Gazete Vatan Logo

Türkiye’de Kürt sorununu en iyi anlayan kurum MİT

Eski DEHAP Genel Başkanı Tuncer Bakırhan: Türkiye Kürt sorununu çözdüğü anda yeni Çin olur

* MİT Müsteşarı Emre Taner size göre ne demek istedi?
MİT yaşamın içerisinde bir kurum. O yüzden de her şeyi mevcut yönetenlerden daha objektif görüyor. Siyasi beklentisi olmadığı için gerçeklere daha yakın. Bize göre Taner, Türkiye ve Ortadoğu’yla ilgili yeni Kürt politikası oluşturulması konusunda devleti uyarıyor. Ama bence söyledikleri her kesim tarafından tam anlaşılamadı, bir kez daha anlatmasına ihtiyaç var.

* Belki de Eski MİT Müsteşar Yard. Cevat Öneş bu yüzden konuştu; sizce Öneş ne demek istedi?
Bize göre o da Kürt sorununun geleneksel politikalarla çözülemeyeceğini söylüyor. Eski de olsa üst düzey bir devlet görevlisinin bu açılımını çok önemsiyoruz.

* Kabaca soracağım ama acaba hiç devleti dize getirdik diye düşünüyor musunuz?
Biz böyle düşünmüyoruz. Bizce MİT şu anda bugüne kadar görüp de söyleyemediklerini söylüyor. MİT bu gerçekleri şimdi görmedi, her şeyi başından beri biliyordu.

* Öyleyse niye şimdi?
Şimdi söylemeseler bir daha ne zaman söyleyecekler? Dünyanın gündemi bu. MİT geleceği, seçim kaygısıyla hareket edenlerden daha iyi görüyor, o yüzden de şimdi konuşuyor.

* Sizce bıçak kemiğe mi dayandı?
Çözüm konusunda Türkiye eğer biraz daha geç kalırsa Kürtler’in de birlikte yaşama inançları iyice zedelenecek. Birlikten yana olanların bu uyarıda bulunması şart. Çünkü Türkiye, İran, Irak ve Suriye’den farklı ülkedir. Türkler’le Kürtler arasındaki ilişkiler ne Arap-Kürt, ne Şii-Kürt, ne Fars-Kürt ilişkileri gibidir. Daha sıcak, tarihsel ve çekicidir. Türkler ve Kürtler arasında pozitif anlamda elektriklenme vardır. O yüzden de Türkiye’nin elinde önemli fırsat durmaktadır. Aslında “K. Irak’ta Kürdistan mı kuruluyor” diye yaygara koparılacağına, Türkiye sorununu kendi Kürtleri’yle çözebilir.

* Diyelim ki çözdü; sizce sonraki adım ne olur?
O zaman çekim merkezi Türkiye olur. Ortadoğu’daki oyunda sırtı güçlü olan bir Türkiye, ciddi aktör haline gelir; bölgenin modeli olur. İşte o zaman Hindistan ve Çin’in dünyada elde ettiği o ekonomik gelişmenin benzerini Türkiye de gösterebilir; Ortadoğu’nun Çin’i olur.

Mahmur Kampı’nın Hakkari’den farkı yok

* Mahmur Kampı size ne ifade ediyor?
Mahmur, Türkiye’de faili meçhullerin yoğunlaştığı 1990’larda, bunlara tepki olarak bölge halkının koyduğu bir tavırdır. İnsanlar PKK tarafından kaçırılarak değil, gönüllü olarak gittiler Mahmur’a... Çünkü o zamanlar öldürülmek için PKK’lı olmaya gerek yoktu. Mevcut politikalara ortak olmayan herkes hedefti. Mahmur böyle bir politikanın eseridir.

* Ya peki “Kandil’in lojmanları” gibi görünmesi?
Kimi çevrelere göre sadece Mahmur’dakiler değil, bütün Kürtler PKK’lı... O çevrelere göre her Kürt tehlikeli. Ama ben PKK’yla ilişkiler açısından Mahmur’daki Kürtler’le Hakkari-Yüksekova’dakiler arasında bir fark görmüyorum. Hepsi de sıradan vatandaş. Bu insanların çocukları arasında PKK’lı insanlar olabilir. Ama buradan hareketle Mahmur’u tamamen bir PKK kampı olarak görmek yanlış olur, çözüm de sağlamaz. Unutmayın; insanlar çocukları PKK’lı oldukları için oraya gitmediler; baskıdan bıktıkları için gittiler ve Türkiye’yi özlüyorlar.

* Sizce nasıl dönebilirler?
Kamptan gelen duyumlara göre, Mahmur’a “PKK’nın fabrikası”, kendilerine de “terörist” diye bakılmasından rahatsızlar. Ayrıca 15-20 yıldır köylerinden kopan bu insanlar döndüklerinde ne iş yapacaklar, yoksa yargılanacaklar mı?

