Gazete Vatan Logo
Magazin Türkan ŞORAY:Aşk hayal kırıklığı getirdi... Kadir İNANIR:Aşkı hep teğet geçtim...

Türkan ŞORAY:Aşk hayal kırıklığı getirdi... Kadir İNANIR:Aşkı hep teğet geçtim...

Gönderilmemiş Mektuplar filminde dokunaklı bir aşk hikayesinin kahramanları olan Türkan Şoray ve Kadir İnanır'ın aşktan yana yüzleri gülmemiş. Türkan Şoray, "Hep hayal kırıklığına uğradım" Kadir İnanır ise, "Hiç yakalayamadım. Yanından teğet geçtim" diyor

Gönderilmemiş Mektuplar... Acıyla beslenen kırık bir aşkın hikayesi...Türkan Şoray ile Kadir İnanır'ı 25 yıl aradan sonra buluşturan film... Filmin galasından sonra iki oyuncuyla konuştuk. Galayla ilgili değerlendirmeleri yanımda yaptılar. Kadir İnanır, "Herkes senin için muhteşem oynamış diyor" dediğinde Türkan Şoray "Aaa gerçekten mi?" dedi. Sohbetimiz sırasında ikisinin yüzünde de birlikte seyirci karşısına çıkmanın verdiği mutluluk okunuyordu.

* Filmin zamanlaması doğru oldu mu? Irak savaşı etkiler mi izleyicileri?
T.Ş: Filmi çekerken savaş rüzgarları vardı ama barış umudu da bulunuyordu. Ne yazık ki savaş çıktı. Filmde hayatta ayakta kalma ve hayata bağlanma adına güzel bir hikaye anlatıyoruz, izleyenlerin iyi duygularla ayrılacaklarını düşünüyorum.

K.İ: Savaş da aşk da insanlık tarihi boyunca var. Her şey yaşama dair. Hayatın devam ettiği gerçeğini en önde tutarak işimizi en iyi şekilde yaptık.

* Yönetmen Yusuf Kurcenli bu senaryoyu sizler için yazdı. İlk okuduğunuzda neler hissetiniz?
T.Ş: Uzun bir arayıştan sonra bu filmi yaptık. Aradığımız senaryo buydu. Heyecanlandık. Tereddütsüz evet dedik.

K.İ: Çok beğendim. Film çekmek çok pahalı bir olay. Batı standartlarında yapmak istiyorsanız 1 milyon dolarla işe başlamak zorundasınız. Şu sıkışan Türkiye ekonomisinde 1 milyon doları olan adam parasını maceraya sürüklemez. Bu filmi Amerikalı 40 milyon dolara çeker. Filmimiz o güçlü prodüksiyonların karşısına çıkacak güçte oldu.

* Bu film birlikte oynadığınız diğer yapımların önüne geçebilecek mi?
T.Ş: O yaptığımız filmlerin kalitesi, başarısı bizi çok mutlu ediyor. Bu da öyle olur diye düşünüyoruz.

K.İ: Bizim diğer filmlerimize yıllardır gösterilen ilgi başarımızın göstergesidir. Eleştirmenler için film yapmadık. Herkesin bir filmi beğenip beğenmeme hakkı vardır.

* Filminiz 12 Eylül'ün yaralarıyla ayrı düşmüş aşıkların hikayesi...
K.İ: İnsanlar siyasi dönemlerde de aşk acısı çekerler. Film bulutların üzerinde hayal edilmiş bir dünya kurmuyor. Filmi önemli kılan yanı da bu.

T.Ş: Yaşananlar, ortak yaşamlar, acılarımız, çelişkilerimiz birbirine benziyor aslında.

* Gülfem karakteriyle ortak noktalarınız var mı? Hem Gülfem "gül dudaklım" demek, Yusuf Kurcenli sizi düşünerek bu adı koymuş olabilir mi?
T.Ş: "Gül dudaklım" demek olduğunu bilmiyordum. Hoşuma gitti. Gülfem'in yaşadıkları benim yaşamımda da vardır.

