. Kim kaldı ortada yalan yanlış: Çetin Altan, gençlerden Can Dündar... Artık paşa olamıyorsunuz lejyoner oluyorsunuz. Lejyoner ne demek? Vatanı milleti olmayan demek. Vatanı milleti olmadan askerlik yapan adama ne derler? Haysiyetsiz derler. İçinde şeref falan yok. Adam şerefle onurla yaşanan bir hayattan yoksun kılındığı için, içkisine para bulmak için, gezginci orospularla yatabilmek için askerlik yapıyor.

Devamı

Haberin Devamı