* ABD’nin kampa gidişleri sizce ziyaret mi, yoksa baskın mı?
ABD’nin oradaki mültecilere yöneleceğini hiç sanmıyoruz. Bence Türkiye, “ABD Mahmur Kampı’nı dağıtacak mı, dağıtmayacak mı” diye bakacağına, oradaki insanları nasıl geri getireceğini düşünmeli.

Kürt meselesini AB değil Ağar’la tartışmayı isteriz

* AB’yle ilgili hazırladığınız raporu DTP’nin AB sürecine karşı olduğu şeklinde mi yorumlayalım?
Ben yaklaşık altı yıldır partim adına diplomatik görüşmeler yapıyorum. Bu konuda Avrupa’da neredeyse görüşmediğim kimse yok. AB sürecini elbette destekliyor ve benimsiyorum ama AB’nin Kürt sorununa yaklaşımında bir çifte standart var. AB, acil olmayan sorunları daha öne çıkarıyor. Kaldı ki zaten ben de Kürt sorununun hiçbir zaman dış dinamiklerle çözüleceğine inanmadım.

* İyi de AİHM’nin Türkiye’yi mahkum eden kararları bile önemli değil mi?
Bakın, biz de ülkemizin oralarda mahkum edilmesinin heveslisi değiliz. Ama bir insana pislik yedirilmesinin karşılığı 5 bin Euro değildir. Avrupa Kürt’ün uğradığı mağduriyeti eurolarla gidermeye çalışıyor.

* Yani AB’yi samimi bulmuyorsunuz?
AB, Kürt meselesini uluslararası arenada elindeki bir kart olarak görüyor. Ama biz kendi ülkemizin taviz vermesi için birilerinin elinde kart olmak istemiyoruz. Kart olmak Kürtlere yakışır bir şey değildir. Onun yerine biz sorunlarımızı oturup Mehmet Ağar’la tartışmayı tercih ederiz.

* Sadece Ağar’la mı?
Tabii ki hayır, çözümden yana olan her kişi, kurum ve kuruluşlarla oturup konuşuruz.

* Peki bu arada sizce Kuzey Irak’taki Kürtler, ABD’nin elinde kart olmayı kabul etmiş Kürtler mi?
Irak farklı, orası için pek bir şey söylemek istemiyorum. Ama Türkiye’de bir öz var; daha çağdaş, daha demokrat bir öz. Burada halklar kaynaşmış. O yüzden bence Türkiye’nin Kuzey Irak’la ilgili endişeleri de yanlış. Türkiye’deki Kürtler için çekim merkezi Türkiye’dir.

Biz bugününe bakarız...

* Hiç, “Ağar istediği kadar düz ovada siyaset desin, biz o bin operasyonu unutmayız” demiyor musunuz?
Kürtler çok kindar bir halk değil. Kürtler dünü yüreklerine gömer ama bugüne bakarlar. Ağar’a da böyle yaklaşırlar; dünüyle değil, bugünüyle...

* Başbakan’ın 16 ay sonra gelen “Kürt sorunu yoktur” sözü?
Biraz daha esnek söylese biz anlardık ama bu kadarı da olmaz. Milliyetçi şoven çevrelere mesaj vereceğim derken bizi silip attı.

* AKP-DYP koalisyonu fikri?
Böyle bir denkleme tabanımızın da biraz daha olumlu bir bakış açısı var. Zaten sanırım senaryolardan biri de bu. Dikkat ederseniz AKP, Ağar’ı çok fazla karşısına almıyor. Ağar da alıyor gibi görünüyor.

Doğu’da Güney Amerika taktiği

* Güneydoğu’da aşırı dinci örgütlerin birleştiği ve giderek önemli bir güç haline geldiği söyleniyor?
Bu çok önemli ama tartışılmayan bir problem. Güneydoğu’da etnik kimlik ve din unsuru bir araya geldiğinde çok güçlü bir bileşim doğuyor. Şu anda eskiden bildiğimiz Hizbullah hareketinden farklı olarak, tabana yayılmaya çalışılan dinci bir örgütlenme var. Güney Amerika’daki sosyalist hareketlerin “tabanın içinden gelme yöntemi” ni kullanıyorlar. Bizim tabanımızı ele geçiremezler ama AKP tabanını etkiliyorlar. Son 2-3 yıldır çok yoğunlaştılar, ki bunda kimi komşu ülkelerin de payı olabilir.

Kongreye tek adayla gideriz

* DTP içinde Ahmet Türk ve Tuncer Bakırhan cephelerinin olduğu söyleniyor?
Cepheleşme yok ama şöyle durum var: Nasıl CHP’de, AKP’de ve diğer partilerde herkes her konuda birbiri gibi düşünemiyorsa, bizde de böyle olması çok doğal.

