Sözcüklerin gücü adına

Mekteb-i Sultani’nin efsanevi Türkçe öğretmeni Öncel Tunçay’ın hastanedeki yatağının etrafında yedi kişiyiz. Alişan, Koray, Azmi, Kurtcebe, Kerem, Kayhan ve ben, el kadar odada omuz omuza...

Haberin Devamı

Mekteb-i Sultani’nin efsanevi Türkçe öğretmeni Öncel Tunçay’ın hastanedeki yatağının etrafında yedi kişiyiz. Alişan, Koray, Azmi, Kurtcebe, Kerem, Kayhan ve ben, el kadar odada omuz omuza... Hepimiz farkındayız; son birkaç yıldır kanserle savaşan hocamızın artık fazla zamanı yok. İyice zayıflamış, sesi daha bir çatallanmış. Ama nasıl yapıyor bilmiyorum, bizi görünce gözlerinin içi gülüyor yine.

“Tuna nerde?” diye soruyor: “Kitaplarını da getirdi mi? İmzaladı mı hepsini?”

İki romanımı başucuna koyup yanaklarından öpüyorum. “İlk kitabı okudum, ikinciyi de okuyacağım hemen” diyor: “Biliyorsunuz, benim yarışım var zamanla.”

***

Yanında kaldığımız üç saat boyunca bir dakikayı bile boşa harcamayacak zaten. Önce bölük pörçük hikâyelerle hayatını anlatacak. Yirmi üç yaşında, Anadolu’daki bir imam hatip lisesinde çalışırken evinin nasıl kurşunlandığını, sonra nasıl Çatalca’nın ücra bir sahil kasabasına sürüldüğünü...

“Adamlar sesimi duyuramayayım diye dev dalgalı sahillere sürdüler beni” diyecek; iktidarlar değiştikçe bozulan eğitim sistemini, küçük insanların küçük hesaplarını anlatarak...

“Sevda vardır hani” diyecek sonra, “Sen bilirsin Tuna... Ben mesleğime kara sevdalıyım arkadaş. Evimin yakınlarında bir okul var, üç ay boyunca o yöne doğru bakamadım. Çünkü kafamı her çevirdiğimde oralarda sizleri gördüm.”

Sözcüklere âşık bir insanı son görüşümüz olacak bu. Sözcüklerle yaşayan, sözcüklerle ölen Öncel Tunçay’ı...

***

Yayın hayatına geçtiğimiz yıl başlayan “Sözcükler” dergisinde sınıf arkadaşım Alişan Çapan’ın anılarını okurken yine onu hatırlayacağım.

“Sözcükler” iki ayda bir, Turgay Fişekçi yönetiminde çıkıyor. Yazı dünyasında son yıllarda hasreti çekilen bir düzeyi şimdiden tutturmuş durumda. Dedikodu yok bu dergide. Küçük hesaplar ya da boş gevezelik de yok. Edebiyatın hasını temsil edenlerin hayata olumlu değerler katma çabası var. Cevat Çapan’dan Erdal Alova’ya, Adalet Ağaoğlu’ndan Cemil Kavukçu’ya, Oğuzhan Akay’dan Semih Gümüş’e, pek çok kalemin emeği...

Eğer sizin de hayatınızda bir “Öncel Hoca” olduysa, dergiyi onu hatırlayarak okuyun lütfen. Sayfaları çevirirken çevremizdeki kuru gürültünün içinde hoş bir seda, şu kirli zamanlarda sağlam bir oksijen çadırı bulacaksınız.

DİĞER YENİ YAZILAR