Gazete Vatan Logo
Magazin Türk ev kadının estetik cerrahla imtihanı

Türk ev kadının estetik cerrahla imtihanı

Türk ev kadının estetik cerrahla imtihanı

Renkli Rüyalar Oteli, ahlakçı kurallarla birbirini acımasızca eleştiren ev kadınlarını salonunda ağırlıyor. Hem de İstanbul’un en iyi estetik cerrahlarından birinin lüks bekleme odasında… Kültürel ve sosyo-ekonomik farklar rafa kalkıyor bu kitapta… Kitabın yazarı Esra Baran ise yazım sürecini anlattı.

Kitabı neden takma isimle çıkarttınız ve fotoğraf çekimlerinde yüzünüzü gizlediniz?

Korktum. İnsan bir şeyin arkasına neden saklanır? Kitabı okudunuz... Özgür olmak için bazen saklanmak gerekiyor.

Kim bu Esra Baran? Tanıdığımız, okuduğumuz biri mi?

Elbette ilk defa kalemi elime almıyorum. Aslında kitabı okuyanlar satır aralarında başka mecralardaki yazıların izlerini oralarda bulabilirler. Bu saklambaç da eğlenceli geldi, hoşuma gitti.

İlk roman için cesur bir hikaye... Hikaye mi sizi buldu, siz mi hikayeyi?

Sadece hikaye ile buluştuğum anı biliyorum. Hayatı boyunca kırmızı oje bile sürmemiş, bir tane bile topuklu ayakkabısı olduğundan şüphe duyduğum 45 yaşında bir arkadaşım aradı, bana utanarak iyi bir estetik cerrah bilip bilmediğimi sordu. Memelerine silikon taktırmak istiyordu. Çok şaşırdım. Bütün estetik operasyonlar o kadar direk olarak cinsellikle ilgili ki... Arkadaşımın bu isteği kadar kendi ön yargıma şaşırdım. Arzulanmak istemek, bir erkeği baştan çıkarmak istemek gibi duyguların benim kafamda o kadınla ilgili olamazdı. Ama şimdi o utanarak da olsa memelerinin fark edilmesini, görülmesini ve arzulanıp sevilmesini istiyordu.

Haberin Devamı

HERKESİN KARANLIK BİR TARAFI VARDIR

“Bütün estetik operasyonları o kadar direk olarak cinsellikle ilgili ki...” diyorsunuz. İnsan kendisi için estetik olamaz mı?

Bence kimse kendisi için estetik olmaz. Kadınlar erkekler için, erkekler kadınlar için estetik oluyor. Bütün güzellik endüstrisi öyle. Birbirimizi baştan çıkarmak için giyiniyoruz, parfüm sıkıyoruz. Bana göre estetik operasyon geçirmek ya “daha çok sevişmek istiyorum” ya da “yaşlandığım için daha az sevişmekten korkuyorum” demek. Konteks bu olunca tabii ki bu sektöre de yansıdığını düşünüyorum.

Haberin Devamı

Doktor ile Nihan çok farklı dünyalardan ve kültür seviyelerinden geliyor. Onları buluşturan ne?

Nihan ile doktorun karanlıkları buluşuyor. Herkesin karanlık bir tarafı var. Ahlaken yanlış hislerimizi, korkularımızı halının altına süpürüp duruyoruz. Herkes bu anlamda çok sıradan. Birçok insan başka bir insan tarafından gerçekten görülmeden ölüp gidiyor. Birbirimizi gerçekten tüm aydınlık/karanlığı ile gördüğümüz ve kabul edip sevdiğimiz çok nadir ilişkiler var. Nihan ile doktorun hikayesi birbirinin karanlıklarını sevebilmiş iki insanın hikayesi.

KIRILGANLIĞINIZI GÖSTERDİĞİNİZ İLİŞKİ ASLINDA EN DERİN OLAN

Kitapta Nihan’ın komşularıyla ilişkisini gözlemlediğimiz kısımlarda onlardan farklı tarzda olduğunu görüyoruz. Özellikle başkalarının hayatını konuşan ve bundan zevk alan Nihan’ın komşusu Gülnur’un diyalogları üzerinden eleştiri mi yapıyorsunuz?

Kesinlikle bir eleştiri yok. Tam tersi kucaklama var. Anlatmak istediğim insanlığın ortak paydası olan kırılganlıktı. Dedikoducu komşu teyzeler ile en güçlü gözüken adamlar, en başarılı kadınlar hepsi ortak bir kaderi paylaşıyorlar. Hepsi kırılgan ve savunmasızlar. Bu özellikleriyle de hepsi son derece sıradanlar. Onları eşitleyen bu sıradanlık çok kıymetli bir şey. Herkes kendi dünyasında kah başkalarını konuşarak, kah pahalı kol düğmeleri takarak kendi kırılganlığını saklamaya, değilmiş gibi yapmaya çalışıyor. Kitapta irili ufaklı iç içe geçmiş çok sayıda insan ilişkisi var. Anlatmaya çalıştığım ‘mış’ gibi yapılmadığında, bir insan başka birinin yanında kırılganlığını yaşayabildiğinde kurulan ilişkilerin ne kadar derin ve yakın olduğuydu.

Haberin Devamı

Kitapta deli olmak çok makbul... Burada anlatmak istediğiniz ne?

Kimin “deli” olduğuna karar vermek, normali nerde tanımladığınızla ilgili. Romanda “deliler”e itibarlarını geri vermek istedim. Bana göre normalin genel tanımı son derece anormal. Ben “delilere” tornanın fireleri diyorum. Yani çocuk olarak tornanın ucundan girmişler ama bir mucize olmuş ve torna işlerini bitirememiş. İçlerinden geleni hissetmeye bilmeye, hatta bazen ona göre davranma devam etmişler. Onlar olmasa ne yapardık bilemiyorum. Deliler olmasa sıkıntıdan patlardık. Deli olmayanlar da ümitsizliğe kapılmasın, çok şükür sonradan delirmek de mümkün. İnsan her zaman tornanın verdiği hasarı tamir edip tekrar hissetme becerisini kazanabilir. Allah hepimizi normal olmaktan korusun.

Haberin Devamı