* Kongrede tek aday mı çıkar, yoksa yarış yaşanır mı?
Bizde uzlaşma esas alınır. Kongreye de büyük bir ihtimalle tek adayla gideriz. Kim olacağı henüz tartışılmadı.

* Kongreyi başkanı değiştirmek için yapmıyor musunuz?
Problemimiz başkan değişimi değil. Problem biraz daha zihnini, yüreğini ortaya koyabilen, birikimli bir yönetim oluşturmak.

* Şu yorum yapılıyor: Ahmet Türk biraz fazla sosyal demokrat, ama örgüt daha radikal kararlar alan bir genel başkan istiyor?
Kamuoyunun anlamadığı bir şey var; PKK aslında sanıldığından daha esnek, çözüme hepimizden daha çok yakın.

* Bunu neye dayanarak söylüyorsunuz?
İmralı’nın çözüm önerileri basına da yansıyor. Önerilerinde sorunu daha geren yaklaşım yok. PKK’nın de tavrı benzer bir tavır. Hatta bu öneriler, milliyetçi kimi Kürt çevrelerinde çok radikal bir şekilde eleştiriliyor. Sıcak odasında, devletten ihaleler alan, çocuğu yurtdışında okuyan kimi marjinal Kürt siyasetçiler, PKK’nın bu duruşunu eleştiriyor. PKK’nın Kürtlükten vazgeçtiğini, Türkleştiğini söylüyor. Öcalan’ın Mustafa Kemal’le ilgili düşüncelerini siyaset malzemesi yaparak tartışan çevreler var.

* Bir terör örgütünün nesi daha esnek olabilir?
Dışardan takip ettiğimize göre savaşta taraf olmasına rağmen kimi siyasi çevrelere göre sorunun çözümünde kin, nefret ve öç alma yerine, geçmişteki acıları silmeye hazır dilleri var. Bu önemli bir şey.

Atasagun’la komşu bile değiliz

* Eski MİT Müşteşarı Şenkal Atasagun’un akrabası olduğunuz söyleniyor?
Sadece söylenmiyor, kimi Kürt sitelerinde yazıldı da... Ben aslen Viranşehirli ve Yezidi kökenli bir Kürdüm. 1800’lerde Kars’a gelmişiz. Atasagun ise Çıldırlı bir Terekemedir (Kafkaslardan göç eden bir Türk boyu). Dolayısıyla bırakalım akrabalığı, komşuluk bağımız bile yok.

* Sizce nereden çıktı bu laf?
Bu alanda kaşarlanmış, bütün hedefi siyasette en üst noktaya gelmek olan çevrelerin 33 yaşında bir gençle karşılaştıkları zaman bir şeyler söylemesi gerekiyordu. Onlar da uydurdu.

* DEHAP’tan DTP’ye geçerken niye genel başkanlığınız sürmedi?
DEHAP daha homojen partiydi. Yani benzer düşüncel insanlardan oluşuyordu. DTP geniş kurgulandı. Kırılmış, geçmişte yer bulamamış Kürtleri de içine almayı hedefledi.

3N+1K

KİM: Tuncer Bakırhan 1970, Kars doğumlu. Bursa Uludağ Üniversitesi İktisat Fakültesi mezunu. 1989’dan bu yana partinin hemen hemen tüm kademelerinde çalıştı. 33 yaşında DEHAP Genel Başkanı seçildi. İki yıl süren genel başkanlığı görevini DTP’nin kurulmasıyla birlikte Ahmet Türk’e devretti. Partiyi 2005’teki ilk kongresine taşıyan Geçici Yürütme Kurulu’na en fazla oyu alarak seçilen Bakırhan, halen DTP’nin Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı.

NEDEN: Sihirli bir değnek gelip dokunsa ve birden 19 Ocak öğle saatlerine geri dönsek. Neydi gündemimiz? Eski MİT Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş’in CNN Türk’te yaptığı açıklamalardı. Öcalan’ın milletvekillerine gönderdiği mektup; ABD’nin Mahmur kampı ziyaretiydi. Bush’un yeni Irak planıydı. Kerkük’te patlayan bombalar ve DTP’nin 28 Şubat için aldığı olağanüstü kongre kararıydı... Felaketimizin üzerinden 10 gün geçti ve şimdi kaldığımız yerden aynı gündeme devam edeceğiz; ama ne halde? 19 Ocak öğle saatlerinde midemize yediğimiz koca bir yumrukla, biraz daha iki büklüm, biraz daha içe kapanık bir halde... Bu yüzden işin içinden çıkabilmek için birbirimizi dinlemeye her zamankinden daha çok ihtiyacımız var. Tuncer Bakırhan’ın sözlerini kendi gözlerinizden gayrı, bir de bu gözle okuyun lütfen.

NE ZAMAN: 19 Ocak, Cuma

NEREDE: DTP Genel Merkezi’nde.

Haberin Devamı