Bazı eserler zamana meydan okur, her döneme hitap eder. “Klasik” olarak nitelendirilen bu kitaplar, okuru sayfaların arasında bitmeyecek bir maceraya çıkararak ufkunu açar
İnsanoğlu, her zaman bilinmek ihtiyacıyla yazdı. Tanrı’nın bilinmek için insanı yaratması gibi insan da bilinmek için kitap yazıyor. Yazdıkça “insan” ile ilgili ne varsa bilinmesini sağlıyor. Böylece biz, o romanları okurken onların adeta filmini çekiyoruz zihnimizde. İnsanı uzun uzun anlatma ihtiyacının en güzel cevabı romanlar…
İnsanoğlunun yaşadığı başarısızlıkları anlattı
Gabriel García Márquez’in en büyük eseridir bu roman... Romandaki en önemli özellik imge zenginliği… Okurun düş dünyasında oluşan imgeler, onun okuduklarıyla yaşadıkları arasında çok sağlam bir köprü kurmasını sağlıyor. Kişisel ve toplumsal yalnızlıkların insanlara neler yaşattığını, en alışılmadık ama bir o kadar da tanıdık şekliyle okura sunuyor yazar. Zaaflarına yenik düşen kadınların, hayallerinin peşinde sürüklenen adamların; hayatın ayak izlerini takip ederken kendine ait yeni izler bırakmayı hedefleyen ama başarısız olan insanların hikayeleridir bu eser.
Modern romancılığın ilk örneği
Bunların ilki, İspanyol yazar Miuel de Cervantes’in Don Kişot’u… Don Kişot hem romanın hem de romanın baş kahramanının adı… 17’nci yüzyıla damgasını vurmuş bu eser, roman türünde ilk oluşuyla büyük önem taşıyor literatürde… Hatta İspanyol Edebiyatı için önemli bir başlangıç noktası… Kitabın ana kahramanı Alanso; yaşlı, zayıf; hayalperest ve naif bir karakterli bir adamdır ve Don Kişot onun takma adıdır. Hayata ısrarla tutunmaya çalışması; dostluğu ve aşkı, kararlılık ve cesareti her zaman ön planda tutması okurlara çok tanıdık gelir. Klasik Edebiyatın en güzel örneklerinden biridir. Modern roman tekniğinin kullanıldığı ilk roman olması açısından da önemlidir Dünya Edebiyat tarihinde…
Realist akımını başlatan eserini dünya tartıştı
Madame Bovary, Gustave Flaubert tarafından 19’uncu yüzyılda yazılmış dünya edebiyatının batılı anlamda yayınlanan ilk realist romanıdır. Tutkularının peşinden sürüklenen Emma Bovary’nin hayat karşısındaki mücadeleci ruhu onu geri dönüşü zor bir noktaya taşıyacaktır. Romanın ana kahramanının o dönemin sosyal normlarına aykırı hareket etmesi, eşini aldatması yazıldığı dönemde ciddi eleştirilere uğramıştır. Emma Bovary, kopmak üzere olduğunu kimseye fark ettirmeyen bir fırtına gibi, etrafındakileri şaşırtmaya ve bilinmezlikler içinde bırakmaya gücü yetecek nitelikte bir kadındır. Bir yandan para hırsı öte yandan yaşadığı aşk arayışı, onu çok büyük bir gelgitin içine çeker. Roman, beklenmedik bir gelişmeyle sonlandığı için dönemin edebiyatçıları tarafından romantik akımdan kurtulamamış olmakla eleştirilmiştir.
Yasak bir aşk hikayesi
Bir başka kadın romanı da Lev Tolstoy tarafından yazılmış, Anna Karenina’dır. 19’uncu yüzyıl Rusya’sında üst tabaka insanların arasındaki ilişkileri, sosyolojik gelişmeleri, yasak bir aşk hikayesi üzerinden anlatır. Yazarın başarılı tasvirleri, okurda şahane bir film izliyormuş hissi uyandırır. Karenin’le evli olan kültürlü, güzel, şık Anna’nın tekdüzeleşen evliliği esnasında yakışıklı, başarılı bir asker olan Kont Vronski Stiva ile yaşadığı yasak aşkı, kaybetmeyi göze aldığı değerleri anlatan roman tıpkı Madame Bovary gibi farklı bir sonla biter.
Fransız klasiklerinin öncüsü
Aynı yüzyılda bir sonraki akımın, tüm sertliği ve netliğiyle Stendhal tarafından yazılmış romanı Kırmızı ve Siyah. Bir yandan toplum içinde hızlıca sivrilmek ve herkes tarafından tanınmak isteyen Julien Sorel’in zayıf karakterini, Napolyon’a olan gereksiz bağlılığını anlatır roman, diğer yandan da o dönemin sosyal bozukluklarını gözler önüne serer. Yazar, romanına kendi özel hayatından alıntılar yapmıştır. Yaşadığı duygusal değişimler romanın en önemli özelliğidir. Romanın kurgusu çok başarılıdır. Hangi dönemde olursa olsun, kendini okutan bir romandır, her zamana hitap eden bir dünya klasiğidir.