* Kurcenli senaryoyu yazarken sizin hayatlarınızdan da ilham almış olabilir mi?
T.Ş: Aşkı yaşatmak, beslemek devam ettirmek çok zor. Ben uzun süreli aşkı göremiyorum. Belki mutlu olabilir ama bu iki kişiye de bağlı. Ne kadar emek veriyorlar? Genelde baktığımızda mutsuz aşklar çok.

K.İ: Mutluluk yok, mutluluk arayanlar var. İnsanlar yaşamları boyunca imtihana sokulmuş gibi. Ömür kısa ama insan bunu hissetmiyor. Emek verilmediği için de aşklar kırılıp dökülüyor.

* Siz gerçek aşkı buldunuz mu?
K.İ: Ben yaşayamadım. Aşkları teğet geçtim. Şimdi suçu kendimde görüyorum. Büyük şehirde tutunma kavgası, işimde başarı peşindeydim, özel hayatıma gerekli özeni gösteremedim. Suçlu varsa aşk hayatımda o da benim.

T.Ş: Benim için daha çok hayal kırıklıkları oldu diyebilirim.

* Mektuplaşır mısınız birbirinizle ya da mesajlaşır mısınız?
K.İ: Ben bir mektup yazdım Türkan Hanım'a. Onun yanıtını bekliyorum.

T.Ş: Ben Kadir Bey'in mektubunu saklıyorum! Yanıt yazacağım.

* Sizlere gönderilmiş mektupları saklar, arada çıkarır okur, duygulanır mısınız?
K.İ: Mektup saklamayan bir insan olduğunu sanmıyorum. Ben okurum.

T.Ş: Herkesin evinde bir kutunun içinde, özel bir yerde vardır mektuplar, o mektuplar güzel duygular hissettirir.

* Neden insanlar söyleyemediklerini yazarlar?
K.İ: Söz uçup gider, yazı belgedir.

T.Ş: Heyecanla mektup beklemek, defalarca okuyup aynı duyguları yaşamak güzeldir oysa...

* İletişim olanakları bu duygulardan uzaklaştırdı mı yeni kuşakları?
T.Ş: Evet bizim çocuklarımız ve onların çocukları bu duyguları bilmeyecekler, keşke bilseler.

K.İ: Bilim ve teknolojiye karşı değiliz ama bunlar da insanları statikleştiriyor. İnsanı yücelten duygular uçup gidiyor.

* Duygularınızı kolayca ifade eder misiniz?
T.Ş: Ben çok söyleyemem.

K.İ: Ya söylersin ya da yazarsın...

T.Ş: Ya da susarsınız.

K.İ: Susarsan içine atarsın.

T.Ş: Olabilir ama o da bir mesajdır.

K.İ: Susmak ilginç yani...

T.Ş: Susmak da birçok şeyi anlatmaktır. Ben sustuğum zaman karşımdaki anlıyor diye düşünürüm.

* Ya anlamazsa?
K.İ: Bu ertelemedir öyle değil mi?

T.Ş: Bence susmak da tercihtir.

K.İ: Ben duygularımı ifade ediyorum galiba.

T.Ş: Ben de galiba susuyorum. Hem burçlarla da ilgili olabilir. Bazı insanlar öyle.

K.İ: Açmayalım şu burç meselesini.

* Sizin burcunuz ne?
K.İ: Yok benim burcum. Bilmiyorum.

T.Ş: Doğum tarihini bilmiyor musun?

K.İ: Tam bilmiyorum. Nüfusu sonradan almışlar. Şimdi bu konu açılacak siz başlayacaksınız yükselen, alçalan diye... İnanmam ben bunlara. Tüm bunlar insanlığın haracını yemek için kurulmuş. Bu burçlar yetmedi bir de Çin Falı çıktı.

Haberin Devamı